İnsanları birbirinden ayıran çeşitli fay hatlarından biri de kötümserlik-iyimserlik hattıdır. Kötümserlerin her şeyi en kötü yanından ele aldığı ve hep en kötüyü beklediği söylenir. İyimserlerin ise her şeyi iyi yanından gördüğü, her sorundan iyi bir çıkış yolu umduğu dile getirilir. Kötümserler, dünya ahvalinden, gelecekten umutsuz, iyimserler ise umutludur.
İyimserlere göre, kötümserlik atalet getirir. Hiçbir şeyden umudu olmayan, hiçbir şey yapmak istemez. Oysa iyimserlerin umudu onları aksiyon almaya yakınlaştırır. Umudun varsa (yapına da uygunsa) harekete geçersin. Kötümserler iyimserleri naif olarak görür. İyimserlerin, bir umut ışığına sarılarak, meseleleri enine boyuna düşünmediğine, tehlikeleri fark edemediğine inanır.
Bu konuya şunun için girdim: Bendeniz müzmin bir kötümserim. Dünyanın veya memleketin bugünkü halinde; trafikte, sokakta karşılaştığımız insanların hal ve tavırlarında kötümser olmak için gereken malzemeyi bulmakta hiç zorlanmam.
Ne var ki, son zamanlarda iyimserlerin “atalet” tezinin içinde büyük ölçüde doğruluk payı bulunduğuna inanmaya başladım. Etrafımdan gelen iyimserlik baskısıyla, memleket ve dünya ahvali içinde iyimser gelişmeler bulmak için gayret göstermeye başladım. Şimdilik memleket düzleminde pek bir başarı elde edemedim. Lâkin dünyaya bakınca, Trumpgillerin, savaşların, ekonomik gidişatın karanlığı arasında tek tük umut verici ışık huzmeleri görmek mümkün oluyor. Bugün size bunlardan birini anlatacağım.
New York’un ilk Müslüman belediye başkan adayı
4 Kasım 2025’te gerçekleşecek New York Belediye Başkanlığı seçimlerinde partilerini temsil edecek adayı belirlemek üzere Demokrat Parti geçtiğimiz hafta bir ön seçim yaptı. Bu ön seçimi, Amerika’nın da pek tanımadığı sürpriz bir aday kazandı: Zohran Kwame Mamdani.
Zohran Mamdani 1991 Uganda doğumlu. 18 Ekim’de 34 yaşını bitirmiş olacak. Anglo-Sakson gelenekleri çerçevesinde o tarihe kadar kendisi 33 olarak niteleniyor. Biz de öyle diyelim: 33 yaşında gencecik, yakışıklı bir politikacı.
Ailesi Hindistan’dan yola çıkıp bir süre Uganda ve Güney Afrika’da konaklamış. Zohran Şii Müslüman bir baba ve Hindu bir anneden, Uganda’da dünyaya gelmiş. 7 yaşındayken ailesiyle ABD’ye göçmüşler ve New York’a yerleşmişler. Annesi Mira Nair Harvard mezunu bir yönetmen ve yapımcı. Venedik’te Altın Arslan kazanan Muson Düğünü (Monsoon Wedding) ile En İyi Yabancı Dilde Film kategorisinde Oscar ödülüne aday gösterilen ve İngilizce olmayan en iyi film kategorisinde BAFTA ödülünü kazanan Selam Bombay (Salaam Bombay) Nair’in en bilinen filmleri… Babası Mahmood Mamdani akademisyen, yazar ve siyasi yorumcu. Tufts’tan iki yüksek lisansı, Harvard’dan doktorası var. Halen Columbia Üniversitesi’nde antropoloji, siyasal bilimler ve Afrika araştırmaları profesörü, British Academy üyesi. Colombia Üniversitesi’nin en prestijli unvanlarından biri olan “Herbert Lehman Professor of Government” unvanına sahip.
