Yarım yüzyıla yakın eylemleriyle hem içeride hem de dış politikada Türkiye’yi zorlayan PKK’nın kendisini feshetmesi yüzeyde bir askeri başarının sonucu gibi görünse de, derinlemesine bakıldığında çok katmanlı bir jeopolitik yeniden yapılandırmanın, bölgesel ve küresel aktörlerin stratejik mutabakatının sonucu.
Bu sadece bir terör örgütünün sahneden çekilişi değil; Türkiye’nin bölgesel merkezil konumunun güçleneceği yeni bir dönemin işaret fişeği.
Yeni Dönemin Şifreleri: Neden Şimdi?
Birkaç yıl öncesine kadar böyle bir gelişme hayal dahi edilemezdi. Ancak, son dönemde Türkiye’nin artan askeri ve istihbari kapasitesi, bölgedeki aktörlerin öncelik değiştirmesi ve küresel güçlerin Ortadoğu’da yeni düzen arayışları, bu kararın altyapısını hazırladı.
Başta ABD, İngiltere, İsrail, Suudi Arabistan ve Rusya olmak üzere pek çok güç, PKK’yı artık maliyeti yüksek, işlevi tükenmiş ve uluslararası meşruiyeti zayıf bir araç olarak görüyor. Yerine, daha seküler, Batı’ya yakın, devletsiz ama denetlenebilir Kürt yapıları ikame ediliyor. Bu tercihler, sadece güvenlik değil; enerji, ticaret, diplomasi ve nüfuz alanları açısından da belirleyici.
ABD: Yeni Kürt Stratejisine Geçiş
Washington uzun yıllar PKK’yı Türkiye ve İran politikalarında bir kaldıraç olarak kullandı. Irak’ta, İran’da (PJAK), Suriye’de (YPG) farklı versiyonlarını destekledi. Ancak özellikle Suriye iç savaşıyla birlikte, PKK’nın uluslararası “terörist” damgası, ABD’nin küresel meşruiyetine zarar vermeye başladı. Dahası, PKK Irak ve Suriye Kürtlerine de zarar vermeye başladı hepsi üzerinde liderlik iddiası ile.
Yeni strateji, PKK gibi “yük” haline gelmiş, işlevini tamamlamış örgütleri değil; daha “yumuşak güç” unsurlarını, siyasal temsili olan ve gerektiğinde geri çekilebilecek yapıları esas alıyor.
Türkiye ile bozulan ilişkilerin yeniden inşası da bu stratejiye dâhil. CIA-MİT-MI6 arasındaki son dönemde sıklaşan ve mevcut değişimi yaratan temaslar bu bağlamda okunmalı.
İsrail: “Kürt Koridoru”na Yatırım
İsrail, PKK’ya doğrudan destek vermekten hep uzak durdu. Ancak Irak Kürdistanı’yla kurduğu derin ilişkiler ve 2017’deki bağımsızlık referandumuna verdiği destek, Tel Aviv’in bölgedeki emellerine ulaşma bakımından Kürt kartına ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
PKK sonrası oluşan boşluk, aslında İsrail için bir fırsat: Kuzey Irak’tan Suriye’ye uzanan ve İran’ı dengeleyecek bir “Kürt koridoru” inşa etmek. Bu koridor, İsrail’in bölgesel savunma ve istihbarat stratejisinde kritik bir rol oynayabilir. Tahran ile yakın ilişki içindeki Talanani yönetiminin de zaman içinde tavır değiştirmeye zorlanacağı söylenebilir.
İngiltere: Perde Arkasında Sessiz Etkiler
Londra, yıllardır Avrupa’daki PKK faaliyetlerini izliyor, zaman zaman diplomatik ara buluculuk üstleniyor. Oslo süreci bunun en çarpıcı örneklerinden biriydi. Bugün de MI6, Türkiye’nin Batı ekseninde kalmasının sağlanması açısından etkin bir rol oynuyor.
