Yeni moda Hunza diyeti: Çünkü yaşlanmaya kafa tutuyor, 100 yaşını aşıyorlar
16 Temmuz 2025

Kuzey Pakistan’daki Hunza halkı sıra dışı uzun ömürleriyle tanınıyor. Son günlerde Hunzaların beslenme biçimleri yeni bir diyet türü olarak konuşulmaya başlandı. Peki Hunza halkının sırrı ne? Ne yiyip içiyorlar?

Her gün yeni bir modeliyle karşılaşıyoruz. Kimi zaman az az sık sık beslenelim diyoruz, kimi zaman karbonhidratı tamamen kesiyoruz. Ancak uzaklarda, Himalaya’nın eteklerinde bir halk var ki, onların beslenmesi doğa ile iç içe… … Son günlerde sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan bu diyet oldukça merak uyandırıyor. Peki, Hunza halkı ne yiyip içiyor? Bu diyetle sağlıklı bir yaşam sürmek ve uzun ömür mümkün mü? Diyetisyen Gülçin Işık ile konuştuk.

Dünyanın en yüksek 50 zirvesinden 17’sine ev sahipliği yapan bölgede, özellikle kış şartlarında Pakistan’ın dünyadaki gelişmelerden uzak yaşayan halkların doğal yiyeceklerle beslenmesi uzun yaşadıkları efsanesini oluşturuyor.

Yazar Sujesh Gopalakrishnan’ın “Hunza halkı ve 145 yaşına kadar uzanan sıra dışı yaşamları” makalesinde Hunzaların uzun yaşamasının sırrı olarak, yemek niyetine meyve suyu içmeleri, sebze ve meyveleri kurutarak ya da çiğ yemeleri, haftada bir gün oruç tutmaları ve bölgenin coğrafi yapısı gereği sürekli egzersiz içinde olmaları gösteriliyor.

Yaşlanmaya kafa tutuyorlar 

Pakistan’ın kuzeyinde, Himalaya’nın eteklerinde, yaklaşık 2500-3000 metre yükseklikte yaşayan Hunza halkı, 100 yaşını aşkın yaşam süreleri ve sağlıklı olmalarıyla dikkat çekiyor. Işık, uzun yaşayan bu bireylerin, sağlıklı ağız yapısına, güçlü iskelet sistemine ve zinde zihinleri sayesinde adeta yaşlanmaya kafa tuttuklarını söyledi.

Peki, zorlu iklim koşullarına rağmen, böylesi sağlıklı bedene sahip olmanın sırrı nedir?

İlk olarak listede bitkisel temelli beslenmenin olduğunu söyleyen Gülçin Işık, Hunza halkının diyetlerinin çoğunun sebze, meyve, bakliyat ve tam tahıllardan oluştuğunu, et ve et ürünlerinin çok nadir tüketildiğini, genellikle yalnızca özel günlerde et tüketimi görüldüğünü, harici alımlarının büyük çoğunluğunun sebze, meyve ve tahıllardan oluştuğunu belirtti. Ayrıca, süt ürünlerini de çok sık tüketmediklerini, özetle diyetlerinin %30’unun sebzeler, %40’ının tam tahıllar, %15’ inin kayısı, dut, üzüm gibi taze meyvelerden geldiğini sözlerine ekledi.

Kayısı çekirdeği yağı kullanıyorlar

Hunzalar hem kayısı tüketiyorlar hem de çekirdeğinden yağ elde ediyorlar. Tıpkı bizdeki zeytinyağı gibi yemeklerinde kullanıyorlar. Gülçin Işık, bu yağın yüksek antioksidan içeriğe sahip bir besin olarak günlük tüketimlerinde yer aldığını, hem E vitamini hem de oleik asit içeren kayısıyı taze veya kuru olarak beslenmelerinde sıkça tükettikleri besinlerden bir tanesi olduğunu ve katı yağ kullanmadıklarını ayrıca yemeklerini genellikle baharatlarla tatlandırmayı tercih ettiklerini belirtti.