Son derece entelektüel bir aileden gelen Zohran Mamdani Afrika araştırmaları üzerine çalıştığı Brunswick’teki Bowdoin College’de üniversite eğitimini tamamladıktan sonra bir süre yoksul kiracıların ev sahipleriyle olan anlaşmazlıklarını çözmek üzere faaliyet göstermiş. Daha sonraları bu döneminin, politikaya girme ve benzeri alanlarda çalışma motivasyonu sağladığını söylemiş.
New York politikasına 2015 yılında Belediye Meclisi adaylarından birinin kampanyasında gönüllü çalışarak girmiş. 2017’de, Amerikan politik yelpazesinin sol ucunda yer alan ve halen Bernie Sanders’ın liderlik ettiği Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’ne (DSA) katılmış. DSA bir parti değil; 80.000 üyeli aktivist bir örgüt. Mohdani, DSA’nın desteklediği çeşitli meclis üyesi, eyalet senatosu, bölge savcısı adaylarının kampanyalarında yer almış, yönetmiş. Halen bu örgütle bağı sürüyor.
Bu süreçte, Zohran’ın bir başka uğraşısı daha var. Kendisi RAP müzisyeni. Besteci ve yapımcı. 2019’da yayınlanmış “Nani” adlı bir “single”ı da var. Büyük olasılıkla 2020’de politika Mamdani’nin müzik kariyerini sekteye uğratmış.
2020’de eyalet meclis üyeliği ile politik kariyere geçiş
Mamdani ancak 2018’de Amerikan vatandaşı olabilmiş ve ardından tam hız politikaya girmiş. Demokrat Parti’nin adayı olarak 2020 yılında New York Eyalet Meclisi seçimlerine katılmış ve kazanmış. Üstelik Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde dört dönemdir bu görevi sürdüren diğer demokrat aday Aravella Simotas’ı koltuğundan ederek meclise girmiş. Bu seçimlerde konut reformu, polis ve hapishane reformları ile elektrik, su, gaz şirketlerinin kamu mülkiyetinde olması gerektiği gibi temaları olan bir kampanya yürütmüş. 2022 ve 2024’te zorlanmadan yeniden seçilmiş.
New York Demokratik Müslümanlar Kulübü’nün de üyesi olan Mamdani, son derece aktif bir politikacı. Eyalet meclisinin 9 komisyonunda görev yapıyor. Bugüne kadar 20 yasa teklifi hazırlamış ve bunların üçü yasalaşmış. Mayıs 2025 itibariyle 238 yasa teklifinde de katkıda bulunmuş. Kendisi, hiçbir meclis oturumunu kaçırmamış tek üye olarak biliniyor.
Ekim 2024’te New York Belediye Başkan aday adayı olduğunu açıklamış. Zenginlere ek vergiler, bazı bölgelerde kiraların dondurulması, ücretsiz şehir içi otobüsler, market fiyatlarını kontrol altına alabilmek için her “ilçe”de bir tane olmak üzere New York eyaletinde 5 belediye marketinin açılması, ücretsiz kreş, çocuk bakım yardımı ve uygun fiyatlı 200 bin yeni konut inşa edilmesi gibi vaatler içeren bir kampanya ile ön seçimlere katılmış.
Ön seçimde 11 Demokrat Partili aday adayıyla yarışan Mamdani’nin asıl büyük rakibi, 2021’de istifa edene kadar New York’un Demokrat Valisi olan Andrew Cuomu’ydu. Andrew Cuomo cinsel taciz suçlamalarıyla ilgili olarak soruşturulurken istifa etmişti. Daha önce New York’ta üç yıl bölge savcılığı da yapmış olan Cuomo, Netanyahu’nun avukatlarından biriydi. Bu yüzden New York’un İsrail yanlısı Yahudi nüfusu tarafından kuvvetle destekleniyordu. Aynı kesim Mamdani’den de nefret ediyordu. Birincisi Mamdani açık bir Filistin yanlısı aktivistti. İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını söylüyordu. İkincisi, Belediye Başkanı seçilirse, Netanyahu New York’a geldiğinde onu tutuklatacağını ilan etmişti.
