Narin cinayetini ve sonradan yapılan yargılamaları hatırlıyorsunuz.
Geçen hafta istinaf, Narin cinayetiyle ilgili olarak Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı onadı.
Bu onama kararında bir de muhalefet şerhi vardı, istinaf mahkemesinin başkanı diğer iki üyeyle aynı şekilde düşünmüyordu, bu görüşlerini de uzun bir şerh olarak kararın kenarına düşmüştü.
Bu muhalefet şerhini Tele1’in web sitesinde Ersin Eroğlu’nun tam metin olarak yayınladığını görünce oturdum okudum ve şerh açıkçası benim bu konuda son derece karışık olan kafamı daha da karıştırdı.
8 yaşındaki sevimli gülüşlü çocuk Narin Güran için geçen yıl 21 Ağustosta ailesi tarafından kayıp ihbarı yapıldı. Küçük çocuğun kaybolması daha birinci günden itibaren ulusal medyanın da ilgisini çekti. Ceset 8 Eylül sabahı bir derede bulundu.
Bütün bu dönem boyunca ben de birkaç yazı yazdım, kamuoyu da olan biteni bir dedektif titizliğinde yakından izledi.
Sonradan yargılaması da benzer biçimde çok yakın takip edildi ve dediğim gibi geçen hafta bu ilk derece mahkemesi kararı istinaftan onay aldı. Şimdi kaldı geriye Yargıtay aşaması.
Bütün bu süreç içinde diyebilirim ki Türkiye’deki herkes Narin’i kimin öldürdüğüne dair kendine ait bir görüş geliştirdi, hatta farklı görüş sahipleri arasında zaman zaman sosyal medya kavgaları bile yaşandı.
Tabii devam eden bir davayı etkilemeye çalışmak ağır bir suç, bundan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışarak söyleyeyim: Ben henüz Narin Güran cinayetiyle ilgili 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlarla içi rahatlayana rastlamadım.
Mahkeme, Narin’in amcasını, annesini ve ağabeyimi müebbet hapse, Narin’in cesedini alıp dereye sakladığını kabul eden Nevzat Bahtiyar isimli kişiyi de daha düşük bir hapis cezasına çarptırdı.
Mesele kimin ne ceza aldığı değil, kamuoyunun esas tatmin olmadığı konu, cinayetin işleniş biçimi ve katilin kim olduğu konusunun mahkeme kararında bile net bir biçimde aydınlanmamış olmasıydı. Herkesin içi biraz buruktu bu sebeple.
Hatırlayalım, Narin o gün Kuran kursuna gitmişti ve kurs sonrası arkadaşlarıyla birlikte yürümüş, tam köydeki okulun kamerasının bakış açısına saat 15.11’de girmişti. Bu onun son canlı görüntüsüydü. Kameranın olduğu yerle Narin’in evi arası birkaç dakikalık bir mesafedeydi ve küçük kız evine doğru gidiyordu.
Narin’in cesedini alıp sakladığını itiraf eden Nevzat Bahtiyar’ın kırmızı renkli otomobili yine kayıtlara göre saat 15.41’de civardaki bir çiftliğim kamerasında görülmüştü; Nevzat Bahtiyar o sırada araçtaki cesedi dereye saklamaya gidiyordu.
Demek ki Narin, saat 15.11 ile 15.41 arasındaki 30 dakika içinde katledilmişti.
Mahkeme kararına göre Narin, amcasıyla annesini uygunsuz biçimde gördüğü için öldürülmüş, küçük kız öldükten sonra amcası Salim Güran evin hemen yanındaki minik tepeye çıkıp aşağıda kendi evinde yaşayan Nevzat Bahtiyar’a seslenmiş, Nevzat Bahtiyar eve gelmiş, Salim ondan cesedi ortadan kaldırmasını istemiş, Nevzat neredeyse hiç direnmeden bu isteği yerine getirmiş, derken Narin’in cesedi bir battaniyeye sarılmış, Nevzat cesedi kucağına alarak kendi evinin ahırına götürmüş, burada bir çuvala koymuş, çuvalı arabasının arkasına yerleştirip dereye doğru yola çıkmıştı. Bütün bunlar o 30 dakika içinde yaşanmıştı.
Bu anlatım mahkeme kararından bir özet.
Mahkeme bu kararı “daraltılmış baz kaydı” denen, yani cep telefonunun hareketlerini ve an be an bulunduğu yeri saptayan bir teknolojiden yararlanarak vermişti.
İşte istinaf hakiminin muhalefet şerhi tam da bu dakikalandırmanın ve anlatımın içerdiği çelişkilere odaklanıyor.
Şimdi 15.41 saatini aklımızda tutalım ve bu saatten geriye doğru dönelim ve ‘daraltılmış baz raporu’na göre kimin nerede olduğuna bakalım:
-Salim Güran, saat 15.22 ile 15.32 arasında Narin’in yaşadığı evdeydi, mutfak ile boş oda diye tabir edilen oda arasındaydı.
