Yaşasın! Bu yaz iyilik ve adalet Türkiye’ye geri dönüyor  
11 Mayıs 2025

Dünyanın en güçlü insanı olsaydınız, kim olurdunuz?

Bir emrinizle şehirler fethedilir, ordular diz çöker, tahtınızın gölgesinde dalkavuklar sıraya girerken siz hâlâ adil kalabilir miydiniz? Lüksün, ihtişamın ve sınırsız gücün ortasında insan kalmak mümkün mü? Tarih, bu soruya çoğu zaman acı cevaplar verdi. Roma’yı ateşe veren çılgınlardan, atını senatör yapan tiranlara kadar nice hükümdar gücün büyüsüne kapıldı. Ama bir tanesi farklıydı.

Zamanın akışı içinde bazı isimler vardır; çağlar değişir, rejimler yıkılır, imparatorluklar dağılır ama bu isimler kalır. Çünkü onlar sadece insan değil, aynı zamanda bir vicdan, bir duruş, bir ahlakın sembolüdür. Marcus Aurelius da onlardan biri…

Bir imparator… ama ondan öte bir düşünür, bir ahlak adamı. Daha üç yaşında babasız kalmış, bir filozof gibi yetiştirilmişti. Dedesi, onu yalnızca bir tahtın varisi olarak değil, bir insanlık dersi olarak büyüttü. İmparatorluğun en önemli hocalarından Yunanca öğrendi, matematiğe kafa yordu ama en çok Stoacı felsefeye gönül verdi. “Her an bir seçimdir,” diyordu kendine. “Bugün ne yaptın? Kaç kişinin hayatına dokundun? Dünyayı daha adil bir yer haline getirebildin mi?” Oysa o kocaman bir imparatordu. 

Gerçek güç, adaletle ölçülür

M.S. 161 yılında tahta oturduğunda, diğer imparatorlar gibi olmayacağı belliydi. O, güce hükmeden değil, ona direnen bir liderdi. Saraylar yerine halkının arasında olmayı seçti. En büyük savaşları adil olmak için verdi. Çünkü biliyordu: Gerçek güç, adaletle ölçülür.

Marcus Aurelius’un adı neden hâlâ yaşıyor sanıyorsunuz? Çünkü o, gücün sarhoşluğuna kapılmadı. 19 yıl tahtta kaldı. Lüksten ve ihtişamlı saraylardan uzak durdu öyle ki fildişi yatağında değil sıradan bir şilte üzerinde üstelik yerde yatıyordu. Gücün onu zehirlemesine izin vermedi. 

Avrupa’yı sarsan veba salgınında bile Roma’dan ayrılmadı, Roma’nın refahı için çalıştı, Roma’nın tarihini değiştirdi. 

Abartı ve gösterişten uzak durdu. Ahlaklı olmayı seçti, adil bir imparator olarak ülkesinin topraklarını korudu. Sarayda da yaşasan orada da doğru bir hayat sürebilirsin diyordu. 

Güç seni değil sen gücü kontrol etmelisin

İyi ve adaletli olmaktan asla vazgeçmedi. Roma İmparatorluğu’nun gücü, gösterişli sarayları, saray entrikaları gözünü döndürmedi, güç seni değil sen gücü kontrol etmelisin dedi. Bu nedenle ara ara mahkemelere gider Romalıların adil şekilde yargılanmasını izler, vatandaşlarının davalarına en büyük savaşlar kadar önem verdiğini anlatırdı. Kendine bahşedilen gücün karşısında rotasını kaybetmeden erdemli, ahlaklı ve adil bir insan olmaya çalıştı. 

Roma Hukukunu düzenledi, yoksul ailelerin çocuklarının eğitilmesini sağladı onlar için fonlar kurdu, kölelere yeni statü kazandırdı. Yetimlere okullar açtı. Roma İmparatorluğu’nun kaosu içinde dingin kalmaya çalıştı. Halkının refahı için çalıştı, bilgelik, erdem ve cesaretten yana oldu. Roma gibi dev bir imparatorluğu bile tek başına değil, kardeşiyle paylaşarak yönetti. Çünkü o, imparatorluk tek kişinin omuzlarında yüklenmeyecek kadar ağır bir yük diyordu. En büyük sorumluluk, gücü paylaşmayı bilmektir.

Viyana yakınlarında son nefesini verirken, oğlu Commodus’a ‘sana sadece bir taht değil sorumluluk bırakıyorum, güç seni değil sen gücü kontrol etmelisin’ dedi. 

İmparator bu yaz evine geri dönüyor

Marcus Aurelius’un sesi, 1904 yıldır dünyada yankılanıyor. Onu hâlâ konuşuyoruz çünkü onun mirası erdem ve iyilik. Bugün dünyanın dört bir yanında liderlik adı altında kibir yükselirken, onun öğretileri bir pusula gibi elimizde duruyor. Krizler, savaşlar, adaletsizlikler çağında insanlık tekrar aynı sorularla baş başa: Dünyaya adalet ne zaman geri dönecek? Dünyaya adalet ne zaman gelecek bilmiyorum ama bu yaz Türkiye’ye erdem, iyilik ve adaletin sembolü Marcus Aurelius geri dönüyor.

Marcus Aurelius’un 1960’lı yıllarda Burdur’daki Boubon Antik Kenti’nden kaçırılan bronz heykeli, 65 yıl sonra ait olduğu topraklara geri geliyor. Yıllarca Amerika’daki Cleveland Sanat Müzesi’nde sessizce duran heykelin izini süren Türk bilim insanları, bilimsel, hukuki ve diplomatik mücadelenin ardından onun Boubon’daki Sebasteion kutsal alanına ait olduğunu kanıtladı. Ve heykel Temmuz 2025’te Türkiye’de ait olduğu topraklarda olacak.

Belki dönen sadece bir sanat eseri değildir

Kim bilir bu yalnızca bir sanat eserinin dönüşü değil, bir dünya görüşünün, bir felsefenin, bir çağrının geri dönüşü olur.  Kaosun ve gücün ortasında iyilik ve adaleti seçen İmparator Marcus Aurelius’un heykelinin dönüşü onun felsefesini de getirir. 

Tabii biz onun mirasını sadece müzelerde mi saklayacağız?  

Yoksa onun gösterdiği gibi, yaşamı daha adil, yönetimi daha şeffaf, dünyayı daha erdemli ve iyi kılmak için mi kullanacağız?

Tarih yeniden soracak…  

Ve biz, ya izlemeye devam edeceğiz.

Ya da Marcus Aurelius gibi ölümsüz olmak için çalışacağız.

ÇOK OKUNANLAR