Bilin bakalım, Halil Falyalı’nın finansçısı Cemil Önal Hollanda’da öldürülürken yanında kim varmış?
13 Mayıs 2025

Türkiye, Kıbrıs’ta Halil Falyalı’ diye birisinin olduğunu bir suç örgütü liderinden, Sedat Peker’den öğrendi. Kıbrıs’ta kumarhaneleri ve lisanslı bahis siteleri işleten Falyalı, Sedat Peker’e göre Doğu Akdeniz’deki bütün uyuşturucu trafiğinin kara parasını aklayan isimdi.

Peker’in açıklamalarından bir süre sonra Halil Falyalı öldürüldüğünde ortalık karışıverdi. Çünkü Sedat Peker’e göre Falyalı kendini korumak ve kendisine baskı yapacaklar üzerinde bir koz elde edebilmek için çok sayıda video kaset biriktirmişti. Bu kasetlerin bazıları şantaj amacıyla kullanılıyordu. Peker’e göre Türkiye’den bazı önemli politikacıların yakınlarının da böyle kasetleri vardı.

Cinayet sonrası suçlanan isimlerden biri, öldürüldüğü güne kadar Halil Falyalı’nın yanında çalışan ve “Onun finans işlerini yürüttüğü” söylenen Cemil Önal isimli kişiydi. Önal, hakkında Türkiye’de dava açılıp arama kararı çıkarılınca Avrupa’ya kaçtı. Hollanda’da yakalandı, 16 ay hapis yattı, sonra bir çeşit itirafçılık anlaşması yaptığı iddiasıyla şartlı salıverildi.

Cemil Önal ve Halil Falyalı. İkisi de cinayetlere kurban gitti.

Özgürlüğünün bir aşamasında Kıbrıs’ta Bugün gazetesine bir demeç verdi, Türkiye’den aralarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, eski Başbakan Binali Yıldırım gibi isimlerin de bulunduğu bir dizi kişi hakkında çok ciddi ithamlarda bulundu.

Onun bu açıklamaları Türkiye’de ana muhalefet lideri Özgür Özel tarafından duyurulunca büyük yankı yarattı. Ve derken Cemil Önal 2 Mayısta Hollanda’da kalmakta olduğu otelin lokantasında bir tetikçi tarafından vurularak öldürüldü. Katil kayıplara karıştı.

Şimdi bugün HalkTV’den İsmail Saymaz’ın yazısından öğreniyoruz, Cemil Önal öldürüldüğünde yalnız değilmiş. Yanında, Türkiye’de kamuoyunun yakından bildiği bir isim, eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt varmış.

Peki kim bu Bayram Bozkurt?

Ergenekon soruşturmaları döneminin bir de ‘Erzincan Ergenekon’ ayağı var. Burada bir dini örgütlenmeyi soruşturan dönemin Erzincan Savcısı İlhan Cihaner makamını basan polisler tarafından gözaltına alınmış, bu gözaltı görüntüleri o dönem büyük gürültüye neden olmuştu.

Cihaner’i gözaltına aldıran bir soruşturma ve bu soruşturmanın da bir gizli tanığı vardı, savcılar o gizli tanığa ‘Efe’ adını vermişti.

İlhan Cihaner işte böyle gözaltına alınmıştı.

Bu gizli tanığın verdiği ifadelerin hemen hemen tamamı yalan ve düzmece çıktı. Zaman içinde gizli tanığın gerçek adı da öğrenildi. Bu gizli tanık bir başka Cumhuriyet Savcısı’ydı, o dönem İliç ilçesinde savcı olan Bayram Bozkurt isimli kişiydi.

Bayram Bozkurt, gizli tanık olduğu için bir çeşit koruma altına alınmış, kimliği değiştirilmişti, yeni adı Hakan Aslan olmuştu.

Hakan Aslan, 17-25 Aralık 2013 sonrası başlayan ‘Paralel Devlet Yapılanması’ soruşturmalarında savcılık mesleğinden atıldı, Yargıtay 11. Ceza Dairesi onun hakkında suç duyurusunda bulundu, o yakalandı, hapse atılacaktı ama çıkarıldığı mahkeme onu “Kaçma şüphesi yok” diyerek serbest bırakınca o kayıplara karıştı.