-Salim Güran 15.36’da evin ahırının arka kısmına geçti.
-15.42’de bu evden ayrılıp kendi evine doğru yürüdü.
Şimdi mahkeme anlatımına geri dönelim: Buna göre Salim Güran, minik Narin’i öldürdükten sonra evden çıkıp hemen yakındaki yükseltinin üzerinden evi aşağıda kalan Nevzat Bahtiyar’a seslenmiş, onu çağırmıştı.
Eğer bu anlatım doğruysa Salim en erken 15.36’da çıkıp seslenmiş olabilir.
Bu durumda Nevzat Bahtiyar’ın koşa koşa yukarıya gelmesi, 8 yaşındaki minik Narin’in ölü bedenini görmesi, kendisine yapılan “Cesedi ortadan kaldır” teklifini tereddütsüz kabul etmesi ve cesedi kucaklayıp koşa koşa kendi evinin ahırına gitmesi, cesedi battaniyeden çıkarıp bir çuvala koyması, arabasına binmesi ve 15.41’de kameraya yakalanması gerekiyor. Bütün bunların o 5 dakikalık kısa sürede olması ne kadar mantıklı?
Demek ki Salim Güran onu çağırdıysa eğer bunu 15.36’dan önce yapmış olmalı. Ama elde buna ilişkin bir kanıt yok.
Nevzat Bahtiyar olaya ilişkin anlatımını iki kez değiştirdi. İlk verdiği ifadede arabasıyla yolda giderken Salim Güran’ın selektör yaparak kendisini durdurduğunu ve cesedi onun arabasından aldığını söylemişti.
Sonra bu ifadeyi değiştirdi, cesedi Salim Güran’ın kendisine battaniyeye sarılı halde Narin’in yaşadığı evde verdiğini söyledi. Bahtiyar, cesedin ilk sarıldığı battaniyenin Salim Güran tarafından geri alındığını da anlattı. Salim arabasıyla gelmiş ve Nevzat’ın evinden bu batnaniyeyi almıştı. Ama daraltılmış baz kayıtları Salim Güran’ın Nevzat Bahtiyar’ın evine gittiğini söylemiyor.
Elbette yanına telefonunu almadan da gitmiş olabilir ama bu kanıtlanması gereken bir ihtimal. Oysa mahkeme daraltılmış baz kayıtlarını kanıt olarak görüyor.
Burada istinaf hakimi, daraltılmış baz kayıtları ile Nevzat Bahtiyar’ın savunması arasındaki çelişkilere dikkat çekiyor, 8. Ağır Ceza’nın bu konuyu yeterince tartışmadığını söylüyor. Ona göre tam da bu sebeple daraltılmış baz kayıtlarının kesin delil niteliği tartışmalı hale gelmişti.
Bir başka konu, civardaki askeri üssün çok uzaktaki kamerasının Narin’in anne-babasının evini doğrudan görüyor olması ve sürekli çekim halinde olması.
Bu kameradan gelen görüntülerde, çok uzaklardaki ev ve etrafı bir karaltı gibi gözüküyor. Bu görüntüleri inceleyen Ulusal Kriminal Laboratuvar, o karaltılar içinde bir belirsiz görüntünün Narin olabileceğini değerlendiriyor. Ama aynı kamera görüntüsünün Nevzat Bahtiyar’ın kendi evinden çıkıp Narin’in evine gittiğine ve oradan da kucağında Narin’in cesediyle geri döndüğüne dair hiçbir şey kaydetmediği de anlaşılıyor. Bunu ima eden bir karaltı yok görüntülerde.
Nevzat Bahtiyar’ın bir çelişkisi daha var istinaf hakimine göre. Bahtiyar, cesedi gidip alıp kendi evine döndükten ve çuvala koyup sonra arabasına yerleştirdikten sonra başını kaldırdığını ve Narin’in annesi Yüksel’i elleriyle yüzünü kapatarak ağlarken gördüğünü söylüyor. Oysa bu durum da o belli belirsiz karaltıların görüldüğü video kaydında yok.
Hakim bütün bunlara rağmen Nevzat’a sadece suç delillerini gizleme suçundan ceza verilmiş olmasını eleştiriyor.
Hakimin karşı oy yazısına göre aynı video kamera görüntüsünden kaynaklanan bir başka çelişki daha var. Anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran savunmalarında o saatte evde uyuduklarını söylemişlerdi. Oysa askeri üssün kamerası, evin etrafında aynı saatlerde pek çok karaltı ve hareketlilik saptamış. Dolayısıyla anne ile ağabeyin Narin’i hiç görmediklerine ilişkin savunmalarının inandırıcılığı da eksik.
Velhasıl, Narin cinayeti konusu, istinaf hakiminin karşı oy yazısıyla bir kez daha çarpıcı biçimde gözümüzün önüne geldi.
Bakalım bu dosya Yargıtay aşamasında ne olacak?