İranlı sosyolog ve siyaset bilimci Ülen Tölge’nin Atatürk hakkındaki tespitleri, bugüne dek dile gelen sıradan övgü kalıplarını paramparça ediyor. Alışılmış methiyelerin ötesinde, daha derinlikli ve sarsıcı bir bakış açısı sunuyor. Tölge’nin şu cümlesi, belki de bugüne dek Atatürk hakkında söylenmiş en sıra dışı tanımlamalardan biridir:
“Atatürk’ün vatan sevgisine inanmıyorum. Üst insanlarda vatan sevgisinden daha yüce bir duygu olduğuna inanıyorum: Vatan kuruculuğu.”
Bu cümle, sadece retorik bir ifadeyle değil, yerleşik “vatanseverlik” anlayışımıza karşı güçlü bir meydan okumayla geliyor. Çünkü Tölge’ye göre Atatürk’ün yaşadığı çağda sevilecek bir vatan yoktu. Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte ortada ne ortak değerler, ne de kapsayıcı bir yurttaşlık bilinci kalmıştı. Geriye sadece bir coğrafya ve o coğrafyanın üzerinde yüzyılların ümmetçi, ataerkil, kastlaşmış tortuları kalmıştı.
Ama Atatürk, işte tam da bu yokluğun ortasında bir varlık inşa etti. Sevgiyi değil, inşayı önceledi. Vatanı, soyut bir aşk nesnesi olarak değil, kurulması gereken bir değerler sistemi olarak ele aldı.
Vatan: Sadece Toprak Değil, Değerlerin Zarfı
Tölge, bu konuyu daha da derinleştiriyor:
“Vatan sadece toprak değildir. Vatan; yüce değerlerin zarfıdır.”
Bu saptama, Atatürk’ün mirasını anlamanın belki de en kıymetli anahtarıdır. Çünkü Atatürk, Anadolu halkına önce “değerler” armağan etti. O değerler üzerinden bir vatan tahayyül etti. Toprağı anlamla, geçmişi bilinçle, geleceği umutla yoğurdu.
O nedenle Atatürk yalnızca bir “kurucu lider” değil, bir “değer inşa edici”dir. Tölge’nin de belirttiği gibi, üst insanlar sadece var olanı savunmaz; olmayanı var eder, olanı dönüştürür. Onlar tarihin öznesi, zamanın mimarıdır. İşte Atatürk bu düzeyde bir figürdür.
Atatürk’ten Önce Ne Vardı? – Hiçlik
Tölge’nin belki de en radikal tespiti, “Atatürk’ten önce bir şey yoktu” önermesidir. Elbette fiziksel olarak insanlar, devlet yapıları, kurumlar vardı. Ama değer yoktu. Aydınlık yoktu. Kimlik yoktu. Bilinç yoktu. Yani aslında insan yoktu.
Ve Tölge bunu şu 12 çarpıcı maddede özetliyor:
1. Cumhuriyet, salt bir rejim değil; insanlık onurunun ifadesidir. Atatürk öncesi Anadolu’da böyle bir kavram bile yoktu.
2. Laiklik, yalnızca bir anayasal ilke değil; düşüncenin, bilimin ve vicdanın serbestçe gelişmesinin ön koşuludur. O, bu ilkeyi toprağa mayaladı.
3. Türkçe, Atatürk sayesinde bir bilim ve düşünce dili oldu. Onun öncülüğünde Türkçeye kazandırılan sözcüklerle halk kendi dilinde düşünmeye başladı.
4. Kadın, Atatürk’le birlikte toplumun “nesnesi” olmaktan çıktı, öznesi haline geldi. Eğitimde, siyasette, hukukta yer buldu.
5. Tarih bilinci, Atatürk’le birlikte halkın belleğine işlendi. Köklerimizi öğrenmeye ve anlamaya onun döneminde başladık.
6. Türk tarihi, yalnızca yeniden yazılmadı; ilk kez aydınlığa çıkarıldı. Atatürk, geçmişimizi sadece hatırlatmadı, onu anlamlandırdı.
7. Arap geleneklerinin zihinsel karanlığı, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesiyle delindi. Atatürk, anlamadan inanmanın zincirini kırdı.
8. Edebiyat, Arap harflerinin halktan uzaklığını aşan Latin alfabesiyle herkesin dili oldu.
9. Musiki, Atatürk ile ilk kez estetik bir kamu değeri haline geldi. Konservatuvarlar kuruldu, halk türküleri arşivlendi.
10. Estetik, halkın gündelik hayatına taşındı. Güzel olan, sarayda değil sokakta da aranır oldu.
11. Batı etkisi, Tanzimat’tan beri vardı. Ama Atatürk gibi bir figür ne Batı’da ne Doğu’da ortaya çıktı. O, zamanın istisnasıydı.
12. Özetle: Atatürk öncesi bir boşluktu. O ise boşluğu bir anlamla doldurdu. Yokluğa varlık kattı.
Tarihte Eşi Olmayan Bir Devlet Adamı
Tölge’nin şu cümlesi, tüm bu görüşlerin doruk noktasıdır:
“Tarihte böyle bir devlet adamıyla karşılaşmadım.”
Bu bir yüceltme değil, bir dışavurumdur. Atatürk, mukayese edilebilecek bir siyasal figür değil, kıyas dışı bir çağ başlatıcısıdır. Onu Napoléon, Lenin, Churchill gibi tarihsel liderlerle yan yana koymak eksiltici olur. Çünkü o, yalnızca bir lider değil, bir zihniyet devrimcisi, bir kültür mimarıdır.
Tepeboz’a Sessiz Teşekkür
İranlı düşünür Tölge’nin bu satırlarını bana ulaştıran ve yazının tohumu atan Karaburun Tepeboz’lu Nihat Güvendi’ye şükranlarımı sunuyorum. Zira bazen bir cümle, bir yazının, hatta bir fark edişin kapısını aralar.
Anmak Değil, Anlamak
Bugün Atatürk’ü sıkça anıyoruz. Törenlerle, sloganlarla, posterlerle… Ama ne yazık ki pek azımız onu gerçekten anlıyor. Oysa Atatürk yalnızca savaş kazanan değil; karanlığı delen, hiçliği varlığa dönüştüren bir üst insandır.
Ve bazı insanlar vardır…
Onlar vatanı sevmez.
Çünkü onlar zaten vatanı kurmuşlardır.