Bugün tarihi bir gün: PKK silah bırakmaya başlıyor
11 Temmuz 2025

Türkiye’nin 40 yılı aşan ayrılıkçı terörle mücadelesinde bugün tarihi önemde bir köşe taşı olabilir. Daha önce kendini fesih kararı alan ayrılıkçı terör örgütü PKK bugün Kuzey Irak’ta Süleymaniye kenti civarında bir yerde düzenlenecek törenle silahlarını bırakmaya başlayacak.

Bununla eş zamanlı olarak Ankara’da da bazı hazırlıklar var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın partisinin Kızılcahamam’da başlayacak kampının açılışında bundan sonraki süreci tarif edeceği bir konuşma yapması bekleniyor. Erdoğan bu konuşması öncesinde dün MHP lideri Devlet Bahçeli ile de bir görüşme yaptı.

Ömer Çelik anlattı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Silah bırakmanın gerçekleşmesi halinde Cumhurbaşkanımız, kamp açılışında geleneksel olarak yaptığı konuşmayla bu gelinen noktaya ve bundan sonrası ile ilgili ilk konuşmasını yapacak. Bu kapsamlı ve derinlikli bir konuşma olacak.” dedi.

Çelik, TV100 canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.

Terörsüz Türkiye sürecinin hedefler doğrultusunda ilerleyip ilerlemediğine ilişkin soruyu yanıtlayan Çelik, devletin terörle mücadelesinde, sert güç unsurlarının yanı sıra terör örgütünün çözülmesini ve terör örgütünden ayrılmayı teşvik eden çeşitli yasal düzenlemelerin de yer aldığını belirtti.

Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütünün silah bırakması ve feshedilmesiyle ilgili yaptığı çağrıyı anımsatarak, “Siyasi hayatımızda bir müddet tartışıldıktan sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızın doğrudan devlet kurumlarına sürecin yürütülmesiyle ilgili verdiği talimatlar çerçevesinde bu artık bir devlet projesidir. Yani devletin başı olarak Cumhurbaşkanımız devlet kurumlarına, hükümete bu talimatı vermiştir.” ifadelerini kullandı.

Terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecinin önemli bir adım olduğunu ve silahsızlanma ile örgütün feshinin Türk topraklarının dışında, Süleymaniye civarında gerçekleşeceğini belirten Çelik, “Üç ana kategoride silahsızlanmanın ve feshin söz konusu olması var. Bu üç kategori zaten Irak’taki PKK, Suriye’deki SDG, PYD, İran’daki PJAK yapılanması. Bir de illegalite düzeyinde Türkiye’de, Avrupa’da, başka yerlerde örgütlenmiş ideolojik ve finansmanla ilgili olarak, KCK yapılanması çerçevesinde. Bütün bu sürecin nihayetlenmesi, sona ermesi gerekiyor.” dedi.

Ömer Çelik, etiketi ne olursa olsun bütün terör örgütlerine karşı tavır alınması, bunların feshedilmesi, silah bırakma sürecinin gerçekleşmesi gerektiğini dile getirerek, “Bu gerçekleştiği zaman yakın bölgemizde bu silahlı terör örgütü faaliyetini sürdürmeye çalışanlar için de bir alan derinliği kalmayacaktır. Yani onlar için de yakın bölgemizde çeşitli vekalet savaşlarının uzantısı olanlar için de herhangi bir şekilde bir yaşama alanı kalmayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Halen işleyen mekanizmalar var”

Terör örgütünü herhangi bir mezhep ya da etnik kimliğin kazanımı olarak görmenin fevkalade yanlış olduğunu vurgulayan Çelik, terörü meşrulaştırmanın hiçbir kimlik için kazanım ortaya koymadığını ifade etti.

Çelik, silah bırakan örgüt mensuplarına ne olacağına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

“Suça karışmamış olanlar, suça karışmış olanlarla ilgili mevcut kanunlarımızda da bir sürü düzenleme var. Aslında halen işleyen mekanizmalar var. Bir çatışma sırasında bile ya da herhangi bir yeri kuşattığı zaman Türk Silahlı Kuvvetleri teslim ol çağrısı yapıyor. Daha sonra bunların teslim olmasıyla ilgili birtakım mekanizmalar var. Nihayetinde de zaten bu fesih sürecinin ve bahsettiğimiz o silah bırakma sürecinin ihtiyaç duyduğu yeni düzenlemeler varsa Meclis’teki komisyon tabii ki buna, bunun için, buna pusula olacaktır, buna zemin hazırlayacaktır, buna dayanak oluşturacaktır. O komisyonun gündemine bağlı olarak gelişecek.”

