Yanlış Eğitime Doğru Harcamalar
10 Haziran 2025

Bana sorarsanız, bu ülkenin bir numaralı sorunu ve önceliği eğitimdir. Burada ilerleme sağlanırsa, diğer alanlardaki sorunların çözümü de kolaylaşır. Ancak bugün Türkiye’de milyonlarca anne baba, çoğu zaman bilinçsizce, eğitime büyük meblağlar harcıyor ve karşılığında hayal kırıklığı yaşıyor.

Ailelerin önemli bir bölümü, çocuklarına “en iyi eğitimi” verebilmek için hem maddi hem manevi sınırlarını zorluyor. Ancak bu fedakârlıklar, çoğu zaman ne akademik başarıya ne de sağlıklı bir kişilik gelişimine dönüşebiliyor.

Her yıl katlanan özel okul ücretleri, servis bedelleri, forma ve kıyafet zorunlulukları, yemek, harçlık, özel ders, etüt merkezleri, online kurslar… Her biri ayrı bir masraf kalemi, her biri ayrı bir yük. Tatillerden, temel ihtiyaçlardan hatta emeklilik birikimlerinden feragat ediliyor. İkinci işlerde çalışan ebeveynler, gece gündüz çabalayan anneler ve babalar, bu sistemin görünmeyen mağdurları haline geliyor.

Peki tüm bu emeklerin karşılığı nedir?

Çoğunlukla sınav odaklı, ezberci, kalıplaşmış bir eğitim anlayışı. Eleştirel düşünceye alan açmayan, yaratıcılığı teşvik etmeyen, bireysel yetenekleri gözetmeyen bir sistem. Sonuçta karşımıza çıkan, yönünü bulamamış, özgüveni düşük, aidiyet ve amaç duygusunu kaybetmiş bir gençlik oluyor.

Ailelerin Eğitime Etkisi Zayıflıyor

Eskiden çocuğun eğitimi büyük ölçüde ailenin denetimindeydi; değerler evde başlar, okul onları desteklerdi. Bugünse tablo tersine dönmüş durumda. Eğitimde ailenin rolü giderek daralıyor. Artık çocuklar, karakterlerini okulda, mahallede ve dijital evrende şekillendiriyorlar. Aile, ancak bazı ahlaki değerleri ve duygusal dayanışmayı verebiliyor; onun ötesinde çocuğu kim eğitiyorsa, kim kodluyorsa, gelecek de onun ellerine geçiyor.

İdeolojik Yönlendirme, Fırsat Eşitsizliği ve Yabancılaşma

Bir başka yapısal sorun da, eğitimde ideolojik dayatmalar. Devlet okullarında birçok aile, çocuklarının istemeden imam hatip liselerine yönlendirilmesinden kaygı duyuyor. Bu da özel okullara yönelişi tetikliyor. Ancak bu çözüm değil, yalnızca maddi baskıyı artırıyor. Varlıklı aileler bir nebze “çocuklarını koruyabiliyor”, diğerleri ise ya sistemin dışında kalıyor ya da borç batağına sürükleniyor.

Umudu yurt dışında arayanların sayısı da artıyor. Almanya, Hollanda, Polonya, Çekya gibi ülkelerde eğitim gören Türk öğrencilerin sayısı son yıllarda ciddi biçimde yükseldi. Sadece ekonomik değil, kültürel, sosyal ve entelektüel iklim arayışı da bu yönelişi besliyor. Bu çocuklar sadece akademik değil, aynı zamanda kültürel olarak da daha donanımlı bireyler olarak yetişiyor.

Ancak bu eğilim aynı zamanda şunu da gösteriyor: Gençler, Türkiye’de eğitimden ve ona bağlı gelecek imkânlarından umutlarını kesiyor. Bu, bireysel bir karar değil; kolektif bir alarmdır.

Eğitim Bir Toplumsal Ayrışma Hattına Dönüşüyor

Türkiye’de eğitim artık yalnızca pedagojik bir mesele değil; sınıfsal ayrışmanın, ekonomik adaletsizliğin ve toplumsal kopuşun bir aynası haline geldi. Üst gelir grupları çocuklarını özel okullarla yurt dışı programlarına yönlendirirken, diğerleri sistemin çarklarında eziliyor. Bu, sadece bireyleri değil, ülkenin ortak geleceğini tehdit ediyor.

Peki, Ne Yapmalı?

Türkiye’de eğitim sistemini bu çıkmazdan çıkarmak için hem devletin hem toplumun ortak bir vizyonla hareket etmesi şart. İşte bazı somut öneriler:

1. Devlet Okullarını Cazip Hale Getirmek

•Öğretmen atamaları liyakata dayalı olmalı,

•Maaş ve çalışma koşulları iyileştirilmeli,

•Okulların altyapısı modernize edilmeli,

•Müfredat bilimsel ve çağdaş temellere dayandırılmalı.

2. Özel Okul Sistemine Standart ve Denetim Getirmek

•Fiyat politikaları şeffaflaştırılmalı,

•Devlet teşvikleri kalite standartlarına bağlanmalı,

•Vergi indirimi ve teşviklerle orta sınıf aileler desteklenmeli.

3. Karma Eğitim Modelleri Geliştirmek

•Devlet destekli, bağımsız yönetilen okullar kurulmalı,

•Yerel yönetimler daha aktif rol oynamalı,

•Kooperatif ve vakıf modeliyle kaliteli ama erişilebilir okullar teşvik edilmeli.

4. Yurt Dışı Deneyimlerinden Sistematik Faydalanmak

•Başarılı modeller analiz edilip Türkiye’ye uyarlanmalı,

•Yurt dışında eğitim gören öğrencilerin geri dönebilecekleri kariyer köprüleri inşa edilmeli,

•Uluslararası değişim programları yaygınlaştırılmalı.

5. Aileler İçin Eğitim Okuryazarlığı

•Ailelerin “iyi eğitim” algısı yeniden tanımlanmalı,

•Sadece puan ya da diploma değil, düşünme yetisi, etik değerler ve duygusal dayanıklılık ön plana çıkarılmalı.

Yeni Bir Toplumsal Eğitim Sözleşmesi Şart

Türkiye’nin genç nüfusu hâlâ en büyük stratejik avantajıdır. Ancak bu potansiyelin ülkenin kalkınmasına dönüşmesi için sadece bireysel çabalar değil, kolektif bir irade gereklidir.

Eğitim artık yalnızca bir aile meselesi değil; bir kalkınma stratejisi, bir toplumsal dayanışma projesi, bir ahlaki sorumluluktur.

Devlet, özel sektör, yerel yönetimler, sivil toplum, öğretmenler ve aileler arasında yeni bir toplumsal eğitim sözleşmesi oluşturulmalıdır. Bu sözleşme şeffaf, adil ve sürdürülebilir bir çerçeve sunmalı, kuşaklar arası eşitsizliği ortadan kaldırmalıdır.

Aksi takdirde, bu “yanlış eğitime doğru harcamalar” zinciri, daha çok aileyi tüketir, daha çok genci heba eder, daha çok ülkeyi geride bırakır.

Geleceği inşa etmek istiyorsak, önce eğitimi kurtarmalıyız.

ÇOK OKUNANLAR