Size çok önemli bir manşetin hikayesini anlatarak başlayacağım.
1994 yılıydı.
Hürriyet’le Sabah gazetesi arasında dönemin, “Medya savaşı” denilen çekişmelerinden biri yaşanıyordu.
Dinç Bilgin’in Sabah grubu, Hürriyet’i satın alan Aydın Doğan’a ve onun medya grubuna her gün manşetten yükleniyordu.
Çeşme Limanına yanaşan mega yatın fotoğrafı
İşte o günlerden birinde önümüze bir fotoğraf geldi.
Dinç Bilgin, yeni bir tekne almıştı.
Türkiye’nin AKP döneminin yeni zenginleri için megayat artık sıradan bir şey ama o günler için ilk megayatlardan biriydi.
Tekne giriş işlemi için Çeşme limanına gelmiş ve Hürriyet muhabiri teknenin kıçtan kara yapmış fotoğrafını çekmişti.
O fotoğrafla yaptığımız dokuz sütuna manşet
Çok çarpıcı bir fotoğraftı ve arkasında yabancı bir bayrak dalgalanıyordu.
Yazıişleri’nde bu fotoğrafı manşet yapmaya karar verdik.
Başlığı da Dinç Bilgin’e hitaben şuydu:
“Önce Bu Süperyatın Vergisini Öde…”
Aydın Doğan sayfayı görünce ‘Bu fotoğrafı yayınlama’ dedi
Birinci sayfanın provasını alıp Aydın Bey’in yanına çıktım.
Sabah bize öylesine ağır yükleniyordu ki, biz de bununla cevap verelim diye düşünmüştük.
Aydın Bey sayfaya baktı ve bana “Bu fotoğrafı kullanmasan olmaz mı” dedi.
“Çok etkileyici bir fotoğraf” dedim.
Aydın Bey, “Anladım ama fotoğrafta Dinç Bey’in eşi de görünüyor. Ben eşlerin ve çocukların böyle kavgalara karıştırılmasına kesinlikle karşıyım” dedi.
O fotoğrafı kullanmadık.
Kullandığımız fotoğrafta teknenin arkasında hiç insan görünmüyordu.
Murat Ongun’un eşi gözaltına alınınca aklıma gelen ikinci olay
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Medya Aş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un eşinin gözaltına alındığı gün aklıma bu manşet geldi.
Bir olayı daha hatırladım.
O dönemde Yeni Şafak Gazetesi’nin sahibi, polis tarafından evinde çocuğunun gözünün önünde alınıp götürülmüştü.
Çok içimi acıtmıştı o olay benim.
O dönemde Aydın Bey Gazete Sahipleri Derneği’nin başkanıydı.
Sendika hemen bir bildiri yayınlamış ve bu olayı kınamıştı.
Ayrıca Hürriyet’te Sedat Ergin bunu kınayan bir yazıyı yazmıştı.
Siyasi hesaplaşmaya eşleri ve çocukları karıştırmak çok kötü bir dönemi açtı
Türkiye tarihinde siyasi hesaplaşmalara eşlerin ve çocukların karıştırılmaması, adı konmamış bir gelenek, bir “Centilmenler Anlaşması” haline gelmişti.
Birbiriyle kanlı bıçaklı kişiler ve gruplar bunu saygı gösteriyordu.
Ne yazık ki bu gelenek geçen hafta çok hoyrat ve acımasız bir gözaltı ile bozuldu.
İnanın eşlerin ve yakınların gözaltına alınması, Türk siyasetinde çok ama çok kötü bir içtihata yol açtı.
Umarım ilerde Türkiye’yi yönetecek duruma gelen insanlar bu kötü içtihatı tamamen ortadan kaldırır.
Yoksa geçen hafta Murat Ongun’un eşinin gözaltına alınması, Türkiye’de iğrenç ve kalleşçe bir hesaplaşmanın kapısını ardına kadar açabilir.
Bu olay yargı ve siyaset tarihine bir utanç olarak geçecek
Hiç şüpheniz olmasın ki, bu olay şimdiden, Yargının ve o yargıyı yönlendiren siyasetin utanç hanesine kapkara bir leke olarak geçti.
FETÖ’cülerin başlattığı, en az onun kadar iğrenç ve kalleş “Gizli tanık” uygulaması da bu utancı hepimizin alnına yapıştıracak.