Çelik, videolu mesaja yönelik eleştirilerle ilgili soruya, Türkiye’nin kendi egemenlik alanı içerisinde bir terör örgütünün feshedilmesiyle ilgili mekanizmaları işlettikleri yanıtını vererek, “Burada terör örgütünün silah bırakmasıyla ilgili devlet kendi elindeki hukuki mekanizmaları kullanıyor. Sonuç olarak bütün bu süreçlerin yürütülmesinde Adalet Bakanlığının verdiği kararlarda, Milli İstihbarat Teşkilatının yürüttüğü faaliyetlerde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü mücadelede temel zemin, İçişleri Bakanlığının mücadelesinde temel zemin nedir? Zaten hukuk sistemimizdir, anayasal düzenimizdir” dedi.

Devletin elindeki hukuki araçları, sert güç unsurları kadar yumuşak güç unsurlarını da en etkili şekilde kullandığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

“Burada temel prensip şudur, devletin temel nitelikleri ve milletin temel değerleri konusunda bir pazarlık söz konusu değildir. Devletin temel nitelikleri ve milletin temel değerleri konusunda bir al-ver süreci söz konusu değildir. Bütün bu şey, Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği şekliyle tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesi etrafında bu çerçevede yürütülmektedir. Yani bu ilkeye halel getirecek herhangi bir gölge düşürecek herhangi bir adım atılması söz konusu değildir.”

“Fedakarlıklara gölge düşürecek hiçbir adım söz konusu değil”

Çelik, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde metan gazı zehirlenmesi nedeniyle şehit düşen askerlere rahmet dileyerek, “Bütün bu fedakarlıklar ülkemiz bölünmesin diye, yani bu tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesi korunsun diye yapıldı. Bugün bu fedakarlıklara gölge düşüren zerre kadar adım söz konusu değildir. Öyle bir şeye ne Sayın Cumhurbaşkanımız müsaade eder ne Devlet Bahçeli onay verir.” açıklamasını yaptı.

TBMM’nin, milli iradenin en büyük tecelligahı olduğunu dile getiren Çelik, “Sonuçta bütün bu fesih ve silah bırakma sürecinin yürütüleceği, konuların tartışılacağı, zeminin oluşturulacağı yerin nihayetinde komisyonu da yüce Meclis’in içerisinde kurulacaktır.” dedi.

Çelik, farklı ülkelerdeki süreçlerde, “üçüncü göz”lerin devreye girdiği değerlendirmesinde bulunarak, “Şu anda bizim yürüttüğümüz süreçte üçüncü bir göz yok. Yani doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gözleri bunu görecek, raporlayacak ve Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edecekler. Devlet mekanizması da bunu bu şekilde değerlendirecek. Dolayısıyla burada her şey milletimizin gözü önünde gerçekleşecek.” ifadelerini kullandı.

Çelik, Türkiye’nin sivil anayasa ihtiyacının, ülkenin her meselesiyle ilgili olarak birçok alanda gündeme geldiğine işaret ederek, “Türkiye Yüzyılı dediğimiz bu çerçevede, Türkiye’nin bunu yeni ve sivil iradeyle gerçekleşmiş bir anayasa ile kucaklaması lazım. Nihayetinde bu teşkilat-ı esasiye dediğimiz devlet hayatının esasını oluşturan bir metindir ve millet iradesinin önümüzdeki on yılları, önümüzdeki yüzyılı nasıl bir çerçevede karşılayacağı ve taşıyacağıyla ilgili bir metindir.” diye konuştu.

“Esas muhalefetin, içerik üzerinden yapılması lazım”

Çelik, terör örgütünün feshi ve silahların bırakılması süreciyle ilgili kurulması planlanan komisyona yönelik soruya “Diğer alanlarla ilgili Meclis’te başka komisyonlar var zaten. Yani Anayasa Komisyonu var, başka komisyonlar var. Dolayısıyla bu komisyonun varlık sebebi terör örgütünün silah bırakması ve feshi ile ilgili sürecin yürütülmesi bakımından gerekli gerekenleri yapmaktır. Meclis başkanımız, bir toplantı yaptı. Dolayısıyla yakın zamanda kurulacağını değerlendiriyorum. Umarız, bütün siyasi partiler gereken katkıyı verirler.” yanıtını verdi.

