Türkiye’nin ilaç devi Nobel 70 yaşında: Türkiye izleyen değil yön veren aktör olabilir
26 Haziran 2025

50’den fazla ülkeye kendi markasıyla ilaç ihraç eden Türkiye’nin önde gelen ilaç üreticisi Nobel İlaç bu yıl 70’inci yılını kutluyor. Nobel İlaç, Düzce’de onkoloji ve nadir hastalıklar gibi yüksek katma değerli alanlara odaklanan Özel Ürünler Üretim Tesisi’ni 40 milyon dolarlık yatırımla devreye aldı. Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, ‘Bu dönüşüm çağında Türkiye genç ve nitelikli insan kaynağı, sanayi altyapısı ve stratejik konumuyla izleyen değil, yön veren bir aktör haline gelebilir’ diyor.

Ne zaman yerli ilaç üreticileriyle konuşsam, sektörün belini büken sorunların başında ilaç fiyatları geliyor. Hem dolar kuru bugün güncel dolar kurunun çok çok altında sabitleniyor hem de Avrupa’nın ilaç fiyatları en ucuz beş ülkesinin içinden en ucuz fiyatı referans kabul ediliyor. Yani şu anda Avrupa’da 10 euroya satılan bir ilaç, Türkiye’de 1 euro 40 cente satılıyor.

Yerli sanayiciler zorlu ekonomik koşullara rağmen yine de bugün yatırım yapmayı bırakmıyor, ard arda araştırma-geliştirme merkezleri açmaya çalışıyor ve yurtdışında da büyüyor ama görüyoruz ki şartlar başka olsaydı, Türkiye’nin yerli ilaç endüstrisi dünyada bugün çok daha ses getiren, rekabette çok daha üstlerde bir konumda olacaktı.

Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği İstanbul Müzik Festivali’ne sponsor olan ve birlikte bir konser izlemeyi teklif eden Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy ile küçük bir gazeteci grubu olarak öncesinde bir yemekte buluştuk ve hem ilaç sektörünü hem de 70’inci yaşını kutlayan Nobel İlacı konuştuk.

Dünyanın üretim ve ticaret ekseninin yeniden şekillendiği, stratejik kaynakların ve coğrafyaların öneminin arttığı bir dönemdeyiz. Türkiye’ye olan umudunu hiç kaybetmeyen iş insanlarıyla buluşunca insanın içindeki umut da yeşeriyor. Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, bu dönüşüm çağında Türkiye’nin genç ve nitelikli insan kaynağı, sanayi altyapısı ve stratejik konumuyla izleyen değil, yön veren bir aktör haline gelebileceğine inanıyor çünkü.

Hedef dışa bağımlılığı azaltmak

Pandemi sonrası ülkelerin kendi kendine yetebilme kapasitesinin kritik hale geldiğini hepimiz yaşayarak öğrendik. Ulusoy, dışa bağımlılığı azaltmak için Ar-Ge’den hammaddeye kadar entegre üretim yapabilen ilaç şirketlerinin stratejik değerine dikkat çekiyor. Öyle görünüyor ki Nobel İlaç bu alanda sadece sektörüne değil, aynı zamanda Türkiye’nin sanayi vizyonuna da örnek teşkil eden bir model sunuyor.

Ulusoy’a göre sürdürülebilir kalkınmanın yolu, öncü şirketlerin sadece finansal olarak değil; regülasyon, ihracat ve insan kaynağı politikaları gibi alanlarda da desteklenmesinden geçiyor. Çünkü bu şirketler, sadece kendi başarılarını artırmakla kalmıyor; çevrelerindeki sanayi kollarını da dönüştürüyor, bilgi ve teknoloji transferine zemin hazırlıyor.

40 milyon dolarlık yatırımla özel ürünler üretim tesisi devreye giriyor

Öğreniyoruz ki Düzce’de 40 milyon dolarlık yatırımla kurulan yeni Özel Ürünler Üretim Tesisi, onkoloji ve nadir hastalıklar gibi yüksek katma değerli alanlara odaklanacak. Bu tesis hem ithalat bağımlılığını azaltacak hem de bölge istihdamına katkı sağlayacak. Ulusoy, “Bu yatırım bir tercih değil; sürdürülebilirlik vizyonumuzun gerekliliği” diyor.

En fazla ArGe merkezi bizde

Hasan Ulusoy, Türkiye’de en fazla Ar-Ge merkezine sahip ilaç şirketi olan Nobel’in, aynı zamanda 50’den fazla ülkeye kendi markasıyla ilaç ihracat yaptığını ve 24 ülkede doğrudan teşkilatlandığını alatıyor. Nobel’in Özbekistan ve Kazakistan’daki kampüsleri, Roche ve AstraZeneca gibi dünya devleriyle iş birliklerine ev sahipliği yapıyor. Nobel, hali hazırda AstraZeneca için Orta Asya’daki ilk sözleşmeli üretim anlaşmasına imza atmış.

70 yıllık birikim, bilim ve sanatla pekişiyor

Hasan Ulusoy, buluştuğumuzda, Nobel’in 70. yılı anısına hazırlanan “Yarını 70’inde Saklı” kitabını da hediye etti. Kitapla ilgili heyecanı büyük. Yayınlanmadan önce beş kez baştan sona okuduğunu ve çok titizlendiğini söylüyor.

Ne de olsa, kitabın ilk sayfasında anlattığı gibi bu kitap aynı zaman 6 yaşında laboratuvara girip şişe yıkayan, ağabeylerinin yanında misafirlere çay söyleyen ve farkında olmadan ömrünü geçireceği bir ilaç şirketinin hikayesi.

Kitap yalnızca bir kurumsal tarih değil; aynı zamanda Türkiye’nin ilaçta yerli üretimle bağımsızlaşma çabasının da kaydı. Osmanlı’dan günümüze uzanan ilaç serüveni, araştırmacı yazar Sevecen Tunç’un kalemiyle, hem şirketin dönüşüm hikayesini hem de sektörel kırılma noktalarını belgeliyor.

Hasan Ulusoy’dan Nobel Medicus dergisiyle bilimsel bilgi üretimine uzun süredir verdikleri destekleri de dinleme fırsatı bulduk. Ulusoy, “Bilimsel gelişme bireysel değil, kolektif bilinçle mümkün olur” diyor.

Nobel Medicus’un çift dilli yayın politikasıyla Türkiye’deki akademisyenlerin sesini dünyaya duyurduklarını, genç araştırmacıların kariyer basamaklarına da katkı sunduklarını ekliyor.

İnsanlığa sadece ilaçla değil kültür ve sanatla da şifa sunmak istiyoruz

Ulusoy’un dikkat çektiği bir başka konu da sanatla kurdukları bağ. ‘İnsanlığa sadece ilaçla değil; kültürle, sanatla da şifa sunmak istiyoruz” diyor. 2018’den bu yana İKSV’nin İstanbul Müzik Festivali’ne destek veren Nobel’in, bu yıl “Tellerin Aşkı” konserinin sponsorluğunu üstlendiğini de belirteyim.

ÇOK OKUNANLAR