Kendin soyun, kendin çek porno
06 Temmuz 2025

Cinselliğin bir zamanlar utançla fısıldandığı gizli odalardan çıkıp, artık sosyal medya algoritmalarının manşetine yerleştiği bir çağdayız.

Aşk bile “takip ettiğin içeriklerle” şekilleniyor. Beğenilerin, ekran sürelerin, YouTube arama geçmişin… Hepsi senin yeni romantik profilin.

Ve bu dönüşümün merkezinde, belki de kimsenin tanımadığı bir adam duruyor: Leo Radvinsky. The Wall Street Journal’a göre bu sessiz milyarder, yetişkin içerik üreticilerinin dijital merkezi haline gelen OnlyFans’in sahibi. Ortada görünmüyor. Hiç “influencer” pozu yok. Ama kurduğu dijital sahnede milyonlarca insan bedenini, arzularını ve kimi zaman mahremiyetini sergiliyor. Platform şu anda 8 milyar dolar değerinde. Yani arzunun piyasa değeri, hiç olmadığı kadar yüksek.

Ama mesele şu: Bu dijital sahne, iki kişilik yatakları nasıl etkiliyor? Bugünün ilişkilerinde porno, tıpkı filtreli Instagram fotoğrafları gibi: Gerçek değil ama ulaşılır. Ve maalesef kıyaslanabilir. İzlenen sahneler yalnızca cinsellik değil; bir tür “performans sanatı”. Işıklar kusursuz. Vücutlar orantılı. Kadınlar hep istekli. Erkekler hiç durmuyor(!)

Sonuç? Gerçek bir cinsel deneyim yaşandığında zihin şunu diyor: “Niye o kadın gibi inlemiyor?” “Niye o erkek gibi kaslı değil?” “Niye bu kadar kısa sürdü?” “O kadar pozisyon mümkün mü gerçekten?”

İşte tam burada arzu, yerini anksiyeteye bırakıyor. Birçok erkek için porno, gizli bir “prova sahası” gibi. Ama sahnede hep kusursuz performans izlenince, perde arkasında stres artıyor. Sertleşme sorunları, erken boşalma korkusu, “İyi miydim?” sorusunun gecelere taşan yankısı… Ve kimse şunu hatırlatmıyor: Porno aktörleri gerçek değil. Sahneler kesiliyor, destekler kullanılıyor, duygular oynanıyor. Ama erkek izliyor ve “Ben neden böyle değilim?” diye kendine küsüyor. Ve sonra bu kaygı, partnerine yansıyor.

OnlyFans, klasik pornodan bir adım öteye geçti:

Burada içerik kişiye özel. Kimi zaman mesaj atılabiliyor, özel video istenebiliyor. Yani bir nevi dijital flörtleşme, kişisel fantezi pazarı. Bu da ilişkilerde yepyeni bir çatışma yaratıyor: Sadece porno izlemek değil… Artık başka birine para vererek, onunla “mahrem” bir bağ kurmak.

Bazı çiftler bunu birlikte izliyor, konuşuyor, fanteziye dönüştürüyor. Ama çoğu ilişkide gerçek şu: Porno ve OnlyFans gizli izleniyor. Hiç konuşulmuyor. Partnerin ne hissettiği bilinmiyor. Ve bu sessizlik büyüdükçe… Duygusal yakınlık azalıyor. Cinsel bağ zayıflıyor. Güvensizlik baş gösteriyor.

Pornografi kötü değil. OnlyFans da değil.

Ama niyet ve kullanım biçimi, her şeyi belirliyor.

Bu içerikler seni neye yaklaştırıyor? Arzularına mı? Yoksa partnerinden uzaklaştığın, kendinle yabancılaştığın bir alana mı? Şu soruların cevabı, ilişkiyi ya derinleştirir ya da koparır: Pornoyu neden izliyorsun? Bu senin için eğlence mi, kaçış mı? Partnerin bunu biliyor mu? Gerçek seks senin için ne demek?

Eğer bu sorulara dürüstçe cevap veremiyorsan,sorun pornoda değil —ilişkide konuşulamayan şeylerde.

Aslında pek çok kadın pornoyu hiç sevmiyor. Onun temposunu, görsel dilini, sahte duygularını “soğuk” buluyor. Ama partner seviyor diye katlanıyor. “Bozmayayım” diyor.

Şimdi bir de OnlyFans çıktı. İzlemekle kalmıyorsun, para gönderiyorsun, mesajlaşıyorsun, hatta özel video bile isteyebiliyorsun. Eh, hal böyle olunca işler karışıyor. Çünkü porno genel bir fanteziydi belki…

Ama OnlyFans kişisel. Ve işin içine bir de şu giriyor: “Tanıdık çıkmasın…” korkusu.

ÇOK OKUNANLAR