Bedri Baykam’ın Paris sergisi Le Monde’da değerlendirildi
21 Haziran 2025

Bedri Baykam’ın Paris’te açacağı resim sergisi hakkında ‘Bedri Baykam’ın Picasso klasiğine post-modern yorumu’ başlıklı yazıda 25 nisan tarihinde yazmıştım.

şimdi sergi süresinin sonuna yaklaşılıyor, Paris sanat camiasından ne tür tepki gelecek diye merak ederken ünlü Fransız sanat eleştirmeni Harry Bellet’nin, Bedri Baykam’ın Paris Galerie S/Beaubourg’da açılan “Demoiselles Revisited” başlıklı sergisi hakkında yazdığı kapsamlı makale, Le Monde gazetesinin 17 Haziran 2025 baskısında yayınladı.

“Galerie S/Beaubourg, ‘çok şapkalı’ ve muhalif sanatçı, yeni dışavurumcu Bedri Baykam’ın eserlerini sergiliyor” spotuyla sunulan yazı, sanatçının çok yönlü kişiliğine de parmak basıyor. Baykam’ın, tarz olarak şaşırtıcı lentiküler işler dahil olmak üzere birçok farklı tekniği bir arada uygulamaya “cüret ettiğini” aktaran Bellet, bu çeşitliliği Baykam’ın sanki birçok yaşamı oluşuna bağlıyor. “Harika çocuk” dönemini, önemli şampiyonalara katılmış bir tenisçi olduğunu, yarısı Türkiye’nin 20. yüzyıl siyaseti ile ilgili 32 kitap yazdığını gündeme getiren yazar, özellikle sanatçının 1994’te İngilizce olarak kaleme aldığı, Batı merkezci dünyada yok sayılan sanatçıların haklarını savunan “Maymunların Resim Yapma Hakkı” kitabının önemini vurguluyor.

Bellet, sanatçının bu tezinin en son 2024 Venedik Bienali’ne kadar yankı bulduğunu ve bu yaklaşımların sanatçıyı Rönesans’tan günümüze olan dönemdeki dünya sanatını ve kültür tarihini aynı anda ele alan ve sergide yer alan “Sanat Tarihi Haritası”nı üretmeye sevk ettiğini vurguluyor.

Yazar, Baykam’ın sergisinde mercek altına aldığı Picasso’nun “Avignon’lu Kadınlar” (1907) tablosunun Barcelona’daki ünlü bir randevu evinden esinlendiğini hatırlatıyor ve Baykam’ın bu bağlamda yaptığı yorumlardan birinde, bundan yarım asır önce İstanbul’daki “Varol” isimli ünlü bir randevu evine ve Paris’in en meşhur buluşma yerlerinden Madame Claude’a da gönderme yaptığını, gülümseten bir üslupla belirtmeyi ihmal etmiyor!

Makale aynı zamanda, Baykam’ın aktivist kimliğiyle UNESCO’ya bağlı Uluslararası Sanat Derneği’nin Dünya Başkanlığı görevini 7 yıl süreyle yürüttüğünü, İstanbul’da Piramid Sanat’ı kurduğunu, kendisini televizyon programı yapmaya kadar götüren Fenerbahçe taraftarlığını, sol eğilimli Cumhuriyet gazetesi yazarlığını ve Atatürk tarafından kurulmuş laik Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki aktif üyeliğini de gündeme getiriyor.

Bellet, Baykam’ın babadan gelen CHP kimliğinin, onu bugün partinin Genel Başkanı Özgür Özel ve şu anda ne yazık ki hapiste olan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na çok yakın biri haline getirdiğini vurguluyor.

Sanatçının, 2011 yılında Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtının yıkımına karşı düzenledikleri bir basın toplantısından çıktıktan sonra uğradığı bıçaklı saldırıdan mucizevi bir şekilde kurtulduğunu, oysa dostları Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın daha önceki saldırılarda yaşamlarını kaybettiklerini hatırlatan Bellet, Baykam’ın ABD’de geçirdiği uzun yılların ardından ülkesine döner dönmez, Türkiye’nin siyasal İslam’a kayma tehlikesini fark ettiğini hatırlatıyor. Sanatçının ülkesi için olan rüyasını ise, “yeni camiler ve cezaevleri yerine artık müzeler inşa eden demokratik bir hukuk devleti istediği” şeklinde bizlere aktarıyor.

***

ben de bunun üstüne sergi öncesinde yazmış olduğum yazıyı yeniden yayınlıyorum sanatseverlere yardımcı olmak için

***

Pablo Picasso’nun ‘Les Demoiselles d’Avignon’ (Avignon’lu Kızlar) tablosu resim tarihinin gidişatına yeni bir yön veren, kübizmi başlatan, birçok yönden devrimci bir eserdir.

Anladığım kadarıyla Bedri Baykam sanat hayatının önemli bir bölümünde bu eserle bir zihinsel diyalog içinde olmuş. hem bu resimden birçok yönden etkilenmiş, hem de bu etki onun yeni eserler yaratmasında da tetikleyici olmuş.

Sanat yaşamının bu aşamasında Bedri Baykam Picasso’nun şaheseriyle süregiden diyaloğuna yeni bir anlam katmaya girişmiş ve eseri bence post-modern duyarlılıkla yeniden yorumlamış.

***

bu girişimin eserlerini ‘Las Demoiselles Revisitees’ adını verdiği sergide 2 mayıs ile 4 haziran arasında Paris’te Galerie S/Beaubourg’da sergileyecek.

