Prof. Kaboğlu adalet çağrısı yaptı: Suruç Katliamı dönüm noktasıydı
15 Temmuz 2025

Suruç Katliamı’nın 10. yılında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından düzenlenen “Hakikat, Adalet, Yüzleşme” panelinde adalet çağrısı yapıldı. Prof. Dr. Kaboğlu, Suruç Katliamı’nın bir dönüm noktası olduğunu kaydetti.

İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından Katliamı’nın 10’uncu yıldönümüne ilişkin “Hakikat, Yüzleşme” paneli düzenlendi.

Galata Kültür Merkezi’ndeki panelde Suruç katliamının öncesi ve sonrasındaki siyasi atmosfer, adalet mücadelesinin boyutları ve onarıcı bir adaletin nasıl mümkün olduğu tartışıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan İstanbul Baro Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu Suruç katliamının büyük bir toplu katliamlar dizisinin başlangıcı olduğunu ifade ederek, katliamlar dizisinin kalıcı etkiler bıraktığına işaret etti.

Suruç Katliamı’nın ülke için bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Kaboğlu, katliamla başlayan yeni süreçte toplumun 200 yıllık siyasal ve anayasal hafızasının ortadan kaldırılmak istendiğini Ankara Gar katliamı, darbe girişimi, KHK’lar ve anayasa değişikliklerini hatırlattı.

Açılış konuşmasının ardından İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Deniz Yavuzyılmaz’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Suruç İçin Adalet Platformu’ndan Av. Özlem Gümüştaş, Hafıza Merkezi’nden Noémi Levy-Aksu ve Mindanao Halk Avukatları Birliği (UPLM) ve Filipinler Ulusal Halk Avukatları Birliği üyesi Czarina Golda S. Musni konuştu.

Suruç Katliamı yalnızca Suruç’a değil Gezi’den Kobani’ye uzanan barış, özgürlük ve dayanışma ideallerine yönelik de bir saldırı olduğunu kaydeden Av. Özlem Gümüştaş, “Gezi’nin özgürlükçü ve değişimci ruhunu taşıyan gençler, Kobani kuşatmasına karşı dayanışmak için Suruç’ta bir araya gelmişti. Bu topluluk, halkların birleşik mücadelesine ve yeni bir yaşam umuduna inanan bir toplumsal hareketin taşıyıcısıydı. Suruç Katliamı, bu umudu ve politik iradeyi yok etmeye dönük bir saldırıydı” dedi.

Saldırının Türk ve Kürt halkları başta olmak üzere bölge halkları arasında bir birleşik mücadele anlayışının yeşermesine yönelik karşı hamle olduğunu ifade eden Av. Gümüştaş, “Gezi’yle yeşeren yeni politik iklimi kırmaya ve halkların kardeşleşme ihtimalini bastırmaya çalıştılar” ifadelerini kullandı.

Gümüştaş’a göre hem Suruç katliamı hem de sonrasında yaşanan katliamlar baskıcı, dışlayıcı, otoriter sistemin ilanıydı. Adalet mücadelesinin ancak toplumsal ve birleşik olursa yürünebileceğine inandıkları için 10 yıldır “Suruç için adalet, herkes için adalet!” sloganı ile ilerlediklerini belirterek konuşmasını tamamladı.

Hafıza Merkezi’nden Dr. Noémi Lévy-Aksu, “Adalet ve yüzleşme kavramları, güçlü talepleri ve kararlı mücadeleleri ifade ediyor. Ancak ne yazık ki bu mücadele, Suruç Katliamında da görüldüğü üzere, sistematik cezasızlık, siyasi baskılar ve mağdurların kriminalize edilmesiyle karşı karşıya kaldı. Bu mücadele, yalnızca hayatını kaybedenlere bir saygı ve borç değil, aynı zamanda daha adil, eşit ve özgür bir toplum kurma hedefinin de parçasıdır” dedi.

Dr. Lévy-Aksu, Türkiye’de bir dönem adalet, yüzleşme ve demokratikleşme tartışmalarının yoğun biçimde yürütüldüğünü hatırlatarak, “Suruç davası, bir yüzleşme davası olma ihtimali taşırken ne yazık ki bir kez daha intikam ve cezasızlıkla sonuçlanan örneklerden biri haline geldi. Suruç Katliamı bu kapanışın ilk işaretlerinden biriydi” ifadelerini kullandı.

Filipinli Av. Czarina Musni katliamda hayatını kaybedenleri anarak başladığı konuşmasına şöyle devam etti: “Hepimiz insan hakları alanında, özellikle toplumun en ezilen ve dışlanan kesimlerini temsil etmeye çalışan avukatlarız. Bu grupları temsil etmemiz gerektiğine inanıyoruz. İlk hedeflerimizden biri, bu dezavantajlı kesimlere hukuki hizmet sunabilmek. Diğer bir hedefimiz ise hak örgütlenmelerine destek sunmak. Bu sadece politik hakların kazanılması değil, tüm hakların birbiriyle bağlantılı olduğu gerçeğinden yola çıkarak her tür hakkın kazanılmasını sağlamak.”

Filipinler’de insan hakları savunucularının ve avukatların yoğun baskı altında olmasına rağmen sonunda adaletin sağlanacağına inandıkları için mücadeleye devam ettiklerini anlatan Czarina Musni, konuşmasını bu mücadeledeki uluslararası dayanışmayı vurgulayan “Yaşasın halkın avukatları, yaşasın enternasyonal dayanışma!” sözleriyle bitirdi.

Ne olmuştu?

20 Temmuz 2015’te saat 12.00 civarında Urfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi’nde Kobane’deki çocuklara yardım götürmek isteyen gençlere yönelik IŞİD’in düzenlediği bombalı intihar saldırısında 33 genç yaşamını yitirmişti. 100’den fazla kişi de yaralanmıştı.

ÇOK OKUNANLAR