Gizli tanık Efe veya gerçek adıyla İliç Savcısı Bayram Bozkurt

Derken 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi oldu. Darbe girişimi sonrası İzmir’de saklandığı eve baskın yapıldı, o balkondan atlayıp kaçmaya çalıştı ama bu arada ayağını kırınca yakalandı. FETÖ üyeliğinden yargılanırken 7 Ağustos 2018’de adli kontrolla cezaevinden tahliye edildi.  O da Meriç nehrini yüzerek geçerek Türkiye’den kaçtı. Mart 2019’da Makedonya’dan Sırbistan’a geçmeye çalışırken yakalandı. Üzerinde Levent Öz isimli biri adına düzenlenmiş sahte diplomatik pasaport vardı. Tam Türkiye’ye iade edilecekti yine tutulduğu yerden firar etti, nasıl başardıysa Almanya’ya ulaştı, burada iltica başvurusunda bulundu. 2019’dan beri Almanya’da ve kendi ifadesiyle “Hukuk danışmanlığı” yapıyor. Daha çok da Türklere.

Bu danışmanlığında pek bir ayrım da yapmadığı anlaşılıyor, işte Cemil Önal gibi suç dünyasından biriyle de, Hollanda’ya sığınmak isteyen DHKP/C’cilerle de çalışıyor.

Bu Bayram Bozkurt/Hakan Aslan, tam cinayet anında Cemil Önal’ın yanındaymış. Katil cemil Önal’a üst üste ateş etmiş ama ona ateş etmemiş. Bayram Bozkurt/Hakan Aslan, HalkTV’den İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlamış.

İşte o müthiş söyleşi:

-Size de geçmiş olsun.

Çok sağ olun. Yanlış zamanda, yanlış yerde bulunduk. Ölümle ilk defa burun buruna geldim. Arkadaşıma çok üzüldüm. Yıllarca savcılık yaptık. Otopsi yapmak gibi değil. Tanıdığınız insanın gözünüzün önünde katledilmesi çok zor bir şey.

-Nereden tanışıyorsunuz Cemil Önal’la?

Hukuk danışmanlığı yapıyorum. Sağdan soldan dosya geliyor. İnceliyor, savunma yazıyorsun. Devletin sitesinden giriyor, dosyaya bakıyorsun. Avrupa’daki Türklerin Türkiye’deki davalarını alacak avukat yok. Boşluk doldurdum.

Bayram Bozkurt İzmir’de polisten kaçmaya çalışırken balkondan atlamış ve ayağını kırmıştı.

-Türkiye’de hakkınızda bir dava var mı?

Hürriyeti tahdit ve FETÖ üyeliğinden 7-8 yıl aldım. FETÖ davası Yargıtay’da.

-Avukatlığınız düşebilir ceza kesinleşirse.

Çok umurumda değil. Avukatlık için ruhsata gerek yok. Çalıştığım 50’ye yakın avukat var. Savunmaları ve belgeleri ben hazırlıyorum. Türkiye’de olsun, Avrupa’da olsun, fark etmiyor.

-Türkiye aranıyor musunuz?

Yakalama kararı var.

-Soruma döneyim. Önal, sizi nasıl buldu?

Amsterdam’da iki arkadaşım var, davalarını takip ediyordum. Biri oturum aldı, diğerinin süreci devam ediyor. Biri DHKP/C’den, diğeri farklı bir örgütten. O arkadaşlar tanıştırdı.

-Yakın arkadaş mıydınız?

Cemil çok sosyal bir arkadaş. Avrupa’da kimseyi tanımıyor, ne yapacağını bilmiyor. İltica mı etse, oturum mu alsa, eşi Bulgar’dı, ondan mı yürüse; kararsızdı. Gittim Amsterdam’a. Halil Falyalı davasını konuştuk. Dosyasını inceledim. Arkadaş olduk. İki-üç haftada bir Hollanda’da işlerim oluyordu. Gittiğimde görüşüyordum.

-Dosyasında ne gördünüz?

Bana göre dosyası boştu. Aynı uçağa binmiş olmak, Söylemezlerin olduğu otelle aynı bölgedeki baz istasyonunda sinyal vermek azmettiricilik için yeterli değil. Cemil’e gerçekten inandım. İnanmasam bu kadar çok destek vermezdim. Baktım, güveneceği bir kişi yok. Yardımcı olmaya çalıştım. Lisanslı bahis yapmak istiyordu. Çevremde durumu iyi olan kişiler vardı. Bir iki kişiyle görüştürdüm. Önce mutabık kaldılar, sonra vazgeçtiler. Cemil, iki defa Almanya’da beni ziyaret etti. En güçsüz olduğu zamanda abilik yaptım. Kırmızı bülteni çıktı. O dönem de yanındaydım.

-Beraber kripto para işine girdiniz mi?

Forex’e (uluslarası döviz piyasası) girecektik. Cemil, kabiliyetli arkadaştı. Tahliye olduktan sonraki düşüncemizdi bu. 16 ay yattı, biliyorsunuz. Bahis işine girmek istemedi, çünkü riski gördü. Forex’ten bahsetti. “Oturum olmadığı için senin üzerinden lisans alabilir miyim?” dedi. “Olur” dedim. Yemişiz, içmişiz, gezmişiz. Zamanla oluşan ilişkiler var. Eşi bile yoktu o zamanlar. Ben vardım yanında.