Çelik, “Terörsüz Türkiye” konusunda siyasi partiler arasında bütünlük sağlanıp sağlanamayacağına yönelik soruya, şu yanıtı verdi:

“Terör meselesi, Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisidir. Komisyonu protesto etmek, ‘Biz bu komisyonda bulunamayacağız’ demek politik açıdan doğru tutum değil. Esas muhalefetin, içerik üzerinden yapılması lazım. ‘İktidara karşı olduğum için iktidarın getirdiği her şeye de karşıyım’, bu siyaset değildir. Herkes terör yükünden Türkiye’nin kurtulmasını ister. Ve bu noktaya dönük olarak da herkesin ortaya koyacağı yol haritasının kıymetle dinlenilmesi lazım. Suça karışmış, suça karışmamış ya da şu pozisyonda, bu örgütün feshedilmesi ve silahların bırakılmasıyla ilgili ihtiyaç duyulan düzenleme söz konusu olduğunda komisyon özgür bir biçimde bunu tartışacak ve bununla ilgili bir yol haritası oluşturmaya çalışacak. Yani burada her siyasi partinin farklı görüşleri olabilir, farklı teklifleri olabilir. Onu komisyon aşamasında göreceğiz.”

Ülkeye karşı her gün provokasyonların gerçekleştiğini kaydeden Çelik, “Irak ve Suriye gibi bir sınırı olan ve sınırın ötesinde böylesine karmaşık bir yapıyla karşı karşıya olan hiçbir ülke Türkiye’nin verdiği bu mücadeleyi veremez.” ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik, gelinen noktada fesih ve silah bırakma sürecinin ilk aşamasının gerçekleşmesinin çok yeni sayfaların açılmasına imkan sağlayacağını kaydetti.

“Kapsamlı ve derinlikli bir konuşma olacak”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, cumartesi yapacağı açıklamaya ilişkin soruya Çelik, “Kapsamlı bir kamp hazırlığı yapıldı. Hemen hemen bütün konular yani bu iç politikaya ve dış politikaya dahil bütün konular ele alınacak. Silah bırakmanın gerçekleşmesi halinde Cumhurbaşkanımız, kamp açılışında geleneksel olarak yaptığı konuşmayla bu gelinen noktaya ve bundan sonrası ile ilgili ilk konuşmasını yapacak. Bu kapsamlı ve derinlikli bir konuşma olacak” ifadelerini kullandı.

Bakırhan: Cumhurbaşkanı’nın hepimizi sarsan bir söylem kullanmasını ümit ediyorum

PKK’nın silah bırakma töreni için Süleymaniye’ye giden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in 12 Temmuz Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önemli bir açıklama yapacağına ilişkin söylemini ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Bakırhan, “50 yıllık şiddet ve çatışma zeminini ortadan kaldıracak bir adıma şahitlik edeceğiz. Buna denk de tabii ki bir söylem, pratik, bir yol haritasının sadece yürütme tarafından değil, aynı zamanda bu işin bütün muhatapları tarafından iletilmesi gerekiyor. Ben önemli şeyler söylenebileceğini umut ediyorum. Türkiye’nin 50 yıllık çatışma ve şiddet ortamından uzaklaşacağı bir süreçte bence en önemli sözü yürütme söylemelidir. Sonuçta bu mesele biraz da yürütmeyle ilgili bir durumdur. Türkiye için yeni bir demokratik hikaye yazmanın önünü açabilir” ifadesini kullandı.

Terör örgütü PKK’nın yarın düzenlenecek silah bırakma töreni için Diyarbakır’dan davetli DEM Parti Heyeti’nden eski ve yeni milletvekilleri, bir grup gazeteciyle birlikte Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki Süleymaniye kentine dört otobüsle hareket etmişti.

PKK’nın silah bırakma töreni için Süleymaniye’ye giden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ANKA Haber Ajansı’nın sorularını şöyle yanıtladı:

-Önemli bir yolculuktasınız ve belki de önemli bir dönemin başlangıcındayız. Neler söylemek istersiniz?

