Türkiye 2001 krizine yakalandığında ilginç bir kontrollu kur sistemi uyguluyordu: Merkez Bankası, doların kurunu önceden ilan ediyordu, yarın veya bir hafta sonra dolar kaç lira olacak herkes biliyordu.
Ancak dolar kaç lira olursa olsun, onu satın alacak TL miktarı son derece kısıtlıydı; Merkez Bankası o musluğu asla açmıyordu. Bu sayede doların fiyatı kontrol ediliyordu.
Sonra kriz günü oldu. Piyasalar birden bire 10 milyar dolara yakın döviz talep etti. Bu, o günler için çok büyük bir rakamdı. Ama bu talebin pek azı karşılanabildi, çünkü dolar satın alacak TL yoktu kimsede. Ne oldu, TL faizi fırladı, gecelik yüzde 400’lük repo faizleri gördük.
Krizden üç gün sonra Merkez Bankası kur rejimini değiştirdi, kurun fiyatını kontroldan vaz geçti, bugün de uyguladığımızı söylediğimiz serbest dalgalı kur rejimine geçtik.
Doğal sonucu kurun patlaması oldu. Ama birkaç ay sonra Kemal Derviş reformlarıyla ve IMF anlaşmasıyla kurun geri geldiğini gördük, o kadar ki en yüksek seviyeye göre yüzde 35’ten fazla değer kaybetti dolar ve sonra da uzun yıllar boyunca değer kaybetmeye devam etti. Bir ara 1 lira seviyesine o kadar yaklaştı ki bugün bile dillere destan durumdaki kimi tahminler yapıldı.
2018’de Rahip Brunson krizi ve Başkan Trump’ın tehditleri sonrası dolar yeniden fırlayınca 2001’deki o tecrübe unutuldu, Berat Albayrak kuru savunmaya kalktı. (Zamanında aynı hatayı Ali Babacan döneminin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da yapmıştı.) Sonuç rezervden eksilen 128 milyar dolar oldu, kur da 2019’da yaşanan kısmi gerilemeye rağmen tutulamadı.
19 Mart günü de refleks olarak kuru tutmaya çalıştı Merkez Bankası. 42 liralık dolar fiyatı elbette çok yüksekti ama bugün görüyoruz 38 lirada oluşturulan siperler de gerçekçi değil.
Merkez Bankası bu kez çok daha kısa sürede 60 milyar dolara yakın piyasa müdahalesi yaptı ama hala yetmediği anlaşılıyor. Bakın bu sabah piyasanın kendi fiyatını kendisi belirlemesine izin vermek yerine 38 lirada kazdıkları siperi daha derin hale getirmek için kararlar açıkladılar, böylece “normal piyasa”dan daha da uzaklaştılar.
Oysa bıraksalardı 19 Mart günü piyasa işlesin, onun yerine sadece TL faizleri arttırmak ve fazla likiditeyi sterilize etmekle uğraşsalardı bugün doların fiyatı çok daha yüksek olmayabilirdi.
Ama piyasayı bozup panik halinde olduğunuzu gösterdiğiniz zaman tam tersi etki yaratıyor, piyasadaki paniği büyütüyorsunuz.
Pazartesi sabahı enflasyon açıklanacak. Eğer aylık rakam yüzde 3,18’den yüksek gelirse, ki beklenti yüksek geleceği yönünde, enflasyon düşüşünü durdurup yükselişe geçmiş olacak yeniden.
Bir sormak lazım: Değdi mi?