-İstihbarat örgütlerine çalışıyor muydu?

Yeni Şafak, Cemil hakkında haber yapmış. CIA’ya çalıştığı ve FETÖ’cülerle işbirliği yaptığı noktasında… Bir-bir buçuk ay önce beni aradılar. Eşi Türkiye geliyor ya. Çok endişelenmişler. Çıktım, gittim. Aynı otelde buluştuk. “Türkiye’ye gidemezsin artık” dedim. Dedim ki, “CIA ile çalışıyor musun?” Eşi “ben iki defa CIA ile görüştüm, bir defa Cemil görüştü” dedi. Dedim ki, “Bu kasetler masetler, başa bela olacak şeyler bunlar. Var mı böyle kasetler?” “Bende kopyası var ama 45’in yanına bir sıfır koy” dedi.

-450 tane yani. Ama gözünüzle görmüş değilsiniz.

Yok, görmedim. “İlgili yerlere verdim, bunlar benim güvenecem” dedi.

-Sizce hayatı için bir riskin olduğunu düşünüyor muydu?

Cemil, Avrupa’daki yerini sağlamlaştırmak istiyordu. Yayınları yapma nedeni Hollanda, Türkiye’ye iade etmesin diyeydi. Suikast muikast, hiç konuşmadık. Ama şu endişeyi taşıyordu: “Türkiye’ye iade olursam mahvolurum.”

-Hollanda’da kalmak için gerçek dışı şeyler söylemiş olabilir mi?

Cemil’in çok şey bildiğini düşünüyorum. Kıbrıs’ta ağı kurmuş. Ama içeriğini hiç sormadım.

-Hollanda’ya ciddi bir servet taşıdığı doğru mu?

Tanıştığımız zaman iki arabası vardı. Müstakil evde oturuyordu. Durumu iyiydi. E-ticaret yapıyordu. Şöförü vardı.

Hollanda polisi, Cemil Önal’ın katil zanlısı olarak bu fotoğrafı paylaştı.

-Cinayet günü ne oldu?

Her şey Muhammet Yakut’un gözaltına alınmasıyla ortaya çıktı.

-Yakut, nerede gözaltına alındı?

Almanya’dan Hollanda’ya geçtikten sonra yarım saat mesafede gözaltına alındı. Benim haberim oldu. İyi tanışıyorum. Ortak çevremiz var Yakut’la.

-Neden gözaltına alındı?

Galiba yağma dosyası ile ilgili; tahsilat yapmışlar Türkiye’de. Kırmızı bülten çıkarmışlar. Yakut, Hollanda’da tutuklandı. 15-20 gün sonra mahkemesi var. Serbest kalabilir.

-Cemil’i aradınız.

Biliyorum, Yakut’la görüşüyorlar. Yakut, Cemil tahliye olunca 40-50 kişiyle cezaevinden karşıladı. O da belli şeylerin peşindeydi galiba. Kasetler, şunlar bunlar. Samimi olmuşlardı son zamanlarda. Cemil’i aradım. “Abi yarın buluşacaktık. Turhan Çömez gelecekti. Üçümüz görüşecektik. Onun çıkması lazım. Yardımcı ol” dedi. Yakut’u aradı gözaltındayken. Cemil’den rica etmiş; “Elinizden geleni yapın, avukat ayarlayın” diye. Cemil, “Avukatımı ayarlayalım mı” dedi. “Tamam” dedim. Bastım, Den Haag’a gittim. “Otele gel” dedi. Otele yaklaştım. “Liman Restoran’a git, oraya gelirim. Eşimle spora gideceğim, uzun sürebilir” dedi. Restorana gittim. Yemek yerken aradı. “Çok yoruldum. Otelin oraya gel” dedi.

-Daha önce otelde buluşmuşsunuz; biliyorsunuz.

Evet, eşiyle ve çocuklarla beraber buluşmuştuk. Ama sonradan öğrendim, müdavimi olmuş. Her gün gidiyormuş. Otelin Türklere ait olduğunu öğrendim. Otele gittim. Aradı. “Beş on dakikaya gelirim” dedi. İçeri geçtim.

-Önce sizi McDonalds’a mı çağırmıştı?