– En başta şunu söyleyeyim, bu defa çok heyecanlıyız. 50 yıllık şiddet ve çatışma zemininin ortadan kalkması en önemli, ilk adımlarından birisine hep birlikte şahitlik edeceğiz. Hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin olduğu bir Türkiye’nin bende belki de ön adımları. Geri kaldıracak ve demokratik bir zemin yaratacak bir süreci hep birlikte izleyeceğiz. Dolayısıyla bu süreç tarihi biz de izleyeceğiz, şahitlik edeceğiz. Hepimize büyük sorumluluklar yükleyecek. Türkiye artık eskisi gibi olamaz. Hukukun, özgürlüklerin, demokrasinin olduğu, bütün farklılıkların kendisini eşit yurttaşlar olarak gördüğü bir Türkiye’nin belki de ilk basamaklarını tırmanacağız. Önemsiyoruz, kıymetlidir. Tarihi bir süreci hep birlikte şahitlik edeceğiz. Tabii herkese de sorumluluklar yüklüyor. En başta da bizlere, barış isteyenlere. Çünkü barış toplumsallaştırılarak ulaşılacak bir şeydir. Barış uğruna çalışarak, çaba harcayarak gerçekleştirilecek çok önemli, çok değerli bir şeydir. Biz de DEM Parti olarak, en başından beri bu süreci destekleyen, katkı sunan barışın toplumsallaştırılması için köy köy, il il, ilçe ilçe, Türkiye’nin bölgelerini gezen bir parti olarak bu süreçten sonra da üzerimize düşen bütün görev ve sorumlulukları bugün buradaki bu seyahatimiz gibi barışa ulaşıncaya kadar aynı şekilde barış seyahatini devam ettireceğiz. Mutluyuz, heyecanlıyız. Siz de izlediniz bugün, aşağı yukarı 4-5 otobüsle gidiyoruz. Emin olun. Arabada bulunan her bir arkadaşımız aynı zamanda toplumun en örgütlü kesimlerinin temsilcileridir. Burada kadınlar var, gençler var, siyasi partiler var. Barış isteyen kurumlar var, insan hakları örgütleri var. Yıllarca bu çatışma ve şiddet ortamının ceremesini çeken, avukatlığını yapan insanlar da bu sürece tanıklık edilecek. Dolayısıyla bu kadar seçkin, nitelikli, Türkiye’de örgütlü bütün yapıları aynı zamanda temsil eden bir birleşenle birlikte çatışmaların son bulacağı şiddeti, son bulacağı bir sürecin ilk adımına şahitlik etmek çok önemli, çok değerlidir. Umarım herkes bu süreçten üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için biraz daha fazla çalışır, çabalar sürecin başarısı için zamanla üretim, somut üretim içerisinde olur.

-Sayın Adalet Bakanı’yla İmralı Heyeti’nin görüşmesi ertelenmişti. Onun ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik Sayın Cumhurbaşkanı da bu cumartesi günü çok önemli bir açıklama yapacağını ifade etti. Özellikle cezaevlerine yönelik sizin bir beklentiniz var mı efendim?

– Şimdi şöyle, yani biraz önce söylediğim 50 yıllık şiddet ve çatışma zemini ortadan kaldıracak bir adıma şahitlik edeceğiz. Buna denk de tabii ki bir söylem, pratik, bir yol haritasının sadece yürütme tarafından değil, aynı zamanda bu işin bütün muhatapları tarafından iletilmesi gerekiyor. Ben bir önemli şeyler söylenebileceğini umut ediyorum. Çünkü doğrusu odur. Türkiye’nin 50 yıllık çatışma ve şiddet ortamından uzaklaşacağı bir süreçte bence en önemli sözü yürütme söylemelidir. Sonuçta bu mesele biraz da yürütmeyle ilgili bir durumdur. Daha kapsayıcı, demokrasinin, adaletin olduğu bir zemini işaret eden bir söylem yeni bir dönemin kaplanını açabilir. Türkiye için yeni bir demokratik hikaye yazmanın önünü açabilir.

-Böyle bir söylem bekliyor musunuz?

