Kur’an-ı Kerim’de anlatılan “Samiri” kıssasından ilhamla sanat ile tebliğ arasında bir sinema arayışını konu edinen filmin ekibi, çekimlerinin sürdüğü Bahariye Mevlevihanesi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında bir araya geldi.
Toplantıya katılan yönetmen Nazif Tunç ile oyuncular Dursun Ali Erzincanlı ve Ali Nuri Türkoğlu, basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Yönetmen Nazif Tunç, toplantı sonrasında AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kuran-ı Kerim’de hayvan isimleriyle anılan 6 sureyi sırasıyla perdeye aktarmak ve insanlara bu hayvan temsilleriyle bir takım mesajlar vermek istediklerini söyledi.
Neml Suresi’nden ilhamla “Karınca” filmini çektiklerini, şimdi de “Samiri” kıssasından yola çıkarak “Altın Buzağı”yı beyaz perdeye aktarmak niyetinde olduklarını belirten Tunç, “Bizim hem Kuran’dan hem Peygamber Efendimiz’in hadislerinde geçen kıssalardan ve menkıbelerden sinemamıza aktarmamız gereken bir sürü zengin temsil var. Ne yazık ki sinema bütün bunlardan uzak. Oysa Türk ve Müslüman bir sinemacı olarak edebiyatımızın büyük zenginlikle ve yoğunlukla ilgilendiği bu kaynakları tekrar keşfetmesi lazım.” dedi.
Sinemacıların yönünü Batı’nın yanı sıra Anadolu’daki, Türkistan’daki irfani kaynaklara da dönmesi gerektiğine dikkati çeken Tunç, şöyle devam etti:
“Biraz da bunun mücadelesi içindeyim. Bizden sonra gelecek olan Müslüman sinemacılara bu kaynakların zenginliğini ve perde için gerek mecaz gerek sembol gerekse hakikat olarak temsillerinin ne kadar güçlü olduğunu ifade etmek lazım. Mevlana’nın ‘Mesnevi’sinde anlattığı hikayeler, nasıl bütün dünyada ilgisi görüyorsa, bu kaynaklardan yararlanarak perdeye taşınacak filmlerin de bütün insanlığa vereceği çok önemli ve temiz mesajların olduğunu düşünüyorum.”
Tunç, “Altın Buzağı” filmi için 5 haftalık hazırlık, 3 haftalık da bir çekim programı hazırladıklarını dile getirerek, filmin hikayesinin İstanbul’da bir sinema çevresinde geçtiği bilgisini verdi.
Filmin konusuna dair de Nazif Tunç, “Sinema çevresinde dışarıdan gelen diskurlara, tahakkümlere, baskılara ve başka türlü bir takım istilalarına karşı koymaya çalışan iki Müslüman sinemacı kardeşin, Musa Aleyhisselam zamanında geçen bir filmin çekimiyle karşılaştıkları güçlükleri anlatıyor. Bunların niyetleri put kırıcı film yapmak ama ne yazık ki her türlü kınamaya, saldırıya, taarruza uğrayarak kırmaya çalıştıkları putların da saldırısına uğruyorlar.” şeklinde konuştu.
“Böyle bir projede yer almaktan da mutluluk duyuyorum”
Oyuncu, şair ve sanatçı Dursun Ali Erzincanlı, Nazif Tunç’un “Samiri” kıssasını konu edinen bir film yapacağını daha önceden bildiğini, senaryo geldikten sonra da okuyup beğendiğini, filmde anlatıcı rolünde yer alacağını sonradan öğrendiğini söyledi.
