Başta ‘Seksin Kısa Tarihi’ adını koymayı düşündüğüm ama bunu yaparsam çalışmayı hiçbir tv kanalında bu adla kitabı tanıtmamın mümkün olmayacağına ikna edildiğimden adını şimdilik ‘Kütüphanemdeki Arzu: Cinselliğin Kısa Tarihi’ olarak belirlediğim bir çalışma sürecindeyim.
Bu son kitabı ‘Kütüphanemdeki Sesler’ ve ‘Kütüphanemdeki İsyan’ adlı kütüphane serimin üçüncüsü olarak düşündüm.
***
Bu gibi çalışmalarda yeni bilgilere aç bir yazarın başına gelebilecek en büyük felaketlerden bir tanesi önceden yapılan planlarını bozacak yeni bir bilgi kaynağına takmak olmalı.
Kütüphanemdeki İsyan çalılmasında bu başıma fena helde geldiydi.
Çünkü çalışmanın bir aşamasında yazmaya devam edebilmem için Jacques Derrida’yı dokuyup anlamam gerektiğine karar vermiştim.
Bu karar konu hakkında önceden bilgisi olan bir yazarı bile kitabı bitirmekte en azında 5 yıl geciktirmesi anlamına geliyordu bana göre.
Ama ben sebat edip tüm beyin enerjimi okuduğum metne konsantre ederek işi sadece bir yıl gecikerek atlattım o defa.
***
Şimdi belki “Bu defa seks üzerine yazıyorsun seni ne geciktirebilir ki?” diye soracak olabilirsiniz.
Hiç öyle demeyin seks konusu en karmaşık, en derin felsefi bağlantıları olan bir konu. Kaçınılmaz olarak işin felsefi boyutuna da girmeye başladım.
Başta işler yolunda gidiyor gibiydi. Ama sonra bir aşamada karşıma Jacques Lacan çıkıverdi. onu çözümlemeden seks konusunda bir kitabı yazmayı sürdürmek imkansızdı.
***
Ama yine öyle anlaşılıyordu ki Lacan’ı çözümlemek de imkansız gibiydi.
Çare yoktu giriştim işe mecburen. bir aşamada maalesef keyif de almaya başladım öğrendiklerimden. Mutlaka okunması gereken kitap yelpazesi gittikçe açıldı. bir ara kitabımı herhalde ölmeden önce bitiremem diye bile düşünmeye başladım.
Pes etmeden okuduğunda galiba insanın anlamayacağı hiç bir şey olmamalı bu dünyada.
Eğer Derrida’nın anlaşılması zor bir düşünür olduğunu düşünüyorsanız Lacan zorluk açısından Derrida’ya bence bin basar.
neyse çok çalıştım çok varoluşsal krizler yaşadım şimdi galiba kitabımı bir ihtimal ölmeden önce bitirebileceğim galiba.
***
Fakat artık önüme başka çözülmesi gereken problem çıkmaz diye düşünürken bu defa da Balzac problemiyle karşı karşıya kaldım.
Geçenlerde yazdım Freud bu hayattaki son gününde ötenazi ile hayatına son vermesine saatler kala son kitap olarak Balzac’ın Tılsımlı Deri kitabından sayfalar okumuş.
Sonra Lacan’ın beynini oluşturan okumalarını merak ettiğimden onun kütüphanesinde bulunan kitapların listesine baktığımda Balzac’ın 38 ciltlik bütün eserlerinin de bulunduğunu gördüm.
***
Al başına belayı. Şimdi Freud ile Lacan’ı daha iyi anlayabilmek için şu aralar Balzacın toplu eserlerinin de okunması gerektiğine inanıyorum. kendimi tutmayıp bu işe de giriştiğimde ölmeden çalışmamı bitirmek amacıma ulaşabilmemin imkansız olacağından şu anda ne yapacağımı bilemez haldeyim.