– Umut ediyorum. Bence böyle bir söylemin olması gerekiyor. Tabii sayın Cumhurbaşkanı ne söyleyeceğini bilmek kestirmek zor. Ama umut ediyoruz. Bekliyoruz. Bu sürece uygun bir açıklama, değerlendirme yapacağını bekliyoruz kendi adımıza. Tabii bu siyasi tutsaklar, cezaevlerinin meselesi Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır. İnşallah bu süreç başarıya ulaşırsa ya da başarılı bir şekilde yoluna devam ederse, yol temizlikleri en başından önce cezaevlerinin sorunları bence gündemlerden, önceliklerden birisi olarak zaten yürütme, muhalefet ve toplum tarafından da tartışılacaktır. O sürece ulaşmak için bu sürecin yürümesi gerekiyor. Onun için hepimiz sahiplenmeliyiz. Yani tutsak yakınları sahiplenmeli, yargılanan milyonlarca insan sahiplenmeli. Çünkü bu aynı zamanda demokrasi özgürlükleri, demokratik bir hukuku, demokratik bir yaklaşımı da beraberinde getireceği için asıl 86 milyonun, Türkiye’nin tamamına geleceğini ilgilendiren ve geleceğini rahatlatan bir zemin olduğu için sahiplenmesi, desteklenmesi gerekiyor. Lütfen bu süreci böyle siyasi kavgalar, siyasi tartışmaların dışında tutmak, üzerinde tutmak gerekiyor. Siyaset tabii ki bir rekabet zemini yaratıyor ama bu rekabet edeceğimiz, karşılıklı gardlarımızı alacağımız bir mesele değil, aksine tam tersi hepimizin sahiplenmesi gereken bir süreçtir. Bu süreç başarıya ulaşırsa ki biz bu konuda umutluyuz, başarıya ulaşacağını umuyoruz. Cezaevleri sorunu, demokrasi sorunu, hukuk sorunun da bence yavaş yavaş Türkiye’de tartışılacağını bu konuda ortaya çıkan olumsuz uygulamaların pratiklerinin de ortadan kalkabileceğini düşünüyorum.

-Bu olumsuz pratiklerden kastınız son dönemde belediye başkanlarına yönelik artan tutuklamalar olabilir mi? İlk tutuklama haberlerinin gelmesinin ardından Partiniz MYK’yı hemen topladı ve sahiplenen bir açıklama da yaptınız. Genellikle DEM Parti’nin de aslında seçim döneminde birlikte hareket ettiği belediyelere yöneldiği şeklinde yorumlar da var. Önümüzdeki dönem beklenen demokratik genişlemenin bu operasyonların şu anda doğurduğu sonucu ortadan kaldıracağını düşünüyor musunuz? Bekliyor musunuz?

– Bu saatten sonra Türkiye artık eski Türkiye olamaz. Yani bir defa ok yaydan çıktı. Toplum da bu süreci sahipleniyor. İnsanlar hukuksuzluktan yoruldu. Özellikle bu sürece en büyük desteği veren Kürtler artık iradelerini özgürce seçtiği, iradelerinih kendilerini yönetmesini bekliyorlar. Bugüne kadar Kürtler onları eleştirdiler. Dolayısıyla eski yaklaşım, eski uygulamalar bu sürecin tanımı olamaz. Bu sürecin artık rotası daha demokratik, daha kapsayıcı, sandığın önemsendiği, sandık sonuçlarının esas alınacağı, hukukun yargının daha titiz, daha ölçülü, demokratik bir şekilde işleyeceği bir sürece evrilme ihtimali var. Yani dediğim gibi 100 yıllık bir mesele Türkiye’nin bütün enerjisini, ekonomisini hemen bir sorunun başka bir şekle bürünmesini ve başka bir yere evrilmesini tartışıyorsak her birimizin değişmesi gerekiyor. Yaklaşımımızın, sözümüzün, pratiğimizin bu güne kadar halkın memnun olmadığı uygulamaların da aynı zamanda bu süreçle birlikte değişmesi, dönüşmesi, bu sürecin ruhuna uygun, bu sürecin özelliklerine uygun, daha kapsayıcı, daha demokratik bir şekilde bürünmesi hepimizin beklentisidir. Bunu umut ediyoruz ve bekliyoruz. Yani bu süreç aynı zamanda demokratik değerleri, demokratik bir zeminin de ortaya çıkmasını sağlayacak. Bir taraftan biz bu süreci tartışırken, diğer taraftan hukuksuzlukları, anti-demokratik uygulamaları artık Türkiye gündemini alamaz, taşıyamazlar.

-Bu değişim için şu ana kadar pek bir işaret görmedik ama Cumartesi günkü konuşmada acaba böyle bir işaret olabilir mi?

