Müslümanların kafasının çok kolay karışacağına ve hemen dinden çıkacaklarına dair inanç nereden kaynaklanıyor?
08 Haziran 2025

Tarih boyunca ve bütün tek tanrılı dinlerde, kutsal kitapta yazanları yorumlama ve anlamlandırma tekeline sahip olmak isteyenlerle kendi yorumlarını yapmak isteyenler arasında bir mücadele olagelmiş.

Hazreti İsa’yı düşünün. O bir Yahudiydi ve Yahudi dininin nasıl daha güzel olacağını anlatmaya çalışıyordu. Onu tehdit olarak görenler Romalı paganlar değildi; tam tersine Kudüs’teki Yahudi kralı ve din adamlarıydı.

Nitekim onların çabası ve şikayetleri sonucu Roma askerleri İsa’yı yakaladı, çarmıha çiviledi ve öldürdü.

İsa’nın havarilerinden Pavlus, Yahudilerin dinini düzeltmekten ümidini kesince Hristiyanlığı, yani ‘Mesihçilik’ dinini kurdu. (Daha önce yazmıştım, Hazreti İsa’nın adı bütün dillerde ‘Mesih’ anlamına geliyor, yani ‘Kurtarıcı.’)

Ama Pavlus’un kurduğu kilise bir süre sonra ikiye bölündü. Görünürdeki sebebi, ‘Kurtarıcı’nın görüşlerini kimin daha doğru yorumladığıydı. Roma kilisesi kendini İstanbul’dan ayırdı. Böylece ortaya ‘ortodoks’luk ve ‘katoliklik’ çıktı.

İleride katolik kilisesi bölünecek, içinden protestanlık genel ismi altında örgütlenen çok sayıda farklı kilise daha çıkacaktı.

Bunlar hep görünüşte kutsal kitabı kimin daha doğru yorumladığına ilişkin tartışmalardan ötürü yaşanıyordu ama esas meselenin tanrının adını kullanıp dünyevi güç elde etmek olduğunu, yani esas meselenin siyasi olduğunu görmek zor değil.

İslamda da aynı şey oldu. Hazreti Muhammed öldüğünde cenazesi daha yıkanıp kefenlenmeden müslümanlar kendilerine bir halife seçtiler. Bu halifelik meselesi en sonunda Hazreti Ali’nin hak iddia etmesiyle İslamda Şii-Sünni bölünmesini getirdi. Sözde mesele İslamı doğru yorumlamaktan çıkıyordu ama elbette konu siyasiydi.

Dini yorumlamada bir tekel sahibi olma konusu, bütün dinlerde iç kavgaların başlıca sebebi.

Şimdi Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı biliyorsunuz arkasına siyasi iktidarı da alarak bu kavgada atağa kalktı, Kuranı Kerimin Türkçe çevirilerinin beğenmediklerini imha bile edebilecek artık.

Buradan bir başka önemli kavgaya geliyoruz.

Bütün tek tanrılı dinlerde yaşanan bir düşünce özgürlüğü kavgası daha var: O dinin gücünü kullanmak, o güce sahip olmak isteyenlerin ilk yaptığı işlerden biri, dinin özünde yer alan evrenselleşme iddiasını sürdürür gibi gözükürken bir dar yerelliği savunmaları.

Bunu da kutsal kitabın dilini kısıtlayarak yapıyorlar. Yahudilik dini zaten evrensellik iddiasında değil; bu dine inananlar tanrının dinlerini sadece kendi etnik gruplarını oluşturan 12 kabile için indirdiğine inanıyorlar. O kabilelerin konuştuğu dilin dışında dua elbette edebilirsiniz ama ibadet edemezsiniz.

Roma ve İstanbul kiliselerinin birbirinden ayrışmasını tetikleyen olay, Hristiyanlığın kutsal kitabı olan Yeni Ahit’in Yunanca’dan Latinceye tercümesinde çıkan bir anlaşmazlıktı. Bu anlaşmazlık aynı zamanda dini yorumlamakla ilgili bir farktı. Hazreti İsa’nın annesi Meryem kutsal bir kişi miydi, değil miydi?