İsrail-Filistin meselesinde gözü kapalı İsrail’i savunan New York Times’da Mamdani aleyhine bir editoryal yorum yayınlandı (tehlikeyi fark etmişler). Borsa ve piyasaları takip etmekte kullanılan ünlü finansal ekranların sahibi Michael Bloomberg, Mamdani’nin rakibi Cuomo için 8.3 milyon dolarlık bağış yaptı. Dikkatinizi çekerim, seçim için değil, önseçim için…
Mamdani ön seçim çalışmasını, seçimin kendisi gibi tasarladı. Ön seçimde sadece Demokrat Parti üyelerinin oy verecek olmasına bakmadan muhafazakarlara oy veren bölgelere gitti. Trump’ın oy aldığı bölgelerde geçim sıkıntısına nasıl odaklandığını, halka nasıl seslendiğini, ne vaatlerde bulunduğunu inceledi. Halkın gündelik yaşamına nasıl dokunacağını buralarda öğrendi. Sosyal medyayı çok iyi kullandı. Gençlerin ve azınlıkların kalbini fethetti. Sonunda ön seçimi kazandı. Ancak şimdi herkes ona, belediye başkanlığı seçimini kazanmış muamelesi yapıyor. New York’ta çoğunlukta olan demokratların ona güvenle oy vereceklerini, Muhafazakar Parti adayının Mamdani’nin karşısında duramayacağını düşünüyorlar.
Mamdani’nin ön seçimi kazanması Trump’ı da çok tedirgin etti ve kızdırdı. Trump, “Demokratlar bu defa çizgiyi aştı” dedi ve Mamdani’yi “yüzde 100 Komünist kaçık” olarak niteledi.
İşte size sözünü ettiğim ve bende büyük bir iyimserlik yaratan Mamdani’nin öyküsü bu. Bu öykü daha devam edecek ve bu kez bütün dünya tarafından izlenecek. Mamdani Kasım’da yapılacak New York Belediye Başkanlığı seçimini kazanmak için, büyük ihtimalle çok büyük bir medya ve finans gücüne karşı savaşacak. Ama eminim bu savaştan da galip çıkacak.
Bende yarattığı iyimserlik duygusu için Mamdani’ye müteşekkirim. Kendisine nasıl destek olabileceğimi düşünürken (iyimserlik insanı harekete geçiriyormuş hakikaten) ülkemizin bu alandaki tecrübelerinden onu yararlandırmanın en iyi yollardan biri olacağını karar verdim. Bunun en etkili aracının ise bir açık mektup olacağını düşündüm.
Mamdani’ye açık mektup
Sevgili Zohran,
Henüz tanışmamış olsak da kendimi sana çok yakın hissediyorum. Bu yüzden resmiyeti bir kenara bıraktım. Öncelikle New York Belediye Başkan Adaylığı’nı tebrik ediyorum. Tahminimce, hemen seçim kampanyanı başlatacaksın. Bu yüzden ben de doğrudan lafa giriyorum.
Sana İstanbul’dan sesleniyorum. Burada Belediye Başkanlığı seçimlerinde türlü katakullileri yaşamış bir topluluğun ferdi olarak sana birçok deneyim aktarabileceğime inanıyorum. Kuşkusuz New York’la İstanbul, seninle bizim belediye başkanı arasında bir paralellik yok. Paralellik başka yerde.
