Dün akşam saatlerinde Ertuğrul Özkök aradı, “İzliyor musun” dedi.
Ben onun sabah telefonlarına alışığım, akşam aradığı için zaten şaşırmıştım ama soru daha da şaşırtıcıydı. “Neyi izliyor muyum” diyebildim.
Amerikan Başkanı Trump ile Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaposa arasında Beyaz Saray’da Oval Ofis’te yaşanan tartışmayı anlatıyordu. Hemen açtım CNN’i, ooo Amerikan liberal medyasında adeta şenlik vardı, herkes şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş, Amerikan Başkanı’nın Güney Afrika Cumhurbaşkanına kurduğu pusuyu (‘ambush’ kelimesi kullanılıyordu) konuşuyordu.
Trump Güney Afrika’daki beyaz azınlığın soykırıma uğradığı iddiasında.
Elbette böyle bir soykırım yok; tartışma Trump’ın bu iddiayı kimden ve nereden duyduğu ve nasıl olup da gerçekliğine ikna olduğu hakkındaydı.
Bir sürü spekülatif laf var bu konuda. Benim en çok hoşuma gideni New York Times muhabirinin kulağına gelen. Söylendiğine göre Trump’a bu “bilgi”yi golf oynadığı arkadaşlarından biri söylemiş, o da inanmıştı.
Güney Afrika’da Afrikaaner de denen beyazlar bir soykırıma uğramıyor ama şu anda devam eden bir soykırım var aslında. Bunu kimse Trump’a söylemiyor olabilir mi?
O soykırım İsrail tarafından Gazze’de uygulanıyor. Bazı çılgın İsrailli milletvekilleri açıkça “bebekler dahil herkesi öldürmek”ten, “Filistinlilerin kökünü kurutmak”tan söz ediyor. İsrail’in başbakanı haftalardır en ufak yardım malzemesinin girmesine izin vermediği taş üstünde taş kalmamış Gazze’yi yeniden işgale girişmiş durumda.
Trump Güney Afrikalı beyaz çiftçilerin topraklarına el konduğunu söylüyor örneğin, oysa İsrail her gün Batı Şeria’da Filistinlilerin topraklarına el koyuyor, oralara apartmanlar dikiyor.
Dün Batı Şeria’da keşif gezisine çıkan Avrupa Birliği diplomatlarının üzerine ateş bile açtı İsrail ordusu. Diplomatların arasında Türkler de vardı.