Sağlam vize Tiktok’tan alınır
01 Haziran 2025

ABD’de üniversiteye gitmek isteyen öğrencilerin sadece akademik sınavları değil, sosyal medya geçmişleri de inceleniyor. Eğitim danışmanları, artık yalnızca notları değil, TikTok videolarını da “temizlemeye” çalışıyor. Arşivlenmiş hikâyeler, WhatsApp grupları, yorumlar, beğeniler… Her dijital iz bir “karakter belgesi” gibi değerlendiriliyor.

Ancak bu dijital denetim yalnızca sınır kapılarında kalmıyor. Giderek daha fazla, özel hayatımıza – özellikle de ilişkilerimize – sızıyor. Eskiden yalnızca “Kiminle görüştün?”, “Nerelere gittin?” gibi sorular kıskançlık konusu iken; artık “Bu postu neden beğendin?”, “Bu pozu neden paylaşmıştın?”, “Eski sevgiline hâlâ neden takiptesin?” gibi dijital sorular çiftlerin gündemine yerleşti.

Kıskançlık, insanın sahip olduğunu düşündüğü bir şeyi kaybetme korkusuyla tetiklenir. Genelde bu “şey” bir ilişkidir, bir bedendir, bir yakınlıktır. Ama dijital çağda bu “şey” artık bir fotoğraf da olabilir, bir beğeni de. Çünkü bugünün dünyasında sadece bedenler değil, dijital izler de “sahiplenilir” hale geldi.

İlişkide partnerimizin geçmişiyle karşılaşmak her zaman kolay değildir. Ancak eskiden bu geçmiş hakkında yalnızca sözlü anlatılar varken, şimdi elimizin altında “kanıtlar” var: eski pozlar, tatil videoları, eski sevgiliyle yapılmış yorumlaşmalar… Ve çoğu zaman bu “kanıtlar”, gerçeklikten çok, kendi zihnimizdeki senaryoları tetikler.

Psikolojide buna zihin okuma ve duygusal filtreleme denir: “Bu beğeniyi yaptıysa hâlâ bir şey hissediyor olmalı”, “Bu videoyu paylaşmışsa dikkat çekmek istemiştir” gibi çıkarımlar, aslında daha çok bizim kendi güvensizliklerimizi besler. Oysa çoğu dijital iz, paylaşan kişi için o anda çok sıradan bir anlam taşır. Öyleyse çiftler neden her yeni ilişkide geçmişlerini “silmek”, daha “makbul” bir imaj oluşturmak için kendilerini sansürlemeye mecbur hissedebiliyor?

Gerçek güven, karşı tarafın geçmişini inceleyerek değil, bugünkü varlığını tanıyarak kurulur. Dijital geçmişler silinebilir. Ama bir ilişkide karşılıklı anlayış, dürüstlük ve duygusal bağlılık varsa, o geçmişin gölgesi ilişkiyi boğmaz.

İlişkide geçmişi bilmek başka, geçmişle yaşamak başka şeydir. Esas soru şudur: Bugünkü partnerim bana karşı açık mı? Beni duygusal olarak gözetiyor mu? Geçmişine takılıp kalmak, aslında bugünkü bağın yeterince güçlü olmadığını hissettiren bir işaret olabilir.

Ve evet, hepimiz dijitalde zaman zaman farklı roller üstleniyoruz. Kimi zaman eğlenmek için, kimi zaman beğenilmek, kimi zaman dikkat çekmek için. Bu, insan olmaya dair bir şey. Geçmişteki bir video, o günkü ruh hâlini yansıtır; kalıcı niyeti değil.

Bir fotoğraf, bir beğeni, bir yorum… Gerçekten bir insanın kim olduğunu anlatabilir mi?
Yoksa biz, dijital geçmişi sterilize etmeye çalışırken; karakterimizi de sıradanlaştırıyor muyuz?

Dijital geçmişiniz bazen bir vize görevlisinin önünde beliriyor, bazen bir sevgilinin telefon ekranında. Ama esas olan şu: Geçmişten çok, bugünkü seçimlerimiz bizi tanımlar.
Ve bir ilişki, karşılıklı anlayışla yazılan bugünün hikâyesidir — silinmiş geçmişin değil.

ÇOK OKUNANLAR