Fikrinize Sadık Kalın, Hayatınız Size Sadık Kalır
12 Haziran 2025

Bana sıkça soruyorlar: “Hayatınız nasıl bu kadar dolu, tutkulu ve istikrarlı?”

Cevabım hep aynı: Vazgeçmeyerek.

Bir fikre sadık kalmak, hayatın sürükleyici akışına karşı kök salmak gibidir. Zihnimize zaman zaman bir fikir düşer. Kimi saman alevi gibi yanar söner, kimi içten içe büyür. Ama yalnızca peşinden vazgeçmeden gidilen fikirler kaderimizi dönüştürür.

Benim hayallerimden biri, bir gün Çeşme’nin zeytinlikleri arasında bir taş ev yapmak ve yazları orada yaşamaktı. Bunu söylediğimde gülen çok oldu. “Güzel hayal ama zor,” diyenler de çıktı, “Çeşme’de zeytinlik mi kaldı?” diye soranlar da. Ama ben o fikre bağlandım. Ne olursa olsun, ondan kopmadım. Herkese anlattım, her fırsatta dile getirdim. Çünkü bir hayali en çok gerçek yapan şey, onu yüksek sesle dile getirmektir. O zaman siz de artık geri dönemiyorsunuz. Sanki herkese söz vermişsiniz gibi hissediyorsunuz.

O fikir zamanla beni de dönüştürdü. Önce işime yön verdi, sonra kararlarıma. İzleyen on yıl hayatım onun etrafında şekillendi. Ve şu an bu satırları, sabah zeytin ağaçlarının fısıltısı eşliğinde, o taş evde yazıyorum. Dışarıda kuşlar öterken içimde yalnızca bir cümle yankılanıyor:

“İyi ki vazgeçmedim.”

Ama sadece bu değildi. Hayat bir defa dönüşünce, başka hayaller de açığa çıkıyor.

Uzun süredir dünyayı adım adım gezmeyi kafama koymuştum. Bugüne kadar 153 ülke gördüm, iş ya da keyif için. Ama hedefim daha büyük: 190 ülkeye ulaşmak. Çünkü bir fikir sadece evde başlamakla kalmaz; insanı kıtalara taşır. Her ülke bana başka bir bakış açısı, başka bir “ben” armağan etti. Yolculuklarımı yalnızca dış dünyayı görmek için değil, içimi dinlemek için de yaptım. Ve şunu öğrendim:

Dünyayı gezerken aslında en çok kendinizi keşfediyorsunuz.

Son yıllarda hayatımı üçe bölmeye karar verdim: Her yılın dört haftasını mutlaka Uzak Doğu’da geçirmek.

Tayland, Vietnam, Endonezya… Bu topraklar bana sadeliğin, sabrın, sessizliğin gücünü öğretiyor. Zihni arındırmak için sadece meditasyon değil; sabah yürüyüşleri, sade yemekler, teknolojiden uzak durmak… Tüm bunlar bana zihinsel bir detoks sunuyor. Beden de bu dönüşümden nasibini alıyor.

Her yıl bir eksende arınmak, başka bir düzlemde yeniden inşa olmak… Bu bir moda değil, artık bir yaşam biçimi. Çünkü ne bedenimiz ne zihnimiz yıpranmadan kalabiliyor. Arınmak, kendimize yeniden bağlanmaktır. Ve bu da ancak kararlılıkla mümkün.

Kalan zamanı da Londra, Nice, İstanbul, Çeşme, Urla ve Karaburun arasında geçireceğim.

Tüm bunları neden anlatıyorum? Çünkü sizi de cesaretlendirmek istiyorum. Kafanızda dönüp duran fikir her neyse, onu yazın bir kenara. Sonra konuşun, paylaşın, onun küçülmesine izin vermeyin. Hayalinizin içine girin, onu detaylandırın, zaman ayırın. Ve her şeyden önemlisi: Gerekmediği sürece fikirden fikre atlamayın.

Elbette bu demek değildir ki fikrinize saplantılı şekilde bağlanın. Hayat, rüzgârı bol bir deniz gibidir. Gerektiğinde rotayı güncelleyin, yön değiştirin, esnek olun. Ama kolay kolay da vazgeçmeyin.

Bir fikre sadakat, tutkuyla birleşince hayat sizi önüne katar ve başka bir evrene taşır.

Zihniniz sizi caydırabilir, hayat şartları zorlayabilir, çevreniz küçümseyebilir. Ama unutmayın: Vazgeçmeyenler kazanır.

Ne kadar sürerse sürsün, sonunda o fikir size bir gün kendi evinizi, kendi yolunuzu, kendi gerçeğinizi inşa eder.
Benimki Çeşme’deki taş evle başladı, sonra 190 ülkeye uzanıyor. Şimdi Uzak Doğu’da yıllık bir ritüele dönüşecek. Belki ardından aynısını Afrika ve Latin Amerika’da yapacağım. Sırada başka onlarca hayalim var.
Vazgeçmeye hiç niyetim yok.

Siz de kendi fikrinize sadık kalın.

Çünkü fikrinize sadık kalırsanız, hayat da size sadık kalır.

ÇOK OKUNANLAR