ABD Büyükelçiliği ezber bozdu, ansızın Ortadoğu’da anti-emperyalist oldu
26 Mayıs 2025

Aslında Türkiye’de pek dikkat çekmedi, belki “laftır” diye geçiştirildi ama Amerikan Başkanı Donald Trump iki hafta önce Suudi Arabistan’da bir konuşma yaptı ve Ortadoğuya Amerikan müdahalesi döneminin sona erdiğini söyledi.

Trump konuşmasına çok fazla tarihi referans vermedi ama Suudi Arabistan’dan genel olarak bütün bölgeye Amerika’nın herkesi olduğu gibi kabul ederek davranacağını ilan etti.

Dün akşam, Trump’ın bu mesajını çok kuvvetlendiren bir sürpriz bu kez Ankara’dan geldi. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Başkan Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, “Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraberiz. Bu kez askerler, nutuklar ya da hayali sınırlarla değil, Suriye halkının kendisiyle omuz omuza duruyoruz. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte barışa açılan kapıyı aralamış bulunuyoruz. Yaptırımları kaldırarak Suriye halkının nihayet o kapıyı açmasına ve yenilenmiş bir refah ve güvenliğe giden yolu keşfetmesine olanak sağlıyoruz” dedi.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile geçtğimiz gün bir araya gelen ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack X hesabından yazılı bir açıklama yaptı. Büyükelçi Barrack, açıklamasında şunları kaydetti:

“Bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız. Batı müdahalesi dönemi sona ermiştir. Gelecek, bölgesel çözümlere, ortaklıklara, ve saygıya dayalı bir diplomasiye aittir. Başkan Trump’ın 13 Mayıs’ta Riyad’da yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, ‘Batılı müdahalecilerin Ortadoğu’ya uçarak nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı.’

Suriye’nin trajedisi bölünmüşlük içinde doğdu. Suriye’nin yeniden doğuşu saygınlık, birlik ve halkına yatırımla gerçekleşmelidir. Bu da hakikatle, hesap verebilirlikle ve bölgeyle birlikte çalışmakla başlar, bir sorunu ortadan kaldırmadan geçiştirmekle değil. Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraberiz bu kez askerler, nutuklar ya da hayali sınırlarla değil, Suriye halkının kendisiyle omuz omuza duruyoruz. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte barışa açılan kapıyı aralamış bulunuyoruz; yaptırımları kaldırarak Suriye halkının nihayet o kapıyı açmasına ve yenilenmiş bir refah ve güvenliğe giden yolu keşfetmesine olanak sağlıyoruz.”

Lübnan kökenli bir Amerikalı olan, iş hayatından gelen ve Başkan Trump’ın da yakın dostları arasında yer alan Tom Barrack’ın bu açıklamaları, Türkiye solu için de, Türk islamcı hareketi için de büyük bir sürpriz; çünkü bu iki köklü siyasi akım da yıllardır Ortadoğu söz konusu olduğunda aşağı yumarı Amerikan Büyükelçisinin sözleriyle konuşuyor ama Amerika’yı eleştiriyor.

Sykes-Picot anlaşması, 1. dünya Savaşı öncesi İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı’dan kopartılacak Ortadoğuyu paylaşmasını öngören bir anlaşmaydı, haritalar bile çizilmişti.

Bu anlaşmalar, Rusya’da Sovyet Devrimi olduktan sonra bu yeni ülke tarafından bütün dünyaya ilan edildi, orijinal belgeleri paylaşıldı.

Nitekim o anlaşmaların sonunda İngiltere’nin Ortadoğu’da Osmanlı’ya karşı elindeki en büyük koz olan ve ‘Mekke Şerifi’ ünvanını taşıyan Şerif Hüseyin’in çocuklarına iki ayrı devlet, Irak ve Ürdün verildi. Bu iki ülkeyi İngiltere kurdu. Anlaşmayla yaratılan Suriye ve Lübnan Fransız etkisinde  kaldı. Filistin toprakları İngiliz yönetimindeydi ve burası 1915 yılında İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour tarafından Uluslararası Siyonist Hareket’e İsrail olarak vaat edilmişti. Suudi Arabistan ise Osmanlı’ya karşı uzun zamandır ayaklanma halinde olan Suut ailesine verilmişti.

Ortadoğuyu çoğu yapay sınırlarla bölen bu anlaşmalar 100 yılı aşkın süredir devam eden bölgedeki emperyalizm ve Batı müdahalesi tartışmasının kökünü oluşturuyor ve bu yüzden anti-emperyalizm iddiasındaki bütün siyasi akımlar tarafından aşağı yukarı aynı sebeple ve aynı kelimelerle eleştiriliyor.

Şimdi bu eleştirilere ilginç biçimde, Türkiye’de yine hemen hemen bütün siyasi akımların “emperyal güç” olarak gördüğü Amerika Birleşik Devletleri de katılmış gibi gözüküyor.

ÇOK OKUNANLAR