Dönüp dönüp aynı yere geliyoruz, Tayyip Erdoğan’ın beyninin içini okumaya çalışıyoruz: Acaba Cumhurbaşkanı, 2023 Haziranında Mehmet Şimşek’i göreve getirerek başlattığı ekonomi programına daha ne kadar destek verir?
Aslında bu sorunun cevabını bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün verdi, “Enflasyonla mücadele programı sonuna kadar gidecek” dedi.
Dedi ama bu cümleden öncesi de var. “Faizsiz ekonomiye özlemimi bundan sonra da dillendirmeye devam edeceğim. Faize dayalı ekonomik nizamın değişmesi için de mücadeleden geri durmayacağız” demişti bir cümle öncesinde Erdoğan.
Cumhurbaşkanı’nın faizsiz bir dünya hayaline sahip olmaya devam etmesi ve açıkçası aynı hayalin peşinden yeniden koşmamak için dişini sıktığını ima etmesi yeterince vahim bir şey.
Çünkü Cumhurbaşkanı’nın 2018’de uygulamaya koyduğu bu hayalin hepimize nelere mal olduğundan ya haberi yok ya da bu maliyeti hiç umursamıyor.
Onu hatırlamıyor ve umursamıyor ama 2013 yılındaki Gezi olaylarını hiç aklından çıkartmıyor, bu olaylar nedeniyle Türk ekonomisinin rayından çıktığını düşünmeye devam ediyor. Oysa aradan 12 yıl geçti.
Dün gelen iki haber, Cumhurbaşkanı’nın canını sıkmış olmalı.
Haberlerden birincisi işsizlikteki tırmanmayla ilgili. Türkiye’de Aralık 2024’te 32 milyon 726 bin kişi iş sahibiymiş. Nisan ayı sonu itibarıyla bu sayı 32 milyon 359 bine inmiş durumda. Yıl başından bu yana 350 bine yakın iş alanı buharlaşmış durumda.
Yine dün TÜİK açıkladı, bu yılın ilk üç ayında ekonomi ancak yüzde 2 büyüdü. Yani ekonomik yavaşlama çok belirgin.
Bu iki sonuç birbiriyle bağlantılı. Ekonomi yavaşlıyor, yavaşlama istihdamda azalmayı beraberinde getiriyor. Mehmet Şimşek göreve geldiğinden beri kitlesel işsizlik dalgasından kaçınmaya çalışıyor ve bu sebeple enflasyonla mücadeleyi yavaş yürütüyor ama kaçamadı işte.
Önümüz yaz, hizmetler sektörünün etkisiyle istihdamda canlanma olacaktır ama bu yıl Türkiye’nin geçen yıl olduğu gibi 1 milyon yeni istihdam yaratması mümkün gözükmüyor.
Ekonomik durgunluk veya yavaşlama siyasetçilerin hoşuna tam da bu sebeple gitmez: Yeni istihdam yaratılamaz hale gelir, hatta mevcut istihdam alanları buharlaşmaya başlar.
Cumhurbaşkanı, bugüne kadar Mehmet Şimşek’in kendisine verdiği “Her şey güzel olacak” vaadiyle oyalandı ama henüz hiçbir şey güzel olmuş değil, enflasyon düşse bile yüzde 30’a düşecek, ki yüzde 30 çok yüksek bir rakam.
Hem bu seviyede enflasyon yaşayıp hem de ekonomik durgunluğa katlanmak zorunda olmak, Cumhurbaşkanı’nın ekonomik gidiş konusunda hala etrafında tuttuğu diğer danışmanlarının sözlerine kulak vermesine neden olabilir. O danışmanların Mehmet Şimşek’ten kurtulmak istediğine ve Erdoğan’a 2023’te seçimi kazandıran mucizeye benzer bir mucizeyi yeniden vaat ettiğine kuşku yok.
Meseleye Tayyip Erdoğan açısından baktığınızda ortada bir tane öncelik var: 2028 yılı Mayıs ayına mümkün olan en yakın zamandan önce erken seçime gitmemek, seçime gittiğinde de seçimi kazanmak.
Erdoğan birkaç kez kendisi de söyledi, ekonomi düzelmeden seçim kazanması mümkün gözükmüyor.
‘Ekonomiyi düzeltmek’ten kasıt kuşkusuz Türkiye’nin bir cennete dönüşmesi değil, vatandaşın üzerindeki geçim baskısının hafiflemesi.
Ama işsizliğin arttığı bir dönemde bu baskının hafiflemesi söz konusu olamaz.
O yüzden Cumhurbaşkanı neredeyse her gün aynı zor kararı yeniden veriyor: Mehmet Şimşek’le yola devam.
Bu karar kendisi için zor, çünkü Şimşek ona ancak kan, ter ve gözyaşının ardından bir zafer vaat ediyor ve Cumhurbaşkanı da bu vaat edilen zaferin gelip gelmeyeceğinden kuşkuya kapılıyor sık sık.
O yüzden bir yandan Ekrem İmamoğlu’nu hapse atarak kendince bir siyasi yol temizliği yapıyor ve erken seçim kartını göğüsüne yakın bir yerde tutuyor, bir yandan PKK’ya silah bıraktırmanın getireceği siyasi sermayeye güveniyor, bir yandan da Mehmet Şimşek’le yola devam ediyor.
Ama iş dünyasından kendisine gelen şikayetleri de duyuyor ve bu konuda enflasyonla mücadele programıyla çelişkiye düşmek pahasına bir şeyler yapmak da istiyor.
Örneğin, daha bir hafta önce Mehmet Şimşek tarafından kategorik olarak reddedilen KGF kredilerinin gerçekleşeceğini söyledi Erdoğan. Şimşek bu durumdan çok mutlu olmasa gerek ama bu onun ilk yenilgisi değil, sonuncusu da olmayacak.
Şimdi ekonomik yavaşlama ve işsizlikteki artış Cumhurbaşkanını Şimşek’i bir daha çiğnemeye itebilir, ansızın bir takım sübvansiyonlu krediler yeniden gündeme gelebilir.
Bir şeyi unutmayın: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 referandumundan beri girdiği her seçimi kamu bütçesinden büyük paralar harcayarak, makro ekonomik dengeleri çok zorlayarak kazanabildi.
Şimdi soru şu: Mehmet Şimşek yeniden bir seçim kazanmaya yetecek kadar para biriktirebildi mi, biriktiremedi mi?
Merkez Bankası’nda biriktirilen paranın Ekrem İmamoğlu operasyonu yüzünden birkaç haftada buharlaşmış olması, Cumhurbaşkanı’nın dikkatini çekmiş ve ona uyarıcı olmuştur diye umalım.
Şu anda Türkiye’de tek bir kişinin koltuğu garantide: Mehmet Şimşek’in.
Ve bu durum Cumhurbaşkanı’nın hiç hoşuna gitmiyor olmalı.