Erzincanlı, “Herhalde en rahat anlattığım bu kıssa oldu. Çünkü karşınızdaki insanın tasvir edebileceği bir şekilde anlatmanız lazım, sanki görüyor gibi. Mesela şiir çalışmaları yaparken ‘Bedir’i öyle anlatmalıyım ki, sanki Bedir yeni olmuş, insanlar ilk defa dinliyor gibi olmalılar.’ demiştim. Şimdi bu filmde de ben anlatıyorum ama anlattığım şey de aynı zamanda devreye giriyor ve insanlar anlattığım hadiseyi günümüzde yaşıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Filmin birçok yönden heyecan verici bir çalışma olduğunu anlatan Erzincanlı, şunları kaydetti:
“Nefsimizle bizi baş başa getirecek bir çalışma. İkincisi sosyal medyaya, görsel dünyaya, insanı evirip çeviren, gündem oluşturan televizyonlara, sinemaya bir bakış açısı sağlayacak. Aslında bizim bilmediğimiz ama sinemanın kullanıldığı bir buzağı şeklinde. Acaba Allah muhafaza biz sinemaya bu altın buzağı gibi mi bakıyoruz? Dünyamız öyle bir yer mi edinmiş? Nazif hocama da teşekkür ediyorum. Böyle bir projede yer almaktan mutluluk duyuyorum. İstifade edeni çok olsun. Montaj aşamasından sonra izleme gününü sabırsızlıkla bekliyoruz.”
“Asıl bu filmi yapan insanların arınma öyküsünü izliyoruz”
Oyuncu Ali Nuri Türkoğlu ise filmde güzel hikayeler anlatmak isteyen iki meşhur sinemacı kardeşten biri olan yönetmen Yahya Demir karakterini oynadığını kaydetti.
Filmdeki karakterinden bahseden Türkoğlu, “Yahya Demir, 30 yıldır irfan hikayeleri, manevi hikayeler anlatmış fakat istediği şeffaflığa, saflığa ulaşamamış. Tam da en büyük filmlerine hazırlanırken ufak tefek yol kazaları başlarına geliyor. İşte Yahya Demir’in arınma süreci burada başlıyor. Film boyunca, bir filmi arıtmaya, temiz tutmaya çalışıyoruz. Asıl bu filmi yapan insanların arınma öyküsünü izliyoruz. Özelde de Yahya Demir’in.” ifadelerini kullandı.
Filmin izleyiciye tasavvufi ve manevi bir derinlik de sunacağını söyleyen Türkoğlu, “Bizim kodlarımızda yazılmış bir arınma hikayesi izliyoruz. Filmin sonunda da evet arınma gerçekleşiyor. ‘Aslında film değil önemli olan, önemli olan arınmamızdı, temizlenmemizdi!’ mesajı çıkıyor burada.” şeklindeki görüşünü paylaştı.
Türkoğlu, Yahya Demir karakteri üzerinden çeşitli mesajların izleyiciyle aktarılacağını belirterek, “Çok önemli bir klasik film olacağına inandığımız bir iş. Daha ilk senaryosunu okuduğumda çok etkilenmiştim. Çok da güzel bir kastla, sade, sıkı bir anlatımla, görüntünün ve sözün şehvetine kapılmadan çekiliyor.” dedi.
Hava sıcaklığı dışında herhangi bir zorlukla karşılaşmadıklarını, filmin ince duygusuna zarar verecek bir şeye izin vermemeye gayret ettiklerini ve çok tatlı bir iş ortaya çıktığını dile getiren Türkoğlu, Nazif Tunç’un da önerilere açık ve çok rahat çalışılan bir yönetmen olduğunu sözlerine ekledi.
Sinemacı iki kardeşin hikayesi beyazperdeye taşınıyorSenaryosunu Nazif Tunç ve Yusuf Faruk Tunç’un kaleme aldığı, Cevahir Şahin’in görüntü yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini Ali Nuri Türkoğlu, Dursun Ali Erzincanlı ve Mürşit Ağa Bağ paylaşırken, oyuncu kadrosunda ayrıca Onur Yenidünya, Melahat Abbasova ve Mustafa Şimşek yer alıyor.
İslam edebiyatının sohbet geleneğinden ilham alan film, ülkesinde manevi sinemanın ilk örneklerini vermiş sinemacı yapımcı Orhan Demir ve ağabeyi yönetmen Yahya Demir’in kariyerlerinin son filmi olarak Kur’an’daki bir kıssadan uyarladıkları “Altın Buzağı” projesini hayata geçirmek için çıktıkları yolda yaşadıklarını beyazperdeye taşıyor.
Temsil ile hakikat, sanat ile tebliğ, ticaret ile takva arasındaki gerilimde, sinemada yeni bir türün arayışında olan “Altın Buzağı” filminde, alışılan senaryo kalıplarının ötesine geçilerek, temel gayesi hidayet olan bir anlatı dili kurulması amaçlanıyor.