Amerika’da işler kızıştı. The Economist’in 8 Temmuz tarihli yazısına göre, ABD’de testosteron klinikleri mantar gibi çoğalıyor. Gidiyorsun, deri koltukta oturuyorsun, koluna küçük bir iğne… hop! Bir anda kendini “Alfa erkek” hissediyorsun.
Peki erkekler neden kolunu bu kadar kolay sıvıyor? Soru bu değil aslında. Asıl mesele şu: Erkekler neyin peşinde?
Dürüst olalım, Türkiye’de de durum farklı değil. Bizim burada “erkek adam ağlamaz”la başlayan mitoloji, son yıllarda “erkek adam sarkmaz, kas yapar”a dönüştü. Kapalı kapılar ardında TRT (Testosteron Replasman Tedavisi) yapan klinikler sessiz sedasız çalışıyor. Spor salonlarında, WhatsApp gruplarında, besin takviyesi mağazalarında kulağa fısıldanan o kelime: “T bastın mı abi?”
Ben yıllarca bir erkek sağlığı kliniği yönettim. 40 yaşına mı geldi, evdeki hanım yerine ek kontenjandan yapılan sevgili performanstan azıcık şikayet mi etti, çözüm Harry potter iğnesi.
Arka planda daha derin bir şey var. Modern erkek, sadece güçlü değil, her tür gücü elinde tutmalıymış gibi hissediyor: Yatakta güçlü olacak. İşte başarılı olacak. Spor salonunda kas yapacak. (Olmuyorsa estetik ameliyatla karın kasları yaptırılacak) . Eşine duygusal destek verecek.
Çocuğun ödevine yardım ederken sabırlı, dışarıda “adam gibi adam” olacak.
Ama bu kadar yükü taşıyan omuzlar, zamanla sarkıyor. Ve o yükü açıkça konuşmak yerine, çareyi bir iğnede, bir kutu takviyede, bir proteinde arıyor. Çünkü anlatmak zor, çünkü duygusal zayıflık hâlâ “erkekliğe yakışmıyor”.
Ama ilginçtir…mesele çoğunlukla “evdeki eş” için değil, başka birine daha iyi görünmek için.
Yataktaki performans, ilişkideki yakınlıktan çok yeni bir hayranlık kazanma ihtiyacıyla ölçülüyor.
Kaslar evdeki koltukta otururken değil, dışarıdaki gözlerde etkileyici görünmek için yapılıyor.
Testosteron enjeksiyonları, çoğunlukla evliliği kurtarmak için değil, dışarıdaki ihtimalleri canlı tutmak için alınıyor.
Erkekler takviye arıyor, evet. Ama çoğu zaman bu, eşlerine daha iyi bir partner olmak için değil;dış dünyada hâlâ “erkek” sayılmak için. Ve evdeki eşler bu yarışta seyirci koltuğuna oturtulmuş hissediyor.
Testosteron, uzmanlara göre medikal olarak hipogonadizm için kullanılır, yani vücudun yeterince hormon üretmemesi durumu.
Ama bugünkü kullanım amacı: Kendini yetersiz hisseden erkeğe “yeniden erkek” olduğunu hatırlatmak, yaşlanan bedene gençlik hissi vermek, seks sırasında “o eski ben”i geri getirmek ve en önemlisi: Kontrolü yeniden ele almak.Yani iğne sadece bir hormon değil; bir tür kişilik restorasyonu. “Ben kimdim? Kim oldum? Kim olmalıydım?” sorularının en hızlı cevabı: haftalık enjeksiyon.
Kadınlar, partnerlerinin artık daha enerjik, istekli ve fiziksel olarak hazır olduğunu fark ediyor olabilir. Ancak dikkat: Testosteron seviyesi artan erkek, bazen duygusal bağları ikinci plana atabiliyor. Libido artışı, tek başına “daha iyi seks” demek değil; duygusal uyum hâlâ ilk sırada. Doz aşımı ya da kontrolsüz kullanım, öfke, kıskançlık, sabırsızlık gibi ilişkide kırılganlık yaratacak davranışlara yol açabiliyor. Ve yine uzmanlara göre en acıklısı: TRT bazen kısırlığa hatta kansere neden olabiliyor. Bazı erkekler, “daha erkek” olayım derken, “baba” olma ihtimallerini farkında bile olmadan kaybediyor.
Amerika’da klinikleşen bu durum, bizde daha gizli kapaklı ilerliyor ama erkekliğe dair krizin evrenselliği ortada. Erkekler, derinlerde güven aradıklarını söylüyor ama çoğu zaman yüzeyde kalmayı tercih ediyor.Hislerini anlatmak yerine kas yapıyor, konuşmak yerine protein shake içiyor.
Daha güçlü, daha enerjik, daha erkeksi görünmek… Ama kimin için?
Dışarıdaki sevgilinin beklentileri hiç bitmez.
Bugün enerji ister, yarın özgüven… Ertesi gün “yatakta da şaşırt beni” der.
Bu oyunun sonu yok. Yani sevgili beyler, testosteron iğnesiyle başlarsınız,
bir bakmışsınız hafta sonu estetikçide çene hattı yaptırıyorsunuz. Sonra da hâlâ ‘ben doğallıktan yanayım’ diyorsunuz, ama surat full filter modunda!