Cannes 2025: ‘Başkan’ın Pastası’ tarih nasıl çarpıtılır?
16 Mayıs 2025

Irak, 1990. Birleşmiş Milletler kararıyla Irak’a uygulanan ambargo nedeniyle ülkede yiyecek bulmak zorlaşmış, kıtlık var. İnsanlar açlıkla karşı karşıya. Çoğu ithal edilen ilaçlar piyasada bulunmuyor. Amerikan uçakları Irak’ı bombalıyor. Bütün bu sıkıntılara karşın Saddam Hüseyin Iraklılara doğum gününü kutlamalarını emretmiş.

Bizim kahramanımız ilkokul üçüncü sınıfa giden dokuz yaşındaki Lamia. Küçük kız anneannesiyle birlikte nehir kenarında derme çatma bir evde yaşıyor. Annesi ve babası ortada yoklar. Filmin başında öğretmen öğrencilerden isimlerini bir kağıda yazmalarını istiyor ve kura çekiyor. Böylece okulu kimin temizleyeceği, Saddam’ın doğum günü kutlamaları için okula kimin meyve getireceği belirleniyor. Lamia’ya da Saddam için bir pasta yapma görevi veriliyor. Aynı zamanda asker olan öğretmen sert ve sevgisiz biri, sınıfta terör estiriyor.

Pasta yapılacak ama un şeker nerede?

Lamia’nın derdi büyük. Pastayı yapmak için gerekli olan un, yumurta ve şekeri alacak para yok. Anneanne evdeki eski bir radyoyu, bir cep saatini ve birkaç bakır kabı alıp torunuyla birlikte kente gidiyor. Asıl niyeti Lamia’yı evlatlık vermek, çünkü hem çok yaşlı, hem de hasta ve kıza bakacak durumda değil.

Küçük kız bunu öğrenince yanından hiç ayırmadığı horozu ile birlikte kaçıyor. (Horozun adı Hindi) Amacı kentteki lunaparkı görmek ve pasta için alışveriş yapmak. Lunaparkta karşılaştığı sınıf arkadaşı ile kentin sokaklarında bir sürü kötü insan ile karşılaşıyorlar. Irak felaket bir yer. Kimse görevini yapmıyor, herkes birbirine kötü kötü bakıyor, bağırıp çağırıyor. Rüşvet, hırsızlık diz boyu. Un bile karaborsa. Bu arada Saddam’ın posterleri her yerde. Eh, böyle bir ülke de bombalanmayı hak eder zaten.

Anneanne hastalanıyor, hastanede boş yatak yok, zaten ilaç da yok. İki çocuk babadan kalma cep saatini satıyor, aldıkları para sahte çıkıyor. Kız camide namaz kılarken horozu çalınıyor. Horozu bir kasapta kesilmek için beklerken buluyor. İyi kalplı kasap horozu kıza iade ediyor. Pasta yapması için şeker de veriyor. İzleyici “sonunda iyi bir insan ile karşılaştığını” düşünürken kasap pedofil çıkıyor. Kızımızı seks filmlerinin oynadığı bir sinemaya götürmeye çalışıyor.

Böyle bir film için lafı çok uzatmaya gerek yok. Kız kasabın elinden kurtuluyor. Anneanne ölüyor ve gece vakti toprağa veriliyor. Bir komşunun yardımıyla Saddam’ın pastası yapılıyor. Sınıfta pasta kesilirken okul bombalanıyor. Film de Saddam’ın 50. doğum gününü kutlama görüntüleriyle sona eriyor.

Dönemin İngiltere başbakanı Irak’a yapılan saldırılara onay vermiş sonra da Kraliçe Elizabeth tarafından ‘Sir’ ünvanı ile taltif edilmişti. 

Suçlu kim, suçlular nerede?

Acaba suç kimde? Saddam suçlu olabilir. Irak’a ambargo kararını onaylayan Birleşmiş Milletler ve Irak’ı bombalayan ABD de suçlu sandalyesine oturtulabilir. Irak kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle yakılıp yıkıldı, ülke üçe bölündü. 1 milyondan fazla insanın öldüğü söylendi. Tam rakam bilinmiyor.

Daha sonra Irak’ta kitle imha silahlarının olmadığı, bu suçlamanın yalan olduğu ortaya çıktı. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Dünyanın en zengin petrol rezervlerinden birine sahip olmasının Irak’ın parçalanmasına neden olduğu söylendi. Tabii ki petrollere yabancılar el koydu. O zamanlar “İyi ki Türkiye’nin petrolü yok” yorumunun yapıldığını hatırlıyorum. Saldırıyı düzenleyen İngiltere’nin başbakanı Tony Blair Kraliçe’den ‘Sir’ ünvanı aldı. Mutlu, mesut yaşıyor.

Sinemanın bir sanat dalı olmanın yanı sıra önemli bir propaganda aracı olduğu malum. ‘Başkan’ın Pastası / The President’s Cake’ herhalde Irak üzerine yapılabilecek en taraflı film. Filmde bir kişi hariç hiç iyi karakter yok. Sinema tarihinden iki örnek vermek gerekirse Elia Kazan’ın ‘Amerika, Amerika’ (1963) ve Alan Parker’in ‘Geceyarısı Ekspresi’ (1978) filmlerinde de tüm karakterler kötüdür. Tarihi çarpıtmaktan başka bir işe yaramayan böyle filmleri ‘ırkçı’ olarak nitelemek gerekir.

Çocukluğu savaş sırasında Irak’ta geçen, daha sonra ABD’ye göç edip New York’ta sinema eğitimi alan yönetmen Hasan Hadi’nin ülkesiyle ne alıp veremediği var, bu filmi neden çekmiş? Bu konu araştırmaya değer.

Yarın, öbür gün biri çıkıp da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fermanını imzalayan Vahdettin’in Kurtuluş Savaşını kazandığını anlatan bir film yaparsa ne olacak?

Nicole Kidman’a reklam kokan bir ödül

Festival sırasında Nicole Kidman’a “Kariyeri ile kadının sinemadaki ve toplumdaki yerinin güçlenmesine katkıları nedeniyle” bir ödül verilecekmiş.

Ödülü moda, hazır giyim, deri, mücevher, makyaj ve güzellik malzemeleri sektörlerinde çalışan ve bu hayati öneme sahip ürünleri pazarlayan bir aile şirketi, festival yönetimi ile birlikte verecekmiş. (Şirketin adı yazmayacağım)

Aslında alan razı, veren razı. Önemli olan tanıtım ve reklam. Festival, Nicole Kidman geldi diye sevinecek, şirket de beş kuruş harcayıp yüz kuruşluk tanıtım yapacak. Daha ne olsun?

Magazin basınında “Festivalin en önemli ödülü” diye bol fotoğraflı bir yazı çıkarsa inanmayın.

Cannes 2025: Festival yine yıldızların buluşma noktasıCannes 2025: Festival yine yıldızların buluşma noktası

Binoche Cannes Film Festivali'nde Gazze'de öldürülen Filistinli gazeteci Hasune'yi andıBinoche Cannes Film Festivali’nde Gazze’de öldürülen Filistinli gazeteci Hasune’yi andı

Sahnede yanaklarından öpüp sarıldı: Çırağından ustasına sevgi sözleri…Sahnede yanaklarından öpüp sarıldı: Çırağından ustasına sevgi sözleri…

Cannes 2025: Hafif ve çok Fransız bir açılış filmiCannes 2025: Hafif ve çok Fransız bir açılış filmi

ÇOK OKUNANLAR