***

Paris gibi Picasso’nun ikonlaştırıldığı bir şehirde bu onu yeniden yorumlayan eserleri sergilemek hem kendi başına bir başarı hem de cesur bir adım.

***

ben resim sanatının tarihini ekollerini bilirim, ama bir eseri teknik açıdan değerlendirecek bilgi ve yeterliliğim yok.

bu yüzden şahsen çok güzel bulduğum Bedri Baykam’ın bu yeni  eserlerinin teknik analizini işin uzmanı insanlardan bekleyeceğim.

ben bugün bu başarıyı kutladıktan sonra kendime göre bedri Baykam’ı sanat tarihinin içinde konumlandırmakla yetineceğim.

Bu aslında onun bu sergideki eserlerini biraz daha iyi anlamak için de gereken bir çaba.

***

Bedri Baykam’ın sanatını çağdaş sanat kavramı altında anlamaya çalışanlar var, bunu çağdaş kavramının muğlaklığı nedeniyle pek de anlamlı bulamıyorum.

Çağdaş benim için bugüne dair, yeni yapılan anlamına geliyor. Bu bir sanatçıya doğru yorum getirebilmek için yeterli malzemeyi  sunan bir yaklaşım değil.

***

Çağdaş sanatı kavramını bugünü ve en yeni olanı anlatmak için kullananlar rahatlıkla bunun yerine modern sanat deyimini de düşünebilir.

Çağdaş bugünü (Michel Foucault’un l’actuel’ini) anlattığından olsa gerek modern de bununla eşanlamlı olarak düşünülmektedir.

Oysa modernin düşünülmesi çağdaş sanat kavramının ne kadar da içinin boş ve evet yanlış olduğunu göstermektedir bence.

Avenia Lesper’in ‘Çağdaş Sanatın Sahtekarlığı’ eserindeki saldırısının bu kadar başarılı olabilmesi aslında çağdaş sanat kavramının kendi iç boşluğundan da kaynaklanıyor bana göre.

***

her ne kadar Picasso’nun eseri modern sanata yeni bir tanım getirse de o modern sanatı başlatan çalışma değildir.

modern sanat Empresyonizm ile Fransa’da başlamış. ikinci dünya savaşından sonra New York durağına da uğradıktan sonra onun dönemi fiilen 1960’lar ortasında bitmiştir.

Pop sanat ara geçişinden sonra olan bitenleri anlayabilmek için geç modernizm veya çağdaş gibi kavramlar yetmez. Bunun için bize post modern gibi bazı net tanımlar getirebileceğimiz bir kavram gerekiyor.

bence bedri Baykam çok iyi bir post-modern sanatçı. Bu son sergisi de onun modern resmin bir şaheserine bir post modern yorumudur.

***

Modernizm bir büyük geleneği (mimesis’i) reddederek yükselişe geçmişti. Buna karşı postmodernizm çoklu okuma ve alternatif yaşam dili olarak düşünülebilir. Post modernizm hiçbir şeyi reddetmez, her şeyden bir şeyler alınması taraftarıdır.

post modernler gelenekleri, hatta moderni bile reddetmedikleri için, eğer ortada bir soruna çözüm varsa, bunun geçmişte kalmış olanların şurasından burasından, geçmişteki fikirlerden hareketlerden yapılacak bir en iyi seçkisinde bulunabileceğini düşünür.

Bu yüzden belki de ‘kolaj’ bir postmodernin elindeki en güçlü sanat silahı olabilir.

***

Tipik postmodern tarzda bir net olmama ve belirsizlik durumu vardır, hatta postmodern belirsizlik Kant ve Hegel’de kullanılan ‘yücelik’(sublime) kavramıyla eşdeğerdir.

Modernistler ciddi ve serüvenciydi. postmodernistler ise oyunculardır. Detayların, sanatsal kaygısızlığın ve ayrıksı duran kinizmin ustalarıdır. Mutlak doğrulara ve kolay çözüm üreten her şeye karşı güvensizlerdir.

Nietzsche ideal dünyayı, ortak doğayı reddetmişti, doğruları yalnızca belirli zaman ve yerlerdeki ihtiyaçları karşılayan inançlar olarak görüyordu. Bu postmodern şüpheciliğe uygun bir felsefi yaklaşımdı. Nietzsche ‘aklın canı cehenneme’ diyerek ahlakı yeni bir bakışla okumaya davet çıkarmıştı. bu postmodernin tavrına uygun bir yaklaşımdı. Picasso’nun Sanat ve gerçekle ilişkisi hakkında varmış olduğu tespitlerin çoğunun Nietzsche’de de bulunduğu uzmanlarca söyleniyor.

***

Bütün bunları bilirsek Bedri Baykam gibi sanatçıların ne yaptığını anlamaya biraz daha yaklaşabiliriz diye düşünüyorum.

o usta postmodern bir sanatçı olarak geçmişi reddetmediği gibi geçmişin meşhur eserine sevgiyle yaklaşıp onu yeniden yorumladı ve sadece adı bile Barselona’daki genelevleri çağrıştıran eseri ele alırken bu çalışmasında diğer atıf noktası olarak 60 yıl önce Paris’te bulunan efsanevi Madame Claude’un randevuevini de aldığından tam bir postmodern anlayışla bir şekilde ahlakı yeni bir bakışla okumaya da davet çıkarıyor.

***

‘Paris’i konuşturacağına emin olduğum bu sergiyi heyecanla bekliyorum’ demişim nerdeyse iki ay kadar önce

aradan günler geçti bu yazıdan sonra ve sonuçta sergi başarıyla kapanıyor yakında.

ÇOK OKUNANLAR