Sigmund Freud 1856 yılında doğup 1939 yılında öldü. Düşünce hayatını tamamen onun teorisi üzerine kurup, psikanalizde devrim yaratan Jacques Lacan ise 1901 ile 1981 arasında yaşadı.
Yani 38 yıl boyunca görüşüp konuşma imkanları vardı.
Hatta Lacan Paris’te toplanan bir kongre’de meşhur ‘ayna evresini’ anlatacağı gün Freud da aynı kongreye katılmak için şehirdeydi.
Buna rağmen iki dahi yine de görüşüp konuşamadılar.
***
Çünkü Freud o gün biraz rahatsızmış ve kongreye gitmek yerine otel odasında dinlenmiş. Böylece eğer konuşabilseydiler ortaya hayli ilginç fikirler çıkacağına emin olduğum görüşme ne yazık ki gerçekleşmedi. Ondan sonra da bir fırsat daha olmadı zaten.
***
Bence bu kaçırılmış bir fırsattı. buna benzer bir diğer kaçırılmış fırsat 18 mayıs 1922 tarihinde yine Paris’te yaşandı. Paris ikinci dünya savaşı sonuna kadar dünyanın sanat ve kültür başkentiydi ve ünlü isimlerin şehirde buluşmaları tesadüf değildi. (yaratıcı düşüncenin evriminde Paris’in önemini ‘Kütüphanemdeki Sesler’ kitabımda ayrıntılı inceledim)
***
O gece Paris’teki Majestic otelde yemekli davette izleyiciler İgor Stravinsky’e ait bir bale gösterisini izleyeceklerdi. Salonda James Joyce, Marcel Proust, Pablo Picasso, Diaghilev ve Stravinsky aynı salondaydılar.
salonda herkes, aynı yemek masasında oturan James Joyce ile Proust’un arasındaki sohbetin nasıl geçeceğini merak ediyordu.
***
Onları tanıştıran kişi aralarında bir sohbet başlatmak için ilk önce Joyce’a siz ‘Kayıp Zamanın İzinde’yi okumuşsunuzdur değil mi’ diye sordu. Joyce buna sadece ‘Hayır’ dedi ve tamamen sustu. Bu defa da Proust’a ‘Siz Ulysses’i okudunuz mu’ diye soulunca o da sadece ‘Hayır’ der ve masada uzun süren bir sessizlik yaşanır. iki büyük yazarın merakla beklenilen sohbeti sadece bunden ibaret olmuştu maalesef.
Nasıl ki Lacan ile Freud buluşup konuşsalardı büyük ihtimalle teorinin yönü değişecektiyse, Proust ile Joyce da konuşsalardı kim bilir ne düşünceler çıkacaktı ortaya diye hayıflanıyor insan.