Baktığınızda İslamda da Kuranı Kerimin tercümesi yoktur aslında. Daha doğrusu vardır ama bunlar ‘Kuranı Kerim Tercümesi’ olarak değil, Kuranı Kerim Meali olarak adlandırılır.

Neden meal? Çünkü çevirmenin çeviri sırasında bir dizi yorumda bulunması gerekir. Kuranı Kerimin ilk yazılı hale getirildiği Arapça ile günümüzün Arapçası arasında doğal olarak ciddi bir fark var. Buna, Arapça ile diğer diller, mesela Türkçe arasındaki farkları eklediğinizde, çeviri yapmanın zorluğu ortaya çıkar.

Bu durumda bazıları 1400 yıl önceye ait bir Arapçayı kendisi kutsalmış gibi yorumlar, neredeyse hiç anlamadan Arapça Kuranı Kerimi ezberlemeyi ve ezberletmeyi görev edinir. Oysa dinin size ne söylediğini anlayabilmelisiniz.

Dini doğru yorumunun kendi yorumları olduğunu söylemekte ısrar edenler, kendi çevirilerinin de en doğru çeviri olduğunu söylerler doğal olarak ve bu kavga başlar. İşte bugün Diyanet’in kavgayı bir basamak yukarıya taşıyıp beğenmediği mealleri yok etme emri verme hakkı elde etmesi bu kavganın bir yansıması.

Ama sanıyorum bütün tek tanrılı dinler açısından en önemli kavga, bağımsız düşünebilme kavgası.

Dini iktidarı elinde tutanlar, neredeyse tarih boyunca, en küçük bir bağımsız düşünme girişiminden bile rahatsız oldular.

O yüzden, her zaman en büyük düşman olarak felsefeyi ve bilimi gördüler. Çünkü bu iki disiplin, dini iktidarı elinde tutanlara göre, ‘sapkın’ fikirlere kaynaklık ediyordu, bu iki disiplin ‘dinin sorgulanmasına’ neden oluyordu.

Felsefeyi ve bilimi tehdit olarak görme, Hristiyanlık dininde geçmişe göre çok daha hafiflemiş, en azından biçim değiştirmiş durumda. Buna karşılık Yahudilik ve İslamda bu konu daha şiddetli yaşanıyor. (Ama neyse ki eski çağların insanları idama kadar götüren şiddetinde değil.)

Hatırlayın, daha yakın zaman önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişimiyle Yüksek Öğrenim Kurulu YÖK, İlahiyat Fakültesi müfredatından felsefe derslerini çıkardı. Sonra toplumda öyle bir tepki oluştu ki bu dersler kısmen de olsa geri kondu.

Oysa felsefe, dinin kendisinin de aslında önemli bir parçası. Din felsefesi diye bir şey de var ve felsefenin düşünme disiplinlerini, bu disiplinler içinde dine karşı söylenen tezleri bilmeden dini savunmak da kolay değil. Ama bizim Diyanet İşleri Başkanlığımıza göre felsefe dersi gören İlahiyat öğrencileri ‘dinden çıkıyor’du.

Gerçekte kimsenin dinden çıktığı, ‘Ben artık ateist oldum, deist oldum’ dediği yoktu, felsefe okuyanlar Diyanet’in (veya başka bir hocanın) din yorumunu sorguluyordu sadece.

Oysa Diyanet’in de, bütün o tarikat şeyhi hocaların da başarmak istediği tek bir şey var: Dini yorumlama konusunda tekel olmak.

Felsefe, özgür düşünce işte bu tekeli zorluyor, başka bir şeyi değil. Bu din kurumları en çok dinin kendi içinden gelen itirazlardan korkuyorlar ve itiraz edeni ‘Ateist’ diye damgalamaktan da geri kalmıyorlar.

‘Biz müslümanlara felsefe öğretirsek onlar dinden çıkarlar’ diye üzerinde pek düşünülmeden kabule edilen bir tez var.

Sorgulanması gereken şey tam da bu: İlahiyat Fakültesinde felsefe dersi gördü diye dinden çıkacak kadar ‘zayıf inançlı’ insanlar nerede yetişiyor?

Yoksa aslında onlar dinden çıkmıyor da sadece sizin din üzerindeki iktidarınızı mı tehdit ediyor?

ÇOK OKUNANLAR