Ortadoğu’da Yeni Bir Fay Hattı: Masada mı Haritada mı Olacağız?
25 Haziran 2025

Ortadoğu bir kez daha yangın yeri. Ama bu defa alevlerin sadece bölgeyi değil, küresel düzenin temel taşlarını da yakma ihtimali var. İsrail’in İran’a yönelik üst üste gelen askeri operasyonları, ABD’nin doğrudan sahaya inmesi, Hürmüz Boğazı’nda yeniden yükselen gerilim… Hepsi, bölge tarihindeki en sarsıcı kırılma eşiklerinden birini işaret ediyor.

Dahası, bu kez Beyaz Saray’da Trump var. Geri döndü. Ve daha ilk altı ayında dünya siyasetinin dümenini yine hızla ve kökten çevirmeyi başardı.

ABD’nin Sahaya Dönüşü: Çin’i Dengelemek İsterken Ortadoğu’ya Çakılmak

Trump’ın stratejik önceliği aslında başından beri belliydi:
“Ortadoğu’dan çekilelim, Avrupa’yı kendi haline bırakalım, asıl oyun yeni supergüç olma yolundaki Çin’e karşı oynanmalı.”

Obama döneminden miras kalan bu yaklaşım, “Pivot to Asia” adıyla NATO doktrinlerine bile girmişti. Çünkü Washington’a göre asıl meydan okuma, Pasifik’te yükselen Çin gücüydü. Ancak gerçekler planları bozar.

İsrail’in İran’ı nükleer silah geliştirmeden durdurma kararlılığı ve Tahran’ın buna misillemesi, ABD’yi yeniden sahaya çekti.
Washington, İran’ın Natanz ve Fordow’daki tesislerini vurdu.
Tahran ise Katar’daki Al-Udeid Üssü’ne ve Irak’taki Amerikan hedeflerine füze gönderdi.

ABD, Çin’le hesaplaşmak isterken yeniden Ortadoğu bataklığına saplandı.
Ve Çin, bu fırsatı değerlendirmek için sabırla izliyor.
Bu tablo, Rusya için de faydalı: Ukrayna’da nefes almak için İran cephesinde ABD’yi oyalamak Moskova’nın işine geliyor.

İran’ın Tepkisi: Hürmüz Boğazı ve Vekâlet Misillemeleri

İran, doğrudan savaşa girmeden caydırıcılık yaratma konusunda oldukça mahir bir aktör.
Hürmüz Boğazı’nı tamamen kapatmıyor ama boğazda tankerleri taciz ederek, deniz mayınları döşeyerek ya da drone saldırıları düzenleyerek petrol piyasasına “gri tehdit” gönderiyor.

Bu bile Brent petrolünü 100 dolar seviyesinin üstüne taşımaya yetti.

Öte yandan, İran ABD’yi doğrudan karşısına almak yerine Irak, Suriye, Yemen ve Bahreyn gibi ülkelerdeki vekil güçleriyle misilleme yapmayı tercih edebilir.
Bu, Süleymani suikastı sonrası benimsenen “vur ama dengeyi bozma” stratejisinin güncellenmiş versiyonu.

Çin ve Rusya: Ateşe Girmeden Yangını Yönlendirmek

Çin ve Rusya, İran’ı yalnız bırakmıyor ancak doğrudan ateşe de girmiyor.
Çin’in İran’la imzaladığı 25 yıllık stratejik anlaşma, enerji, teknoloji ve savunma iş birliği açısından Batı’ya açık bir mesaj niteliğinde.

Rusya ise Suriye üzerinden İran’la koordinasyon içinde.
Ancak Ukrayna’daki savaş yorgunluğu, Moskova’nın bu çatışmada ön saflarda yer almasını engelliyor.

Her iki ülke de Washington’un dikkatini Asya’dan Ortadoğu’ya çevirmiş olmasından memnun.

Türkiye Nerede Duruyor? Oyunun İçinde mi, Çevresinde mi?

Türkiye bu karmaşık denklemde hem avantajlı hem de riskli bir pozisyonda.

-Güvenlik ve Sınır Yönetimi

İran’da artabilecek iç karışıklıklar, PKK’nın İran’daki uzantısı PJAK’ın yeniden aktifleşmesini tetikleyebilir. Bu da Türkiye’nin doğu sınırlarında yeni güvenlik sorunları yaratabilir.

-Enerji Arz Güvenliği

Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak bir kesinti, Türkiye’nin ithal ettiği petrol ve doğalgazın fiyatını katlayabilir.
Bu yüzden Karadeniz gazı, TANAP, nükleer enerji ve LNG altyapısı artık enerji politikası değil, ulusal güvenlik meselesi haline gelmeli.

-Diplomatik Konum

Ankara, hem İsrail’le hem İran’la konuşabilen az sayıdaki ülkeden biri. Bu, Türkiye’ye arabuluculuk rolüyle jeopolitik manevra alanı sağlıyor.
Erdoğan’ın son açıklamasındaki “Sykes-Picot yeniden yazılamaz” vurgusu, Türkiye’nin sahada ve masada aktif olma niyetini ortaya koyuyor.

-Ekonomi ve Göç Riski

İran’dan yeni bir göç dalgası, Türkiye’nin sosyal yapısını daha da zorlayabilir. İran’ın iç istikrarı çökerse, sadece siyasi değil, insani krizle de karşı karşıya kalırız.

-Askerî Yatırım ve Caydırıcılık

Türkiye’nin SİHA kabiliyeti, füze sistemleri ve hava savunma altyapısı, yalnızca yurt içi değil, bölgesel caydırıcılık için de önem taşıyor.
Bu alandaki ilerleme, dış politikada daha etkili pozisyon almanın garantisidir.

-Haritayı Çizenler Değil, Oyunu Kuranlar Kazanır

Ortadoğu’da harita bir kez daha kıpırdıyor.
Ancak bu kez haritayı kim çizecek?

ABD mi, Çin mi, Rusya mı, yoksa bölgenin kendi oyuncuları mı?
Türkiye için asıl mesele de tam burada başlıyor.

Eğer Ankara bu krizleri doğru okur, güvenlik diplomasisini enerji vizyonuyla, askeri gücünü ekonomik dirayetle harmanlayabilirse;
sadece kendini korumakla kalmaz, bölgenin yeni mimarisinde kurucu rol de üstlenebilir.

Türkiye’nin geleceği için mesele şudur: Masada yer almazsak, haritada hedef oluruz.

ÇOK OKUNANLAR