Ben “McDonalds’ta buluşalım, Amsterdam’a biraz daha yakın, belki oradan geçerim” demiştim. Cemil, “Abi sen bir Hollanda’ya sür” dedi. Sürekli konum değiştiriyor. Hiçbir zaman “Şuraya gel” demedim. Bu FETÖ’cüler söylüyor; sanki ben çekmeye çalışmışım. Hepsi spontane oldu. Otele gittim. Teras bölümünde masaya oturdum. Garson geldi. “Burası yiyecek bölümü. Yemek istiyor musunuz?” dedi. Sadece bir şey içeceğimi söyledim. Sol tarafta iki Türk vardı. Ama suikastçı değiller. Garson masa gösterdi, gittim, oturdum. Birkaç dakika geçti. Cemil geldi. Arkasında bir adam vardı, iri yarı, Hollandalı, uzun. Dedim, “Herhalde korumayla geliyor.” Sevindim de. Çünkü geçen hafta dedim ki “Korumanızı arttırmanız lazım.” Eşiyle alakalı haber çıkmıştı. “En azından polise bildirin, alarm seviyesini yükseltsinler.” Adam köşeye oturdu, Cemil yanıma… “Masa ufak” dedi. Cemil, 120 kilo. Geçen hafta oturduğumuz masaya oturduk. Onun sırtı, benim yüzüm bahçeye dönüktü. Karşılıklıydık. Bir saat konuştuk. Yakut’un avukat meselesini konuştuk. Kendisinin iltica ve iade avukatıyla alakalı bilgiler verdi. Forex’le alakalı ayrıntılı bilgileri anlattı. Hem sohbet ediyor hem gülüyorduk. Neşesi yerindeydi. En ufak endişe taşımıyordu. Benim de neşem yerindeydi. Bir şeyler içmiştik. Bir anda gelişti ama bir anda… Arkadan birinin geldiğini gördüm, normal yürüyüşle geliyordu. Yüzü gözü açık. Bir anda kafasını çevirir çevirmez, Cemil’e doğru koşmaya başladı. İki metre falan var.

-Cemil’in arkasından doğru geliyor değil mi?

Cemil’in arkasından doğru geliyor. Fark ettiğimde hareketlenmişti. Göbek tarafına silahı koymuş. Çıkardı. “Yapma!” diye bağırdım. Ayağa kalktım. Silahla kafasına önce ateş etti. Onu gördüm, sonra eğilerek kaçmaya çalıştım. Tak tak tak diye 6-7 defa saydırdı. Etrafta aileler, çoluk çocuk vardı. Yan masa, arka masa… 5-6 metre koştum. Zaten eğilmiştim. Eğildikten sonra kaçmaya çalıştım. O anı anlatmak mümkün değil. Çocukların bağırması, ağlaması… Masaya gittiğimde Cemil, ters yatıyordu. Kafasından kanlar fışkırıyordu yukarı doğru.

-Saldırgan kaçınca siz döndünüz.

Evet, döndüm. Ama öyle paniğim ki, ikinci saldırı ihtimaline karşı hemen kaçtım.

-Nereye?

Arabama. Giderken “Polis, ambulans çağırın!” diye bağırdım. Yön tahmin etmeksizin uzaklaştım. Elim ayağım dolandı, gözlerim karardı. Avukatımı aradım. “En yakın polis merkezine git” dedi. İki defa durdum. Elimi yüzümü yıkadım. Otobanda nereye gittiğimi bilmiyordum. Yarım saat sonra polise gittim. Ölenin Cemil olduğunu söyledim. Kimin vurulduğunu bilmiyorlardı. İki saat ifadem alındı. İfadeden sonra fenalaştım. Hastaneye kaldırdılar. Sabah 4’e kadar kaldım. Almanya’ya geldim. Perşembe avukatımla gittim. Ne biliyorsam anlattım.

-Size neden ateş etmediler?

Belli ki odaklanmış. Hedefte ben yoktum. Tanıkları yok etmek istese dolu tanık var. Dibimizde iki masa vardı. Onları da vururdu. Beni tanımıyor. suikast yapan kişi.

-Ateş eden Türk müydü sizce?

Slavlara ve Arnavutlara benziyor.

-Kim neden öldürmüş olabilir?

Bir kere 45 veya 450 (kaset) farketmez. Kimler varsa onların içinde, hepsi şüpheli.

-Kasetlerde adı geçenleri kastediyorsunuz.

Adı geçenler… Çünkü boyutları çok farklı olabilir. Biliyorsunuz, dolu düşmanı var, Türkiye’de olsun, Kıbrıs’ta olsun. İsimlerini telaffuz etmek istemiyorum. Dosyasındakiler belli. Onun dışında bir menfaat üçgeni var. Uluslararası boyutu olabilir. CIA ile görüşmüş. Türkiye Cumhuriyeti ile alakalı iddialarda bulunmuş. Sarsıcı şeyler var. Alternatifler fazla.

ÇOK OKUNANLAR