Etrafındaki Türklere sorarsan sana daha detaylı anlatırlar. Ben sana kısaca şunu söyleyeyim yalnızca: İstanbul’un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu iki seçim döneminde tam üç kez seçim kazandı. Birinci kazandığı seçimi iptal ettiler, yerine yapılan yeni seçimi daha büyük bir farkla kazandı. Sonra başladı eziyetler: Bütün önemli icraatları Belediye Meclisi’nde hükümet partisi mensupları tarafından engellendi. Hükümet, yatırımlarının finansmanı için yabancı kredi almaya çalışan İstanbul Belediyesi’ne devlet garantisi vermeyerek İstanbul halkını bu yatırımlardan mahrum etti, cezalandırdı. Merkezi yönetimin belediyelere her zaman sağladığı fonlar İstanbul’a verilmedi. Sonra başladı mahkemeler. Yok hakimlere hakaret ettin; yok “terörle iltisaklı”sın dediler.
Ha, bak bu ilginç. “Terörle iltisaklı” olmak çok elverişli bir suçlama. Buna dikkat et. Çünkü muhtemelen sen de benzeri bir suçlamayla karşılaşacaksın. Filistin yanlısı olmak, Netanyahu hakkında ileri geri konuşmak arkası boş bırakılacak bir tutum değil. Sizin orada bu “iltisak” işlerinden pek anlamayabilirler ama, onun yerine “anti-semitizm” yaftasını en kısa sürede sana yapıştıracaklarından emin olabilirsin.
Büyük projeler için merkezden herhangi bir fon bekleme. Vermezler. Onun için kendi kendini finanse edecek yollar bulmaya çalış. Muhtemelen Netanyahugiller senin kredilerini de keserler. New York büyük şehir, bir şekilde bu engellerin etrafından dolaşacak yollar bulacağına inanıyorum.
Ekrem İmamoğlu’na dönersek… İmamoğlu, çok zor şartlar altında tamamladığı birinci dönem başkanlığının ardından ikinci döneminde de İstanbul halkı tarafından yeniden seçildi. Bak burada önemli bir nokta var. Sandıklara, elektronik oylama makinelerine sahip çık. Başlarına dikmek için gönüllülerden bir ekip kur. Arkanda bir avukat ordusu bulundur. Bu Trumpgiller adamı sandıkta deviremeyince, seçimleri geçersiz kılmak için türlü çeşitli oyunlar yaparlar.
İmamoğlu diyordum, yeniden seçildi. “Her şey çok güzel olacak”tı lâkin bu kez de yolsuzluk iddialarıyla Belediye Başkanımızı tutukladılar. Hem de ekibiyle beraber… Bu konuya da dikkat etmeni söylememe gerek yok herhalde.
Tabii İmamoğlu Cumhurbaşkanlığı’na da adaylığını koyduğu için, İstanbul halkı, bu tutuklamanın ardındaki gerekçelere pek inanmadı. Senin için böyle bir tehlike yok çünkü ABD’de doğmadığın için sen Başkan olamazsın. Ama bu seni yanıltmasın. Çünkü asıl olarak Trump’ın kendi partisinden olmayan birini New York’un başında görmeye tahammül edemeyeceğine emin olabilirsin. Bu nedenle seni oraya çıkarmamak, çıkarsan alaşağı etmek için her yolu deneyecektir. Dönüp de bize bakarsa yandın; bizden uygulayabileceği pek çok numara öğrenebilir.
“Trump sizden ne öğrenebilir ki” diye düşünme, çünkü eskiden Türkiye küçük Amerika’ydı. Şimdi Amerika büyük Türkiye. Sizinkiler siyaset arenasında bizim pek çok şeyimizi kopya çekiyor. Onun için tecrübelerimize kulak ver.
Ardındaki kitle desteğine güven. Yasalara, demokratik geleneklere bel bağlama. Bunlar bir gecede yasaları değiştiriverirler. Gelenek falan zaten hak getire…
Hasılı, aziz kardeşim, dünyayı yerinden oynatacak bir başarı kazandın. Hepimizin gözü üzerinde. Aman sıkı dur. Umutlanacak çok az şey bulabiliyoruz zaten…
Sağlıcakla kal, kendine dikkat et.