Son 12 gündür ciddi sonuçları olabilecek bir savaş yaşanıyor ama son 20 yılı aşkın süredir dünyanın bizim de bulunduğumuz bölgesi diken üstünde. Çünkü İran kendi başına uranyum zenginleştirme yapıyor.
İran’ın halen çalışan bir tane nükleer enerji santralı var, bildiğim kadarıyla bu santral dört üniteli, yani santralda 4 adet nükleer çekirdek var.
Bu santral Rus yapımı ve ilk yakıtını da İran’a Rusya temin etti. İran kendi imkanlarıyla (ve Rusya’nın Rosatom şirketinin iş birliğiyle) Buşehr kentinde bir de ‘ağır su reaktörü’ adı verilen santral inşa ediyor ama henüz devreye girmemiş olan bu santral İsrail tarafından oldukça ağır biçimde vuruldu.
İran işte bu santralları için yakıt ihtiyacını karşılamak üzere uranyum zenginleştirmesi yaptığını söylüyor. (Uranyum zenginleştirmenin ne demek olduğuyla ilgili bilgileri daha önce şu yazımda vermiştim, meraklısı bakabilir.)
Ancak sorun şu: Nükleer santralda yakıt olarak kullanmak istiyorsanız, uranyumu yüzde 30-45 arasında zenginleştirmek yeterli. Oysa İran daha ileri gitti, yüzde 80’in üzerinde zenginleştirmeye ulaştı.
Peki bunu nereden biliyoruz? Fizik bilimi sayesinde. Bu zenginleştirme işlemi sırasında uranyum madeni önce gaza çevriliyor ve santrifüj adı verilen, saniyede 95 tur kendi etrafında dönen, yani muazzam bir hızla dönen cihazlara sokuluyor. Bu dönüş hareketi sırasında U-238 ile U-235 ayrışıyor ve ayrışma sırasında kaçınılmaz olarak ortaya nötronlar salıveriyor atomlar.
İşte o nötronları da dünyanın dört bir yanındaki nötron dedektörleri yakalıyor ve görüyor. Onlara bakıp İran’ın zenginleştirmenin hangi aşamasında olduğu gayet bilimsel yöntemlerle saptanıyor. Amerikan Enerji Bakanlığı bu konuda dünyadaki en bilgili yer. Tabii BM’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da öyle.
Dünyada ilk atom bombasını ABD ve İngiltere birlikte yaptı. Bununla ilgili teorik çalışmalar gerçekte 1939 yılında başladı. Ama Amerika’da bomba yapımına girişmek için gerçek girişim ve kaynak akışı 1943 yılı başında ancak başladı. Los Alamos’ta toplanan bilim insanları ve binlerce mühendis, muazzam bir kaynağın akması sonrası 1945 yılında üç bomba birden üretmişlerdi ki bunlardan biri plütonyum bombasıydı. Yani Amerika aynı zamanda bir de nükleer santral kurup çalıştırmıştı o arada.
Biz yine de 1939’u esas alsak bile hepi topu 6 yılda nükleer silahı icat etmekten söz ediyoruz. Unutmayın, o zaman bilimsel bilgi bugüne göre çok daha azdı ve ilk denemeleri yapan Fermi, Szilard, Wigner, Teller gibi fizikçiler eser miktarlarda uranyumla çalışıyorlardı. Uranyumun plütonyuma dönüştüğünü bile şans eseri saptamışlardı.
Bugünse dünyanın neresinde olursanız olun bir nükleer silah elde etme bilgisi artık neredeyse herkese açık. Los Alamos’taki mühendisleri ve bilimcileri en çok zorlayan iki şey, nükleer bombayı patlatma mekanizmasının tasarımı ve uranyum zenginleştirmenin nasıl yapılacağıydı örneğin, bugün bu konuda bir soru işareti bile yok.
Yine Los Alamos’ta ilk akla gelen fikirlerden biri de, nükleer materyali alıp örneğin Almanya’da içme suyuna vs karıştırmak, kentlerin üzerine serpiştirmek gibi ‘kirli bomba’ fikriydi. Yani bu fikir bile yeni değil, 80 yıllık.
O yüzden, neredeyse 30 yıldır uranyum zenginleştirme programı olan İran’ın hala nükleer silah sahibi olmaması, eğer niyeti kötüyse ‘kirli bomba’ya teşebbüs etmemesi şaşırtıcı aslında. Öyle ya, eğer İran sahiden bu kadar şeytani bir rejimse bütün bunları da yapabilirdi. Hiç aptal ve bilgisiz insanlar değiller İran’dakiler.
Peki neden yok hala İran’ın nükleer silahı?
Basitçe sebep şu olabilir: Amerikan istihbaratının son olarak Mart ayında bir kez daha doğruladığı gibi 2003 yılında dini liderin nükleer silah yapmayı yasaklayan fetvası hala geçerlidir ve İran uranyumu yüzde 90, yani bomba seviyesinde zenginleştirse bile silah yapmaya henüz hiç teşebbüs etmemiş olabilir.
Dolayısıyla aynı anda hem İran hem de İsrail Başbakanı Netanyahu haklı olabilir: İran, ‘Biz nükleer silah yapmıyoruz’ derken yalan söylemiyor; Netanyahu da ‘Haftalar içinde silah yapabilirler’ derken bir gerçeği ifade ediyor olabilir.
Kafanız mı karıştı? Yarın biraz daha karıştırayım. İran başına gelenleri hak ediyor olabilir mi?