Tayyip Erdoğan’ın siyasi esnekliğini küçümsememeyi hala öğrenemedik mi?
14 Mayıs 2025

Eğer sahiden PKK silahlarını hükümete yakın gazetelerin iddia ettiği gibi Milli İstihbarat Teşkilatı gözetiminde teslim edecekse ve bu işler de 2-3 ay içinde, bilemediniz sonbahara kadar tamamlanacaksa, Türkiye’nin önünde demokratikleşme, adli ve siyasi reformlar yapma konusunda büyük bir fırsat penceresi açılacak.

Tam bu noktada içini haklı olarak derin şüpheler kemiren oldukça geniş bir kesim basit ve gayet geçerli bir akıl yürütme yapıyor:

-Son 10 yılı aşkın süredir güvenlik devletiyle ve demir yumrukla yöneten Tayyip Erdoğan bu güvenlik devletinden vazgeçip yumruğunu gevşetmeye razı olur mu?

-Eğer olursa yönetmesi daha da güçleşmez mi?

-Demokratikleşmeyi ve hukuk reformlarını yapmak Tayyip Erdoğan’ın seçim kazanmasını iyice imkansızlaştırmaz mı?

Bu soruları soranlar arkadan kesin bir kanat belirtiyorlar:

-Hayır, yapmaz yapamaz bunları Erdoğan, güvenlik devletinden ve Türkiye’yi diken üstünde, korkuyla yönetmekten vazgeçmez, o yüzden bu süreç de bir yerinde çöker.

Bu bir görüş, hatta bir kehanet. “Yok canım olmaz öyle şey” denemeyecek, kenara atılamayacak bir görüş.

Ama öte yandan bir de unutulan bir şey var: Tayyip Erdoğan’ın siyasi esneklik potansiyeli.

Biz geçmişte bunu defalarca gördük. İktidardayken neredeyse bir muhalif lider kadar demokrat olan ve kendi muhalefetini “tutucu, statükocu” olarak niteleyen, mesela işkenceye sıfır tolerans ilan ettiği gibi bunu bir de uygulayan Tayyip Erdoğan’ı da gördük.

Sonra bunun tam tersi Erdoğan’ı da tanıdık; “Evlerinde oturan yüzde 50’yi zor tutuyoruz” diyerek iç savaş tehdidinde bulunan, yolsuzluk iddialarını “Darbe girişimi” diye niteleyen Erdoğan’ı da tanıdık.

Polisin telefon dinlemesini fiilen yasaklayan Tayyip Erdoğan’ı da gördük, mahkemelerde delil olarak kullanılamayacak istihbarat notlarına dayanarak “iltisaklı” diye insanları hapse atan Erdoğan’ı da.

Bir basit bildiri yazdı diye binlerce akademisyeni hapse atmaya kalkan, onları üniversitelerden atan Erdoğan’ı da biliyoruz; en yakın arkadaşlarının kurduğu bir vakıf üniversitesini bir günde kapatan Erdoğan’ı da.

Osman Kavala’yı neredeyse şahsi bir garezle hapiste tutan, Selahattin Demirtaş’ı Abdullah Öcalan ve PKK’ya şikayet eden, İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının tutuklanmasına sevinen, hatta “Turbun büyüğü heybede” diyen Erdoğan’ı da biliyoruz.

Yarın sabah karşımıza herkesten daha fazla demokrat, herkesten daha fazla düşünceyi ifade özgürlüğünü savunan bir Erdoğan çıkarsa şaşırır mıyız?

Kendi adıma söyleyeyim, hayır şaşırmam.

Eğer Erdoğan seçim kazanmasının, iktidara tutunmasının yegane yolu olarak bunu görüyorsa, bir an tereddüt etmeden hepimizden daha demokrat bir insana dönüşebilir.

Hele ucunda Avrupa ile ilişkilerin yeniden canlanması, vize serbestisi gelmesi gibi şeyler de olursa, bu değişim ummadığımız kadar hızlı da olabilir.

O yüzden, kehanetlerimizi biraz daha ihtiyat payıyla yapmakta fayda var.

ÇOK OKUNANLAR