Bu olay İstanbul’un Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’na karşı yürütülen yargı operasyonunun artık bir “Siyasi Vendetta”ya yani kan davasına dönüştüğünü açıkça gösterdi.
Bu hesaplaşma anlaşılması güç bir paniğin ifadesi gibi
19 Mart Yargı Operasyonunun nedenini anlamakta çok güçlük çekiyorum.
Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ne de iktidarının böyle bir paniğe ihtiyacı var.
Tam aksine uluslararası alanda kendi imajını ve Türkiye’nin konumunu çok güçlendirecek bir konjonktür vardı.
Böyle bir konjonktürü, apaçık bir yargı darbesiyle heba etmek hem kendilerine hem Türkiye’ye büyük zarar verdi.
Amaç ‘İmamoğlu yolsuzluk yaptı’ fikrine ikna etmekse geri tepti
Pek şuurlu görünmeyen bu kararın amacı neydi?
Kamuoyunu “İmamoğlu yolsuzluk yaptı” fikrine ikna etmek mi?
Ellerindeki yüzde 80 medya baskısıyla bile kabul ettiremediler.
Bütün anketler halkın yüzde 70’ine yakının bunun “Siyasi bir cezalandırma hareketi” olduğuna inandığını gösteriyor..
Yani o amaç bırakın sadece geri tepmeyi, tam aksi sonuç verdi.
Amaç sindirme ve susturma ise o da geri tepti, tam aksi oldu
Amaç, yargı yoluyla, “Sindirme, susturma ve yok etme” ise…
Bunun sonucu ne olur?
Sindirebilirler, susturabilirlerdi…
Tam aksine toplumun bugüne kadar en az siyasileşmiş kesimi olan gençlerin sesini yükseltmesine yol açtı.
Ama daha önemli bir şey var.
Gözaltı dalgaları arttıkça dipten gelen gurultu da artıyor
İnsanlar susuyor ama anketler bütün gücüyle konuşmaya başladı.
Konuşan anketler AKP için tehlike çanlarını kulakları sağır edercesine bütün dünyaya duyuruyor.
Dipten sağır edici bir gurultu geliyor.
Metropol’un Nisan ayı anketinin “Ekonomi nasıl yönetiliyor” sorusuna verilen cevaplar, susan toplumun kulakları sağır eden sesini açıkça gösterdi.
Bu ayki anketlerde bir ilke tanık oluyoruz: Yüzde 71 ‘Ekonomi kötü yönetiliyor’ diyor
Bu ayki anketlerde bir ilke tanık oluyoruz.
Halkın yüzde 71’i “Ekonomi kötü yönetiliyor” diyor.
Asıl ilk ve şaşırtıcı olanı ise şu:
Bu gurultu toplumun AKP ve MHP’ye oy veren kesiminden gelmeye başladı.
AKP ve MHP’ye oy verdiğini söyleyenlerin yarısı “Ekonomi kötü yönetiliyor” diyor.
Yani her 10 AKP ve MHP’liden 5’e yakını ekonominin kötü yönetildiği görüşünde.
19 Mart’ın dört, beş ve altıncı artçı depremlerini önümüzdeki günlerde göreceğiz
Bu sesi ilk defa bu ay duymaya başladık.
Yani 19 Mart darbesinden bir ay sonra.
Merkez Bankası Rezervlerinin 52 milyar dolar eksilmesi, Faizlerin yeniden yükselmesinin ardından, AKP’nin seçmen tabanından gelen üçüncü artçı deprem bu.
Önümde Nisan ayının güvenilir bir anketi daha var.
Henüz abonelerine gitmediği için sonuçlarını yayınlayamıyorum.
Ama orada gördüğüm şu:
19 Mart Depreminin, ekonomiden sonra siyasi alanda dördüncü, beşinci ve altıncı artçı depremleri de geliyor.
Sonuç: Hiç düşünülmemiş, sonuçları hiç hesaplanmamış bir adımdı bu
Hem de AKP seçmeninin hiç akla gelmeyen bir kesiminden sonra
19 Mart darbesinden bir ay sonra benim gördüğüm sonuç şu:
Çok hesapsız, sonuçları hiç düşünülmemiş ve hem iktidara hem Yargıya, hem Türkiye’ye çok büyük zarar veren bir adımdı bu…
Bedeli hepimiz için çok ağır oluyor…