İngiltere, Türkiye’nin NATO’daki konumunu, enerji koridorları üzerindeki rolünü ve Avrupa güvenliğine katkısını önemsiyor. PKK’nın ortadan kalkması, hem bu denklemlerde Türkiye’yi daha güvenilir bir ortak haline getirebilir hem de Londra’nın Ankara üzerindeki etkisini daha güçlendirebilir.
Rusya: Pragmatik Yaklaşım
Moskova, Suriye’de en etkili güç olduğu dönemde YPG ile zaman zaman yakınlaştı; Türkiye’yi baskılamak için bu kartı kullandı. Ancak bugün, Türkiye ile enerji ve savunma alanındaki yakın ilişkiler, Rusya’yı daha dengeli bir pozisyona itiyot. PKK’nın sahneden çekilmesi, Moskova için bir kayıp değil; istikrarlı Türkiye ile ekonomik iş birliğinin önünü açan bir fırsat.
Çin: İstikrar ve Yatırım Önceliği
Pekin doğrudan bu dosyanın tarafı olmasa da, Türkiye’de istikrarın artması, Kuşak-Yol İnisiyatifi ve enerji hatları açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Çin’in beklentisi, iç güvenliği tehdit altında olmayan, öngörülebilir ve yatırım dostu bir Türkiye.
Ancak, Uygur meselesi nedeniyle Ankara’nın Kürt sorununa yaklaşımının Pekin tarafından dikkatle izlendiği muhakkak. Uygur ayrılılıkçı hareketine Ankara’nın bakışı Pekin’in de Kürtlere bakışını etkileyecek. Pekinde diplomat olduğum dönemde bunu birebir yaşadım.
Çin, Türkiye’den “çifte standart” istemiyor. Bu denge, dış politikada dikkatle korunmalı.
Körfez Ülkeleri: İran’a Karşı Türkiye’yi Yanlarına Çekmek
Suudi Arabistan ve BAE, son yıllarda Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme sürecine girdi. İran karşısında Türkiye ile potansiyel iş birliği, PKK’nın Türkiye’yi meşgul etmediği bir senaryoda daha olası. Körfez’in istediği Türkiye; içeride güçlü, dışarıda aktif ve İran’a karşı hizalanabilir bir ortak.
Yeni Bir Toplumsal Sözleşmeye Doğru
Uluslararası aktörler denklemde önemli olsa da, asıl sınav içeride verilecek. PKK’nın feshi, sadece güvenlik değil; adalet, temsil ve ortak aidiyet temelinde yeni bir toplumsal mutabakatın kurulmasını gerektiriyor.
Kürt kimliğinin tanındığı, yurttaşlık temelinde eşitliğin sağlandığı, kalkınma ve temsil mekanizmalarının güçlendirildiği bir yeni düzen ancak toplumsal barışı kalıcı hale getirebilir.
Ne sadece “af” ne de yalnızca “silahsızlanma” ile bu mümkün olabilir. Gerçek barış, onurlu bir uzlaşma ve kapsayıcı bir gelecek vizyonu ile inşa edilir.
Fırsatlar ve Tehditler Arasında Yeni Türkiye
Şurası bir gerçek: PKK’nın sahneden çekilmesiyle Türkiye önemli bir eşiğe geldi. Bu eşik, hem tarihî bir fırsatı hem de ciddi riskleri barındırıyor. Boşluk doğru yönetilmezse, yeni ve daha karmaşık krizlerin kapısı aralanabilir.
Ancak akılcı, kapsayıcı ve stratejik bir yaklaşımla bu gelişme, sadece bir terör örgütünün tasfiyesi değil; Türkiye’nin iç barışını ve bölgesel liderliğini pekiştiren yeni bir dönüm noktasına dönüşebilir.
Dahası, büyük güçlerin Kürt sorununu kaşıyarak içişlerine burnunu sokma eğilimlerini de dizginleyebilir. Ama büyük oyunu iyi okuması ve menüde değil masada olması gerekiyor.