Uçak pistten yükselirken, mega şehirler altımda küçülüyor. Az önce acelesini yaşadığım gündem, ekranlar, e-postalar, toplantılar yavaşça yok oluyor. İnsanın kendini çok “önemli” hissettiği bu dünyada, yükseklik bana tersini öğretiyor. Yukarı çıktıkça, netleşen tek şey şu: Bu evrende sen bir hiçsin. Ama farkındaysan, her şeysin.
Bu düşünceyi kabul etmek ilk başta zor olabilir. Özellikle de “kişisel marka”, “büyüme hızı”, “etki alanı” gibi kavramlarla yıkanan bugünün profesyonel dünyasında… Ancak asıl gücü elinde tutanlar, egosunu törpüleyebilenlerdir. Çünkü ego büyüdükçe, perspektif daralır. Ve artık biliyoruz ki: Gelecek, büyük düşünenlerden çok derin görenlerin olacak.
Kozmik Arka Planımız
Bizi taşıyan mavi gezegen, Samanyolu Galaksisi’nin sıradan bir köşesinde yer alıyor. Galaksimizde 400 milyar kadar gezegen olduğu düşünülüyor. Yapay zekâ evrim geçiriyor, SpaceX Mars’a rota çiziyor, kuantum bilgisayarlar fiziğin sınırlarını zorluyor… Ama biz hâlâ anlam arıyoruz.
İşte pencere kenarında oturmak, bu hız çağında bir tür meditasyondur. Geriye çekilip bütünü görebildiğimiz nadir anlardan biridir. Dışarıyı izlerken, kendimize dışarıdan bakarız. Ve o bakış, içsel bir sıçramaya dönüşebilir.
Gerçek Liderlik Neden Sessizdir?
Bugünün “yeni lideri”, artık en yüksek sesle konuşan değil, en çok dinleyendir. En önde yürüyen değil, en çok alan açandır. Tevazu, günümüzün en yanlış anlaşılan erdemlerinden biri. Sanki sessizlik, geri çekilmek, yavaşlamak zayıflıkmış gibi. Oysa tevazu, artık rekabet avantajı.
Büyümek isteyen önce küçüklüğünü idrak etmeli. Tepeye ulaşmak isteyen, yerin ne kadar derin olduğunu bilmeden oraya varamaz.
Uçakta yükseğe çıktıkça, aşağıdaki dünya yavaş yavaş kaybolur. Koca şehirler puslanır. Hiçbir marka tabelası görünmez olur. Ne ofisler kalır, ne unvanlar. Geriye kalan sadece şeffaf bir gerçekliktir: Sen, gökyüzü ve evren.
Bu an, iş dünyasında da geçerli. Her yükseliş, biraz yalnızlıktır. Her başarı, bir bedeldir. O yüzden yükselirken sırtında ne taşıdığın önemlidir. Ego ağırdır; çoğu zirveyi göremez bile. Ama tevazu hafifliktir, netliktir, esnekliktir. Bugünün karmaşık liderlik ortamında, bu nitelikler bir lüks değil, zorunluluktur.
Son Düşünce: Uçak Kalkarken Ne Düşünmeliyiz?
Belki de kendimize her kalkışta şunu sormalıyız:
> “Ben bugün yükselirken neyi geride bırakıyorum?”
Unvan mı? Ego mu? Ezberler mi?
Yoksa insanlığımı mı?
Yükselmek başlı başına bir başarı değil. Onu nasıl taşıdığınız, asıl hikâyeyi yazar.
O yüzden bir dahaki uçuşta pencere kenarını seçin. Aşağıya bakın.
Ne kadar küçüldüğünüzü görün.
Ve tam o anda kendinize şu hatırlatmayı yapın:
Gerçekten büyük olanlar, yükselirken alçalmayı bilenlerdir.
Ve unutmayın…
Bir ailede bir bireysiniz.
Bir şehirde sıradan bir vatandaş.
Bir ülkede 86 milyondan sadece birisiniz.
Yerkürenin yüzeyinde gözle bile görülmeyecek bir noktadasınız.
Güneş Sistemi içinde, adı bile zor duyulan bir gezegende yaşıyorsunuz.
Ve tüm bunlar da, yüz milyarlarca yıldız ve gezegeni barındıran Samanyolu Galaksisi’nde sadece sıradan bir kıvrımın içinde yer alıyor.
Yani ne siz, ne şehriniz, ne ülkeniz, ne de Dünya bile bu ucu bucağı olmayan düzende “olmazsa olmaz” değil.
O yüzden, kendinizi abartmayın.
Evet, kıymetlisiniz.
Evet, eşsizsiniz.
Ama evrenin merkezi değilsiniz.
Tevazu, bu gerçeği sindirebilmekle başlar.
Ve bu dünyada gerçekten değişim yaratabilecek olanlar, işte bunu bilenlerdir.