Hunzaların beslenme düzeninde fermente gıdalar da çok önemli bir yere sahip. Ev yapımı yoğurt, fermente sebzeler ve doğal mayalı ekmekler sofralarında daime yer alıyor. Bu da sağlıklı bağırsak florasını destekliyor.

İki öğünle besleniyorlar

Hunzaların genellikle 2 öğün şeklinde beslendiğini, bunu son yıllarda oldukça popüler olan aralıklı oruç beslenme modeline benzediğini ifade eden Işık, bunun sadece aralıklı beslenmek değil, ne yediklerinin de uzun yaşam sırrını belli ettiğini ifade etti. İşte bu şekilde hem insülin metabolizmasını kontrol altında tutuyorlar hem de inflamasyon riskini düşük tutuyorlar.

Şeker yok, işlenmiş gıda yok

Hunzaların uzun yaşamının sırlarından biri de beyaz un, rafine şeker, paketli gıdaların günlük beslenmelerinde hiç yer almaması. Gülçin Işık, Hunza halkanın trans yağ, katkı maddeleri gibi bileşenlerin diyetlerinde hiç yer almadığını, bu durumun obezite ve metabolik hastalıkların önüne geçilmesinde önemli rol oynadığını sözlerine ekledi.

Buzul suyu içiyorlar

Hunzalar Glacial adı verilen buzul suyu içiyorlar. Bu da tükettiklerin suyun mineral zengini olması anlamına geliyor. Ayrıca bol bol hareket ediyorlar.

Işık, Hunza diyetinin şimdilerde tekrar gündeme gelse de 130 yıl yaşayan kişilerin olduğunun efsanesi henüz net olmadığını ancak yine de bu beslenme şekillerinin kronik hastalıklara karşı ne kadar koruyucu olduğunun öngörebildiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Beslenmeleri oldukça temiz, az tüketim odaklı ve bol hareket üzerine kurulmuş durumdadır. Hunzaların uzun yaşamları kontrollü klinik verilerle henüz desteklenmese de bitkisel temelli beslenme; kardiyovasküler hastalık riskini azaltır. Rafine şekerden ve işlenmiş gıdalardan uzak beslenme diyabet ve obezite riskini düşürür. Fermente gıdalar bağırsak sağlığına olumlu etkiler sağlamaktadır. Aralıklı oruç hücresel onarımı destekler.”

Peki bu diyet modern yaşamda uygulanabilir mi?

Bu sorumuza Işık “Tamamen kopyalayamasak da elbette uygulanabilir” cevabını verdi ve bu konuda yapılabilecekleri şöyle sıraladı:

Sebze ağırlıklı bir tabak oluşturarak,

Haftanın 2 günü et tüketimi yerine baklagillere yönelerek,

Fermente gıdaları beslenmeye dahil ederek,

Kayısı meyvesini taze veya kuru şekilde öğünlerde tercih ederek,

aralıklarını düzenleyip aralıklı orucu deneyerek,

İşlenmiş gıdalardan ve şekerden uzak durarak bu beslenmeye benzer bir yaşam tarzı oluşturulabilir.

Özetle Hunza halkının tarzı doğallıktan ve sadelikten yanadır. Bu yaşayış tarzı; modern yaşamda hızla kaybettiğimiz temel sağlık ilkelerine ayna tutuyor. Diyetlerin geçici değil, kalıcı olması gerektiğini hatırlatarak; azla yetinmeyi, doğaya yakın yaşamı tercih etmek gerektiğini ve sadeliği ön planda tutmaya özen gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.

Işık diyetin ötesinde hunza modelinin doğaya, bedene, yaşama saygının bir ifadesi olduğunu, belki de asıl ihtiyaç duyduğumuz şeyin daha fazla reçete değil, daha az işlem görmüş bir hayat olduğunu söyledi ve ekledi:

“Günümüzde Hunza halkı kadar izole yaşamak mümkün olmasa da, onların beslenme anlayışından ilham almak hepimizin sağlığı için değerli bir başlangıç olabilir.”

ÇOK OKUNANLAR