Son günlerin önemli tartışma konularından biri de kuaförler ve berberlerden alınacağı belirtilen “müzik ücreti”. Kuaförlere müzik yasağı geleceği, “müzik vergisi” alınacağı gibi çeşitli ifadeler kullanılıyor. Durum ise Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği MESAM’ın söz yazarı, bestekâr ve benzeri sanatçıların haklarını korumaya çalışmasından ibaret. MESAM eser sahiplerinin yasal hakkı olan telif ücretinin ödenmesi yolunda somut adımlar atıyor. İşletme başına talep edilen ücret ise senelik 6.000 TL, yani günde sadece 16,5 TL.
Neden telif ücreti talep ediliyor?
Hepimizin severek dinlediği müzikal eserlerin üretim süreci oldukça meşakkatli. Bu emeğin karşılığında da sanatçıların elde edebildiği temel gelir kaynaklarından bir tanesi telif ücretleri. Eserlerin kullanımı karşılığında ödenen bu ücret, bazı sanatçıların tek geliri bile olabiliyor.
Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar kaset ve CD satışları ile bu ücret tahsil edilebiliyordu. Günümüzde ise sanatçılara Spotify, Apple Music gibi platformlar tarafından bir ödeme yapılıyor, biz de bu platformlardan arzu ettiğimiz parçalara ulaşıyoruz. Radyolar için de durum benzer. Bu nedenle bireysel kullanımlarda herhangi bir telif hakkı ödemesi olmaksızın arzu ettiğimiz eseri dinleyebiliyoruz.
Halka açık yerlerde çalınan müzikte ise durum farklı. Kendi şahsi üyelikleri ile veyahut radyo açmak suretiyle girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahallerde bedava müzik yayını yapılması mevzuatımıza aykırı. Bu işletmelerin ilgili meslek birliklerinden izin almak ve bir telif bedeli ödemek suretiyle bu yayınları yapmaları gerekiyor.
Düzenlemeler sadece kuaförleri ilgilendirmiyor…
Yasal düzenlemeler umuma açık her yeri kapsıyor. Yani hedefte sadece kuaförler, güzellik salonları ve benzeri işletmeler yok. Kuaför ya da güzellik salonlarının mağdur olacağı yönündeki görüşler de yerinde değil. Ülkemizde masrafların artmakta olduğu sabit, işletme sahipleri mevcut ekonomik koşullarda eskisine göre daha fazla zorlanıyor. Fakat, bu işletme sahibi olmayan kişilerin zorlanmadığı anlamına gelmez. Kişilerin emeklerinin karşılığını almaya haklarının olmadığı anlamına ise hiç gelmez.
6.000 TL’nin bir kuaför veya güzellik salonu için yaklaşık 2-3 saatte kazanılabilecek bir ücret olduğunu belirten MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Recep Ergül’e bir haber spikeri “mağduriyetleri yarıştırmamak lazım” diyor. Oysa burada bir mağduriyet yarıştırması mevcut değil. Yasalarla tanınmış olan bir hakkın talep edilmesi söz konusu. İşletmelerin bireysel kullanım için edindikleri müziği gelen müşterilerine dinletme hakkı yok, sanatçıların ise eserlerinin halka açık yerlerde kullanımından bir telif hakkı talep etme hakkı var.
Her sanatçı bir “Sezen Aksu” değil!
Sanatçılara ilişkin en büyük yanılgı hepsinin toplumun en fazla kazanan kesiminin içinde yer aldığı düşüncesi. Oysaki her gün televizyon ve gazetelerde gördüğümüz, bir kişinin yıllık gelirini bir saat içerisinde kazanabilen sanatçı sayısı oldukça az. Çoğu sanatçı büyük maddi zorluklar içerisinde yaşamlarını idame ettiriyor. Bu durum özellikle “görünür olmayan” söz yazarları, bestekârlar ve benzeri sanatçılar için geçerli. Her sanatçı Sezen Aksu gibi telif haklarını 18 milyon dolara (yaklaşık 700 milyon TL) devredemiyor. Aksine çoğu sanatçı emeklerinin karşılığında son derece az bir gelir elde edebiliyor ve büyük ekonomik zorluklarla mücadele ediyor.
MESAM Yönetim Kurulu Başkanı Recep Ergül’ün açıklamalarına göre Türkiye’de 85.000 kuaför, 40.000 güzellik merkezi var. Bu işletmelerin her birinden tahsil edilecek 6.000 TL, senede toplam 1.300.000 TL ediyor. Ergül bu şekilde yapılabilecek senede kişi başı yaklaşık 42.500 TL’lik bir ödemenin çoğu son derece zor ekonomik koşullar altında hayatını sürdürmeye çalışan 30.000 kayıtlı eser sahibi için adeta bir “can suyu” teşkil edeceğinin altını çiziyor. İşletmeler için günlük 16,5 TL’lik bir bedelin ise o kadar da önemli olmadığı aşikâr.
Bedava içerik hakkımız değil
İnternet üzerinden erişebildiğimiz her şeyin bedava olması gerektiğine ilişkin inancımız günden güne kuvvetleniyor. Arama motoru, e-posta, navigasyon ve benzeri uygulamalara ücretsiz erişmemiz gerektiği kanısı, verilerimizi çeşitli platformlarla aralıksız şekilde paylaşmamıza yol açtı. Dünya genelinde bir elin parmaklarından az sayıda şirket bu sayede ölçüsüz zenginleşti. Bu iş modelinden memnun oldukları için de bedava içeriğin bir nevi hak olduğu algısının gelişmesine katkı sağlamaya devam ediyorlar.
Aslında hiçbir hizmet bedava olmadığı gibi, bizim de bedava hizmet almaya herhangi bir hakkımız yok. Bir sanatçının bin bir emekle hazırladığı bir eseri hiçbir ücret ödemeden dinleme hakkımız da yok. Yasal hakkını talep eden sanatçılara bu denli olumsuz bir tepki vermeye ise hiç hakkımız yok. Koşullar ne kadar zor olursa olsun gün içerisinde bizi gülümseten, mutlu ya da hüzünlü her anımızda eserleriyle yanımızda olan, hayatımızı güzelleştiren bütün müzisyenlere olsa olsa teşekkür etmemiz gerekir.