Diplomaside öğrendiğim en temel ilke şudur: Her tokalaşma samimiyet içermez; bazıları sadece protokol gereğidir.
Ancak bazı anlar vardır ki protokol susar, insan kalır. İşte geçtiğimiz günlerde katıldığım uluslararası bir toplantıda böyle bir an yaşadım.
Toplantıyı düzenleyen bir Alman meslektaşla kahve molasında sohbet ederken konu seyahate geldi. Ben de memnuniyetle, Türk Hava Yolları’nın (THY) dünyanın en fazla destinasyonuna uçan havayolu olduğunu paylaştım.
Kıtaları birbirine bağlayan, kültürleri buluşturan, ülkemizin en gurur verici markalarından biri…
Ancak sohbetin tonu bir anda değişti. Karşımdaki meslektaşım, hafif alaycı bir tebessümle, “Ah, o Sultan Erdoğan’ın Havayolu… Ben protesto ediyorum, asla binmem THY’ye,” dedi.
Yüzümdeki gülümseme dondu. Nezaket perdesi yırtıldı. Ama şaşırmadım. Zira Batı’da bazı zihinlerde, hâlâ bir ülkeyi tek bir liderle özdeşleştirme alışkanlığı, tüm aydın kisvesine rağmen varlığını sürdürüyor.
Önce cevap vermemeyi tercih ettim. Ama aynı kişi birkaç dakika sonra, “Ama Türk yemeklerini çok seviyorum,” dediğinde, bu ikiyüzlülük artık taşınamaz hale geldi.
İçimdeki diplomat sustu. Yerine sade bir yurttaş konuştu: “O halde bu toplantıda bulunmamın da bir anlamı kalmadı. Zira ben de o ‘sultanın havayolu’ dediğiniz THY ile geldim. Eğer o havayolunu protesto ediyorsanız, bence o ülkenin insanlarının yaptığı yemekleri de yemeseniz iyi olur; zehirlenebilirsiniz!”
Çantamı topladım, toplantıyı terk ettim.
Bu hadise münferit değil. Batı’nın bazı “seçici hassasiyetlerle donanmış” aydın kesimlerinde hâlâ süregelen çifte standardın tipik bir yansıması.
Mesela Almanya’da bir dönem Deutsche Bank, Mercedes-Benz, Siemens gibi devler kara para aklama, Nazi dönemi iş birlikleri, yolsuzluk gibi suçlamalarla anıldı. Ama biz o markalara bakarken, geçmişin gölgelerini sofraya taşımıyoruz. Hizmetlerine bakıyoruz, mühendisliğine, katkısına odaklanıyoruz.
Onları bir rejimle, liderle, ideolojiyle özdeşleştirmiyoruz. Peki siz neden THY’yi, onu gökyüzüne taşıyan binlerce pilotu, hostesi, teknisyeni, yer hizmetlisini “sultan” etiketiyle mahkûm ediyorsunuz?
Kusura bakmayın ama ben ülkeme, halkıma ve kurumlarıma böyle laf söyletmem. Evet, biz kendi içimizde kıyasıya eleştiririz uygulamaları, hata yapanları. Daha iyisini, daha şeffafını, daha adilini isteriz. Ama, dışarıdan gelen bu tür küçümseyici davranışları sessizce gecistirmeyiz.
Hele ki o kurum, sizin toplantınıza katkı sunmaya gelen misafiri de taşıdıysa…
Saygı, karşılıklıdır. Siz çifte standart uygular, üstten bakarsanız; seviyenize düşmeden ama kararlılıkla gereken cevabı veririz, vermeliyiz.
Ve son olarak… Dünyayı görmek istiyorsanız sadece bir uçak bileti yetmez. Açık bir zihin, önyargısız bir kalp ve sağlam bir vicdan da gerekiyor. Yoksa pasaportunuz ne kadar güçlü olursa olsun, zihniniz hep karantinada kalır.
Türk Hava Yolları, yalnızca bir havayolu değil. Bir ülkenin onurunu, emeğini ve küresel iddiasını taşıyan bir kanat sembolü. Ve evet, onunla gurur duyuyoruz.