Bazı sabahlar kahvemi alıp e-postalarımı açıyorum. Gelen sorular şöyle:
– “İrem Hanım, sevgilim hâlâ eski sevgilisinin fotoğraflarını beğeniyor, ama beni de çok sevdiğini söylüyor. Acaba algoritma kurbanı mı?”
– “Eşim banyoya telefonla giriyor. Çok uzun kalıyor. Cinsel bir şey olabilir mi?”
– “Niye hep ben mesaj atıyorum? O yazmazsa biz hiç konuşmayacak mıyız?”
Yani hep aşk, hep aldatma, hep ilişki çıkmazları.
Diğer taraftan Esra Ezmeci öyle mi. Instagram’da kendisine gelen şu soruyu görünce… gözlerim fal taşı gibi açıldı:
“12 yıllık evliyim. Kocamın cinsel organını hiç görmedim. Çorapla kapatıyor, ışıkları açtırmıyor. Saklı.”
Yani bana niye böyle sorular gelmiyor Allah aşkına? Sanırım ben hâlâ “Klasik bir cinsel yaşam” idealine hitap ediyorum!İlişkinin içinde sevgi olsun, güven olsun, konuşulsun, açık iletişim kurulsun falan… Ama belli ki halk bambaşka bir evrende yaşıyor: bir yanda çorapla örtülen sırlar, öte yanda eşim her cinsellikte bana ünlülerin maskesini taktırıyor diyenler.
Ben hâlâ “ortak haz, duygusal bağ, bedensel farkındalık” anlatırken millet bambaşka bir evreye geçmiş. Yani ben burada bilimle, etikle, saygıyla ilişki anlatmaya çalışırken, ortalık sanki reality show setine dönmüş. Belli ki bana gelen soruların fazla mantıklı, fazla düzenli, fazla terapi kokan bir tarafı var. Esra Ezmeci’ye gelen sorularsa tam anlamıyla… Netflix dizisi gibi: absürt, dramatik, ve şaşkınlıkla izletiyor. O yüzden galiba formatı değiştirmeliyim: “Çorapla Gizlenen Aşkların Anatomisi” gibi bir podcast serisine başlasam belki ilgi artar, ne dersiniz?
Diğer taraftan şunu da söylemem gerek. İnsanlar bazen bedenlerini saklarlar çünkü kendi vücutlarına yabancı olabilirler. Büyürken öğrendikleri “ayıp” duygusu onları yıllarca taş gibi dondurmuştur. Cinselliği konuşmak bile suç gibi hissettiriliyordur. Veya en trajiği: partnerlerine duygusal olarak tam anlamıyla “açılabileceklerine” inanmıyorlardır. 12 yıllık bir evlilikte partnerinizin bedenini hiç görmemek, aslında sadece bir cinsel mesafe değil; ruhsal bir buzdağının ucudur.
Işıklar kapalı, gözler kapalı, belki kalpler bile…
Her şey “oluyor gibi” ama aslında hiçbir şey yaşanmıyor. Cinsellik, sadece iki bedenin yan yana gelmesi değil; iki insanın gerçekten görmeye, göstermeye ve görülmeye razı olmasıdır.
Çorap bir metafor. Evet, bazen bir çorap sadece bir çoraptır. Ama bazen de utancın, korkunun, sevgisizlikten doğan bir yalnızlığın battaniyesidir.
Ve o battaniyenin altında yıllarca konuşulmamış duygular, bastırılmış arzular, korkular, inançlar yatar. Anlayacağınız karanlık odalarda saklanan sadece bedenler değil, ilişkilerimizin gerçeği.