DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalarda silah bırakma töreni öncesi iktidara ‘somut adım’ çağrısını yineledi. Hatimoğulları, CHP’ye yönelik operasyonlara tepki göstererek, “Barış umuduna gölge düşürüyor” dedi.
Hatimoğulları konuşmasına “MSB’nin yaptığı açıklamayla bir mağarada metan gazına maruz kalan 12 askerin yaşamını yitirdiğini üzülerek öğrendik. Ailelerine, sevdiklerine bir kez daha başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Toplumsal barış ve demokratik çözümü geliştirerek yaşam hakkını tesis etmeyi en önemli hedefimiz olarak görüyoruz. Barış sürecinin başarıya ulaştırılması her şeyden önce yitirdiğimiz on binlerce gence olan tarihsel sorumluluğumuzdur. Süreci başarıya ulaştırarak kerpiç evlere cenazeler gitmesini engellemek için mücadelemizi yürütmeye devam edeceğiz” ifadeleriyle başladı.
Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“Bugün büyük bir katliamın yıl dönümündeyiz. 7 yıl önce Çorlu Tren Faciası’nı yaşadık. Bir kez daha cezasızlık politikası hayata geçti ve adalet yerini bulmadı ne yazık ki. Yitirdiğimiz canları minnetle anıyorum.
IŞİD’in gerçekleştirdiği saldırı sonucunda Suruç’ta 33 sosyalist genç yaşamını yitirdi. Suruç anmasının Türkiye’nin önemli bir gündemi olduğunu hatırlatıyor, buraya gelen ailelere teşekkür ediyorum. Suruç’u unutmayacağız, unutturmayacağız.
Ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Bütün ihmallerin sorumlusu kim? Cudi’den İzmir’e, Bursa’dan Hatay’a ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Bakan “elektrik hatları” diyor. O hatları kim özelleştirdi? Kim şirketlere peşkeş çekti? Peki, peşkeş çektin; neden denetlemedin? Milletvekillerimiz çok sayıda soru önergesi verdi hepsi cevapsız kaldı. Sizin yüzünüzden ormanlarımızı yitirdik ve kılınızı kıpırdatmadınız. İktidara çağrımız nettir, yangın bölgeleri acil bir şekilde afet bölgesi ilan edilmelidir. Yangınların önlenmesi için afet programının hayata geçirilmesi elzemdir. Doğa bizim, bütün canlılarla birlikte ağacımıza, havamıza, suyumuza sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Kürt sorununda demokratik çözüm diyerek sorunun hukuki ve yasal bir zeminde çözülmesi için Meclis’i göreve çağırdınız. Şimdi siyasete düşen görev kadınların bu taleplerine kulak vermektir. Barış kadınların haklarına yönelik saldırıların son bulması demektir, kadın cinayetlerinin son bulması demektir. Barış kadınların özgür ve eşit yaşayacağı bir yaşamı kurmakla mümkündür. İşte bu yüzden kadınların sözü bu sürecin dışında tutulamaz. Bugün barışı konuşuyorsak bu uğurda çok ağır bedeller ödemesine rağmen barış demekten vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin, Barış Anneleri’nin, kadın hareketinin emeği çok büyüktür.
Muhalefete tasfiye, belediyeleri hedef alma, medyaya baskı tam gaz devam ediyor. Bu durum ekonomiyi daha da dibe götürüyor. Toplumsal fay hatlarını gittikçe tetikliyor. Bu siyasi operasyonlar barış umuduna gölge düşürüyor. Bakın Adıyaman hala konteynerlerda insanlar yaşarken ona çözüm bulunması gerekirken belediye başkanı gözaltına alındı. Barış yanlısı sevgili Tunç Soyer, tutuklandı. Adana, Adıyaman, Antalya Belediye başkanları yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındı ama bu çözüm değil.
Gün, hesaplaşma değil, toplumsal birlik ve demokratik ortaklıkları büyütme günüdür. Gün, Adana’nın bereketli Çukurovası’na; Antalya’nın portakal bahçelerine, Olimpos’a; Adıyaman’ın tarihi dokusuna, konteyner kentlerine gözaltıları ve tutuklamaları değil, barışı, demokrasiyi ve adaleti taşıma günüdür.
DEM Parti olarak çağrımız, Türkiye’nin geneline demokrasi herkese nefes aldırır, bu sebeple siyasi baskılardan vazgeçin. Muhalefet belediyelerine dönük bu furya acil bir şekilde son bulmalıdır. Şu an gözaltında olan ve daha önce tutuklanmış bütün belediye başkanlarının serbest bırakılması şarttır. Bunun dışında gerçekten Türkiye’nin bir seçeneği yok. Barış, demokrasi, özgürlük diyorsak, bu tablonun hayata geçmesi gereklidir.
Biz bütün bu tabloyu konuşurken, aynı zamanda bu ülkenin yoksulluğunun derinleştiğini asla unutmuyoruz. Türkiye’de yaşayan çoğu yurttaşın evinde tenceresi kaynamıyor ve bu iktidarın sunduğu reçeteler ne yazık ki bu ülkenin derinleşen ekonomik krizine bir çare bulamıyor.
Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Barış sürecinin toplumsallaşması için çalışmalarımızı en yoğun şekilde sürdürüyoruz. Bu vesileyle bir kaz daha ‘Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu’nun Meclis kapanmadan acil bir biçimde kurulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Parlamento barış ve demokratik toplumun inşası için elinden gelen her türlü çabayı harcamalı.
DEM Parti İmralı Heyeti’miz silahsızlanmayla ilgili gelişmeler ve bölgemizde yaşanan kritik gelişmeleri sayın Abdullah Öcalan ile görüşmede değerlendirmiştir. Bu vesileyle heyetimizin bizlere ulaştırdığı selam ve sevgilerini iletiyoruz.
Heyetimiz dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirdi. Heyetimiz sürecin bugüne kadar geldiği aşamayı ve bundan sonra yapılması gerekenleri istişare etmiştir. Bu tarihi günler talihi günlere dönüştürülmemelidir. Barış sürecinde en kritik haftaların birindeyiz. Bu an hepimizin özlemini duyduğu barışın merasimi olacak. Hepimiz bu tarihe tanıklık edecek. Barışın eşiğindeyiz, kalıcılaştırmalıyız.
Bu hafta gerçekleşecek silah bırakma merasimi ve sonrasındaki süreçte bu ülkeyi gerçek anlamda barışla buluşturmak için somut adımları atmaya ihtiyaç var.”