Sabrina Carpenter yeni albüm kapağıyla feministleri ikiye böldü
29 Haziran 2025

Sosyal medyada dolaşan bir görsel var: Arka planda bombalar patlıyor, binalar yıkılıyor, alevler gökyüzünü sarıyor. Ön planda ise genç bir kadın, plajda uzanmış, güneşin tadını çıkarıyor. Görselin altına onlarca yorum düşülmüş: “Dünya umurunda mı?” diye soranlar çoğunlukta. Ama belki de asıl soru şu: TikTok’ta makyaj videoları hiçbir şey olmamış gibi devam ederken biz bu duyarsızlığı nasıl açıklayacağız?

Geçmiş yüzyıllarda uzak diyarlardaki felaketlerden haberdar olmak zordu. Bugünse küresel acı, cebimizde taşıdığımız ekranlara birkaç saniyede düşüyor. Ve biz, bu bilgi seli içinde ya duyarsızlaşıyor ya da hayatta kalmak için ‘normalleştiriyoruz‘.

“Komşunun evi yanarken düğün yapılmaz” derler. Peki ya yangın hiç durmuyorsa? Ve artık geçmiş yüzyıllardan farklı olarak, bu yangınlardan anında haberdar oluyorsak? O kadar sıklaştı ve sıradanlaştı ki ekranımıza düşen her felaket sadece bir bildirim gibi mi geliyor? Vicdanımızla günlük hayatımız arasındaki bu çelişkiyle nasıl başa çıkacağız? Tatilimizi, düğünümüzü, çok beklediğimiz hafta sonu planlarımızı iptal mi etmeliyiz? Yoksa suçluluk hissetmeden devam etmenin bir yolunu mu bulmalıyız?

Sabrina Carpenter vakası: Feminizmin sınırları

Tam da bu karmaşanın ortasında pop yıldızı Sabrina Carpenter’ın yeni albüm kapağı sosyal medyada fırtına estirdi. Fotoğrafta Carpenter dört ayaklı bir ‘köpek’; saçından ‘tasma’sını tutan yüzü görünmeyen bir erkekle poz veriyor.

70 binden fazla yorumun yapıldığı bu kare, feminist çevreleri böldü. Bir kesim, “Bizi yüz yıl geriye götürdü” dedi. Diğerleri ise cinsel özgürlük bağlamında savundu.

Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek var: Carpenter’ın hayran kitlesi çoğunlukla kız çocukları ve ergenlerden oluşuyor.

Kadın düşmanlığının en iyi arkadaşı mı?

Carpenter’ın albüm kapağıyla ilgili entelektüel tartışmalar bazılarına fazla ‘abartılı’ gelebilir. Sonuçta o genç bir pop yıldızı ve provoke edici bir imajla dikkat çekmeye çalışıyor. Ancak tekrar etmekte fayda var: Kitlesi daha çok genç kızlardan oluşuyor.

İskoçya’daki bir feminist grubun da belirttiği gibi, Carpenter gerçekten feminizmi yüz yıl geriye mi götürüyor?

Bu görseli ne hiciv ne de seks-pozitif feminizm olarak değerlendirmek kolay değil. Elbette en iyi hicivler inceliklidir. Ama bu görsel ne incelikli ne de özgürleştirici; daha çok erkek bakışına hitap eden, yumuşak bir pornografi estetiği taşıyor.

Edgy olmak ile gerici olmak arasındaki ince çizgi

The Guardian yazarı Arwa Mahdawi’nin de belirttiği gibi, başka bir dönemde bu tür bir görsel ‘cesur’ ya da ‘yıkıcı’ olarak yorumlanabilirdi. Örneğin Madonna, cinselliğini toplumsal normlara meydan okumak için kullanmıştı. Ancak bugün, cinsel içerikli görsellerin her yerde olduğu, ABD’de kadın haklarının geriletildiği ve dünya genelinde kadınlara karşı bir tepki dalgasının yükseldiği bir dönemdeyiz. Bu bağlamda Carpenter’ın kapağı hiçbir şeyi altüst etmiyor.

Üstelik saç çekme görseli, Sean ‘Diddy’ Combs’un eski partneri Cassie Ventura’ya yönelik şiddet iddiasıyla birlikte düşünüldüğünde, rahatsız edici bir anlam kazanıyor. Combs’un Ventura’yı saçından tutarak sürüklediği ana dair kamera kaydı kamuoyuna yansıdı. Eğer genç hayranlar bu görseldeki sorunları göremiyorsa, bu, içselleştirilmiş kadın düşmanlığının ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.

“Sabrina bizi dinle!”

Bu eleştiriler, Sabrina Carpenter’a yönelik bir saldırı değil; aksine, yaratıcı gücüne ve pop kültürdeki etkisine duyulan ilginin doğal bir sonucu. Belki de bu tepkiler, hayranlıkla hayal kırıklığı arasındaki o kırılgan çizgide şekilleniyor. Carpenter, geçmişte toksik erkek figürlerine karşı sergilediği güçlü duruşla birçok kişiye ilham vermişti.

Ancak bugün, şu soru daha da anlam kazanıyor: Sabrina, bu yaratıcı enerjini neden kadınlara zarar veren güçlü erkek figürlerine karşı yönlendirmiyorsun? ‘Erkeğin en iyi arkadaşı’ imajı, seni sadece tartışmaların merkezine değil, aynı zamanda çelişkilerin de tam ortasına yerleştiriyor. Oysa bu enerjiyi dönüştürücü bir güce çevirmek mümkün. Bunu yaparsan, sadece bir pop yıldızı değil, aynı zamanda kültürel bir dönüm noktasının parçası olabilirsin.

Zira yaşadığımız çağ, çelişkilerle örülü. Bir yanda savaşlar, krizler, felaketler… Diğer yanda filtrelenmiş mutluluklar, sonsuz içerik akışı ve estetikle cilalanmış gerçeklikler. Sosyal medya, bu iki zıt dünyayı aynı anda önümüze seriyor. Ve biz, bu çelişkiler arasında yönümüzü bulmaya çalışıyoruz.

Peki, küresel acılar karşısında bireysel konfor alanımızın sınırı nerede başlıyor? Bu dijital çağda, duyarsızlaşmakla hayatta kalmak arasında nasıl bir denge kuracağız?

ÇOK OKUNANLAR