– Yani oradan ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın gerçekten hepimizi sarsan bir söylem kullanmasını kendi adıma ümit ediyorum. Aynı zamanda AKP hükümetinin de yeni bir hikaye yazması lazım. Bugüne kadar ekonomide sorun var, bir de demokraside sorun var. İnsanlar tedirgin, umutsuz. Siyasi partilerin aslında yeni bir hikayeye ihtiyacı var. O hikayenin ismi de demokrasi, hukuk ve adalet hukuk olması gerekiyor. Biz ona göre kendimizi yapılandırmaya çalışıyoruz. Söz, pratik, örgütlenme yapımız, yapacağımız kongrelerin tamamı sürecin diline ve ruhuna uygun olacak. Bu sürecin ruhunun bizlere emrettiği şeyler bellidir. Buna uyan kazanır, büyür. Bu sürecin ruhuna aykırı davranan, bildik ezberleri kullanan da kaybeder. Toplum süreci destekliyorsa, bu sürecin ruhuna uygun pratik ve söylem, uygulamalar bekler. Bu süreci destekleyen toplum aynı zamanda yapılacak bir seçimde de demokratik tavrını ortaya koyar. Dolayısıyla yeni bir hikayeye ihtiyaç var. Bu herkes için geçerlidir.

-Görmüşsünüzdür bazı haberler yansıdı, bu DEM Parti için de geçerli mi?

-Tabii tabii. Dikkat ederseniz bu tartışmalar başladığı günden beri dilimiz, söylemimiz, kapsayıcılığımızda asla bu sürece zarar vermeyecek bir pratik içindeyiz. Öğrendiklerimizle de kendi kurullarımızda, kendi tabanımızda düştüğümüz eksikleri, yetmezlikleri tekrar etmemek üzere kendimizi yenileyeceğiz. Sürece uygun hale getireceğiz. Türkiye hep geçmiş kodlarla, söylem ve pratiklerle böylesine çok önemli süreci zaten yürütmesi biraz zor görünüyor. Değişim artık herkese kendisini dayatıyor. Emin olun. Bu değişimden kaçmak bu saatten sonra zor. Bugüne kadar silahı, şiddeti gerekçe yapanlar bunu bütün başta Kürtler ve muhalefet üzerinde sopa olarak kullananlar da değişmeye çalışıyor. O sopa işe yaramadı. Bu eksikleri biliyoruz. Dolayısıyla bu değişime uygun davranırsa Türkiye kazanır. 86 milyon kazanır. Demokrasi kazanır. Kavgasız, şiddetsiz bir zemin içerisinde biz insanca yaşarız. Bu değişen Ortadoğu’ya ve dünya siyasetine uygun konumlanırız. En çok güvenlik kaygısı dile getiriliyordu. Bu çatışma ve şiddetin ortadan kaldırılması aslında o güvenlik kaygısını da ortadan kaldırıyor. Bence en büyük kaygımız demokrasi olmalı. Yoksulluk olmalı. Emek olmalı, kadınlar olmalı, demokrasi olmalı. Bu süreç aslında onun kapsamını araladı. Kullanırsa Türkiye kazanır. Değerlendirirsek hep birlikte mutlu oluruz. Siyaseti de demokratik rekabet ortamı içerisinde yaparız. Aksi halde bu süreci ıskalarsak, daha otoriter, antidemokratik gelişmelerin dışında Türkiye’yi bekleyecek başka bir şey olmadığını belirtmek istiyorum, bu olmasın diye çabalıyoruz, olmasın diye Türkiye’nin bütün renkleri şu anda bu otobüslerle birlikte bu sürece tanıklık etmek için dönüyor. Emin olun buradaki bütün renklerin kendisi Türkiye demektir. Egelisi, Karadenizlisi, kadını, bütün ahlak ve inançlardan temsilcilerin olduğu, toplumun en örgütlü, en dinamik yapısının olduğu bir grupla birlikte gidiyoruz. Bence bu fotoğraf aslında gelecek Türkiye’nin fotoğrafıdır. Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Alevi’nin, Sünni’nin bir arada olduğu gencin, kadının, aynı düşünmediğimiz birçok insan da bugün bu otobüslerde var. Ama ortak paydamız demokrasidir, eşit yurttaşlıktır, demokratik bir Türkiye’de insanca yaşamaktır. Dolayısıyla bu aynı zamandaki otobüslerdeki birleşenin fotoğrafına uygun artık bir söylemdir ve pratik kaçınılmazdır. Biz üzerimize düşeni oynayacağımızı belirtmek istiyoruz.

ÇOK OKUNANLAR