Türkiye, geçen. yılın Ekim ayından beri “Terörsüz Türkiye” adı verilen ve ayrılıkçı terör örgütü PKK’nın hem silahlarını bırakıp hem de kendi kendini fes edeceği bir hedefe kilitlenmiş durumda.
İlk olarak Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekimde yaptığı bir çağrıyla hayatiyet kazanan bu süreç içinde bugüne kadar pek çok gelişme yaşandı, bunların en önemlisi 1999’dan beri İmralı Cezaevinde müebbet hapis cezasını çekmekte olan PKK’nın kurucu lideri Ab dullar Öcalan’ın 27 Şubatta yaptığı çağrıydı.
Öcalan örgütünü kendini feshetmeye, silahlı mücadeleyi bırakıp silahları teslim etmeye çağırdığından beri aslında top PKK’nın sahasında. Örgüt bugüne kadar bu çağrıya olumsuz bir yanıt vermedi ama DEM Parti kadar hevesli de davranmadı, kamuoyuna açıklamalarında ipe un sermek ve süreci zamana yaymak için eline geçen her fırsatı kullandı.
Ancak kamuoyu hep kuşkuda kaldı; çünkü PKK’nın hevessiz konuşmalarına rağmen sürecin olumlu yönde ilerlediğine dair sık sık açıklamalar yapıldı, kulis haberleri yazıldı. Acaba kapalı kapılar ardında başka bir şey mi oluyordu?
Son olarak, Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur’un PKK’nın fesih kongresi için geride kalan pazar gününü, 27 Nisanı tarih olarak vermesi, onun bu yazısının ardından DEM Parti heyetiyle görüşen Ak Parti heyetinden Genel Başkanvekili Afgan Ala’nın yine geçen haftayı işaret ederek “Çok olumlu gelişmeler beklendiğini” söylemesi, DEM Parti heyetinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edilmesi ve heyetin bu kabul sonrası son derece ümitli bir açıklama yapması bir araya gelince kamuoyunda beklenti de yükseldi.
Bu beklentiler içinde DEM Parti heyetinin önde gelen ismi Sırrı Süreyya Önder’in aort damarının patlaması ve hastanede komada olması ister istemez temaslarda bir gecikmeye neden oldu ama buna rağmen DEM heyetinden Pervin Buldan arada İmralı’ya yeniden gitti, Öcalan’dan Sırrı Süreyya Önder için bir mesaj getirdi ama görüşmede bu mesajın ötesinde, açıklanmayan başka şeyler de konuşuldu.
Derken Önder’in hastanede olması nedeniyle ertelenen DEM Parti-Adalet Bakanı buluşması gerçekleşti. Bu buluşma sonrasında da iki taraftan da çok olumlu açıklamalar yapıldı.
Ama dün sabah saatlerinde PKK’dan gelen bir açıklama, bütün bu olumlu havanın üzerinde bir bulut yarattı. PKK, Öcalan’ın “İmralı’daki durumun değişmesinin beklendiği” söylüyordu.
Açıklamada; DEM Parti’den iyimser açıklamalar yapıldığı belirtilerek, 27 Şubat’ta yapılan “silah bırakma ve fesih” çağrısının yerine getirilmesi için “somut bir şey beklendiği” ifade edildi. ANF’de yer alan açıklamaya göre; PKK, Öcalan’ın “Özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşarak parti kongresini yönetir hale gelmesinin beklendiğini” açıkladı.
Burada kastedilen Öcalan’ın cezasının kaldırılıp özgür kalması ve Kuzey Irak’a gidip bizzat PKK kongresini yönetmesi miydi? Bunun imkansız olduğunu herkes biliyor. Peki PKK ne istiyor?
Geçen cuma DEM Parti heyetiyle Adalet Bakanı’nın yaptığı görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri “Öcalan’a tecritin sona ermesi”ydi. Aslında son aylarda fiilen böyle bir tecrit yok; DEM Parti heyeti defalarca adaya gitti geldi. Ama kastedilen Çcalan’ın adada Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi gazetecilerle de görüşmek, onlara mülakat vermek istemesiydi. Cengiz Çandar şu anda zaten DEM Parti milletvekili ama Öcalan onun için “O benim gözümde gazeteci” demiş.
Bir iddiaya göre DEM Parti heyetinin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşmesinde gündeme Öcalan’ın PKK Kongresine sesli ve görüntülü olarak katılması seçeneği de konuşuldu. Ancak PKK’dan gelen son açıklama Öcalan’ın telefon etmesi, hatta video konferansla kongreye konuşması seçeneklerinin ya hiç masada olmadığı ya da kabul edilmediği izlenimi doğurdu.
T24’ten Ceren Bayar’ın konuştuğu iktidara yakın kaynakların iddiasına göre Öcalan, PKK’nın silah bırakmasına ilişkin sürece dair çalışmalarını sürdürüyor. İddialara göre, PKK’nın talep ettiği biçimde Öcalan’ın kongreyi bizzat yönetmesi, kongreye fiili olarak katılımı gibi seçenekler masada değil; bu yasal olarak mümkün de değil. Ancak Öcalan’ın çalışmalarının sonuçlarının ve mesajlarının örgüte ulaştırılması sağlanabilir.
“Mesajları avukatları/temsilcileri aracılığıyla iletilebilir”
Buna göre, Öcalan’ın kongreye yön verip vermeyeceği, verecekse nasıl yön vereceğinin önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor. Mesajlarının avukatları/temsilcileri aracılığıyla örgüte iletilmesi şu aşamadaki en güçlü seçeneklerden biri. Mesajın görüntülü mü yoksa yazılı mı olacağı ise henüz netleşmedi.
Örgüt için Öcalan’ın bizzat katılımı ya da katkısının neden önemli olduğunu yorumlayan DEM Partili bir yetkili, “Yapılacak olan sıradan bir kongre değil, fesih ve silah bırakma kongresi. Örgüt için yepyeni bir stratejik yönelim söz konusu. Öcalan’ın yönlendirmesine, perspektifine ihtiyaç var. Tecrit koşullarında bu mümkün değil. Bu yüzden Öcalan’sız kongre yapılamayacağı sıklıkla vurgulanıyor. Kongrenin gecikmesinin önemli nedenlerinden biri bu” dedi.
“Kürt hareketi sadece PKK’dan ibaret değil”
Kaynaklara göre, kongrenin gecikmesinin başka sebepleri de var. Kürt hareketinin sadece PKK’dan ibaret olmadığını, Suriye’de, Irak’ta, İran’da farklı yapıların mevcut olduğunu hatırlatan DEM Partili yetkili, “Bu çok merkezli yapı üzerinde tek başına karar verici rol oynaması kolay değil. Yapılacak kapsamlı kongreye tüm bu aktörlerin dâhil edilmesi gerekiyor. Bu da süreci geciktiriyor” ifadelerini kullandı.
“PKK içinde çeşitli eğilimler var, ‘birlik görüntüsü’ verilmek isteniyor”
PKK içinde çeşitli eğilimler ve farklı görüşler olduğunu da belirten yetkili, “Herkesin ikna edilmesi için zaman uzatılıyor olabilir. Bu koşullarda bir kongre, var olan farklılıkları daha görünür kılabilir. PKK yönetimi muhtemelen ‘örgütsel birlik’ sağlanana kadar geniş tabanlı bir kongreyi zamana yayarak yapmayı tercih ediyor” diye konuştu.