Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu yılı “Aile Yılı” ilan etmişti, dün galeyana geldi Aile Yılı’nı 10 yıla uzattı.
Onun galeyanının sebebi de belli: Daha geçenlerde Türkiye İstatistik Kurumu açıkladı, ülkemizde kadın başına doğurganlık oranı 1,48 bebeğe düşmüştü.
Evet bu vahim bir rakam ama hiçbir biçimde sürpriz değil. Prof. Dr. Cem Behar bunun böyle olacağını TÜSİAD için yazdığı raporda 26 yıl önce söylemiş ve TÜSİAD da daha o zaman Türkiye’yi bekleyen gelecekle ilgili olarak toplumu ve siyaset kurumunu uyarmıştı. Derneğin “Türkiye’nin Fırsat Penceresi – Demografik Dönüşüm ve İzdüşümleri” başlıklı raporu 1999 yılında yayınlanmıştı. (İlgilenenler raporu buradan indirebilir.)
Siyaset kurumuna düşen şey, bu raporun bilimselliği ışığında ekonomiyi ve toplumu buna hazırlamaktı. Evet aradan geçen 26 yılda Türk ekonomisi çok gelişti ve değişti ama bu raporun sözünü ettiği şeylere hazır olduğumuz da söylenemez, raporun sözünü ettiği “fırsat penceresi”nden yeterince yararlandığımız da.
Tayyip Erdoğan’ın kendisi en azından 15 yıldır doğum hızındaki bu düşmeye dikkat çekiyor, kadınlardan en az iki, hatta üç çocuk yapmalarını istiyor.
Oysa çözüm bu değil. Tayyip Erdoğan ne kadar üç çocuk isterse istesin, kadınlardan ne kadar erken yaşta evlenmelerini isterse istesin işte görüyorsunuz, hem çocuk sayısı düşüyor hem de evlenme ve ilk çocuğu doğurma yaşı daha ileri gidiyor.
Şimdi Türkiye, mesela Avusturya, İsviçre, Japonya, Güney Kore gibi hem yaşlı hem zengin bir ülke olmak yerine yaşlı ve fakir bir ülke olmaya doğru gidiyor. Emeklilik sistemimizin bu yükü kaldırmasına imkan yok, bunu bilenlerden biri de Tayyip Erdoğan ama o kalktı bir seçim kazanmak için EYT denen şeyi yaptı, 2,5 milyon kişiyi bir anda emekli etti.
Türkiye’de nüfusun azalmaya devam etmesini nutuk atarak veya para dağıtarak çözmeye imkan yok. Türkiye yeterince zengin bir ülke olabilseydi, eksik nüfusunu düzenli göçmen kabul ederek tamamlar, daha da güçlü olabilirdi. Ama biz onun yerine düzensiz göçmenlerle, rastgele insanlarla açığımızı kapatmaya uğraşıyoruz.
Umalım ki, günün birinde aklı başında çözümlerle Türkiye’nin ekonomik sürdürülebilirliği garanti altına alınsın. Yoksa Erdoğan’ın söylediği gibi sahiden bir beka sorunumuz var ama bu sorunu yanlış yollarla çözmek için gereksiz enerji harcamak da başlı başına bir beka sorunu yaratıyor, Cumhurbaşkanı onun farkında değil.