Batı demokrasilerinin temelini oluşturan Fransız İhtilali’nin ünlü ilkeleri artık yeniden kazanılması gereken değerler haline gelmişken, kuzum
neyi kutluyor bugün Fransızlar?
“Büyük Birader seni izliyor”ken, Küresel kapitalizmin, teknolojik gelişmelerin ve kültürel gerilimlerin baskısını mı?
Orwell’in totaliter gözetim ütopyası, bugün liberal toplumun ta kendisi.
“Birader”, cep telefonlarımızda, veri merkezlerinde, kullanıcı sözleşmelerinde var.
Dünya genelinde 3.5 milyar insanın yediği-içtiği, yatışı-kalkışı “sosyal medya platformlarında ‘’ izleniyor.
Fransa’da onaylanan güvenlik yasası, polise protestolarda drone ve yüz tanıma teknolojisi kullanma hakkı verdi.
“Güvenlik mi, yoksa özgürlük mü?” tartışmasıyla.
Jean Valjean bir somun ekmek çaldığı için yıllarca kürek cezasına çarptırılmıştı.
Bugün milyar dolarlık vergi kaçakçılığı yapanlar, avukat orduları tarafından korunuyor.
En zengin %1, dünyanın toplam servetinin %47’sine sahip.
Bunu dünya/âlem biliyor ama o çark çevriliyor.
Dünya çapında çocukların yaklaşık %50’si, eğitim ve sağlık hizmetlerine yeterli erişimden yoksun.
Tekno finans oligarkları, vakıf makıfla sadaka peşinde.
Türkiye’de en zengin %10’luk kesim, toplam gelirin yaklaşık %54’ünü alıyor.
Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler Hareketi’ doğrudan eşitsizlik temelinde patladı.
Benzin vergisi bahaneydi. Mesele kırsaldaki tarım işçisinin şehirdeki elitlerle eşit yaşayamamasıydı.
ABD’de George Floyd’un canice öldürülmesiyle başlayan BLM protestoları, laftaki hukuki eşitliğin işlemediğini tüm dünyaya gösterdi.
‘Kardeşlik’ artık hikâye bile değil, bombadan, sefaletten kaçanlar, Akdeniz’in dibinde değillerse, “medeniyetin” insan kümeslerinde tutulurken.
“Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik…
Ne garip: Bunlar, en çok anıldıklarında en az yaşanıyorlar.”
(Albert Camus, Düşüş)