Dezenformasyon Müdürüne Chat GPT, İnsan Hakları Müdürüne ben cevap veriyorum
18 Temmuz 2025

Önümde iki ünvan ve iki şahsiyet var.

Biri “Eski Dezenformasyon müdürü”, yani “İletişim Başkanı” Fahrettin Altun…

Öteki “Yeni İnsan Hakları Müdürü” Fahrettin Altun.

Eski Dezenformasyon Müdürü Fahrettin Altun, onun görevden ayrılması ile ilgili yazıma, avukatları aracılığıyla bir açıklama göndermiş.

Açıklaması, aynen yayınlandı.

Yazılarımı yayınlayan sitelerin hepsi cevap hakkına saygılı gazeteciler tarafından yönetiliyor.

Yalnız bu açıklamanız, her zamanki gibi alelacele, telaşla ve dikkati dağıtan bir öfkeyle hazırlanmış olmalı ki çok açık veriyor.

Eski dezenformasyon müdürüne cevap vermiyorum

Avukatlarınız yazımla ilgili olarak diyor ki;

“Söz konusu yazıda yer alan tüm iddia, itham ve yönlendirmeleri en açık şekilde reddettiğimizi…kamuoyunun bilgisine sunarız.”

İşte bu noktada, eski dezenformasyon müdürüne cevap vermem gerekiyor.

Bir kere benim yazımda kendime ait özel bir “İddia” yoktu.

Bugüne kadar çıkmış bazı haberlerin özeti vardı.

İlk iddia: Kim bu karanlık Serdar Haydanlı

Yazımdaki ilk “İddia”, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 19 Mart günü yaptığı bir açıklama idi.

O gün İstanbul’un Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu evinden alınıp götürülürken, Serdar Haydanlı adlı bir kişi daha gözaltına alınmıştı.

Ancak bu kişi kısa süre sonra serbest bırakılmıştı.

Gözaltına alındığı andan itibaren Sabah Grubu ve Demirören Gurubu yayınlarında “Kim bu karanlık adam, Belediyenin bütün naylon faturalarının arkasında o var” şeklinde özetlenecek haberler verdiler.

Ne var ki kısa süre sonra bu yayınlar kesildi, haberler silindi ve Haydanlı da serbest bırakıldı.

Özgür Özel’in milyonlarca insana gösterdiği Altun imzalı belge

İşte tam o saatlerde CHP Genel Başkanı çok çarpıcı bir belgeyi açıkladı.

Buna göre bu Haydanlı, İletişim Başkanlığının bir çok işinde de ihale alan biriydi.

Hatta bizzat eski İletişim Başkanı Fahrettin Altun imzasıyla, Cumhuriyetin 100’ncü Yıl Kurulmuş faaliyetlerinde onun şirketi ile işbirliği yapılması talimatı veriliyordu.

Özgür Özel bunu canlı yayında yayınladı ve milyonlarca insan izledi.

Aradan 120 gün geçti Altun’dan açıklama geldi mi?

O gün 19 Mart 2025…

Bugün 17 Temmuz 2025.

Aradan 120 gün geçti.

Hakkında bu iddialar ortaya atılan Fahrettin Altun buna cevap verdi mi?

Çıkan her habere yalan diye açıklama yapan Dezenformasyon Başkanlığı bir yalanlama yaptı mı?

Şöyle bir hafızamı yokladım.

Hatırlamıyorum. Ama hafızama güvenemedim.

O nedenle ChatGPT’ye, yani Yapay Zeka’ya sordum.

ChatGPT 120 günlük bütün haberleri taradı ve cevabı veriyor

Eski Dezenformasyon müdürüne cevabı ChatGPT aynen şöyle verdi:

“Fahrettin Altun veya Dezenformasyonla Mücadele Müdürlüğü/Türkçe adıyla “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi”, 19 Mart’ta Özgür Özel’in dile getirdiği Fahrettin Altun imzalı genelgeyle ilgili henüz doğrudan bir açıklama yapmadı. Kamuoyuna açık ve doğrudan bir yanıt gelmedi:

• Fahrettin Altun’dan belgeyle ilgili resmi bir açıklama veya doğrulama/inkâr açıklaması yok (herhangi bir basın toplantısı, Twitter/X mesajı veya İletişim Başkanlığı açıklaması basında yer almadı).

• Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ise bu belgeyle ilgili olarak “yanlış bilgi” ya da “manipülasyon” içerikli açıklama yayımlamadı; konuyla ilgili bir pozisyon almadılar.”

Sayın İletişim Başkanı 120 gün uyudunuz da şimdi mi uyandınız?

Sayın avukatlar…

Benim cevabıma güvenmeyebilirsiniz.

Buyrun, dünyadaki bütün kaynakları tarayan ChatGPT’nin size cevabı bu.

120 gündür, tek kelime cevap vermediğiniz  “İddia” bu.

120 gündür cevap vermemişsiniz, bugün de çıkıp “O belge sahteydi, Sayın Altun’un Haymanlı’ya iş verilmesi konusunda böyle bir yazısı yok” demiyorsunuz.

Sadece, öznesi belli olmayan bir “Reddediyoruz” fiili…

Söyler misiniz neyi “Reddediyorsunuz…”

Benim bu konuda yazı yazmamı mı.

Levent Gültekin ile ilgili iddiayı kendi açıklamanızdan öğrendim

Gelelim yazıdaki ikinci “İddia’ya…”

Sabah grubu ile İletişim Başkanlığı arasında gizli bir çekişmenin olduğunu ve bunun da Levent Gültekin’in Ekol TV’ye çıkartılması ile ilgili olduğunu yazdım.

İyi de ben bu olayı nereden öğrendim?

Bizzat İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Levent Gültekin’in bu konudaki iddialarına verdiği cevaptan.

Bir de Sabah gazetesinde İletişim Başkanını eleştiren iki yazıdan.

O da bir yalanlama değil bir ‘kutsal belagat şemsiyesi’ idi

Sayın eski başkan, o gün, iddialara cevap değil de, sanki kendinize bir “belagat şemsiyesi” arıyormuşsunuz gibi geldi insanlara. 

Bir de karşı tarafa, “Siz durursanız ben de dururum” mesajı gibiydi.

Çünkü cevap yerine, büyük bir öfkeyle şunları söylüyordunuz:

“Bu fitne ateşinin, bizim nezdimizde ne olursa olsun karşılık bulamayacağını, ne kadar üflenirse üflensin yakılamayacağını bildiriyoruz… Sayın Cumhurbaşkanımızın, kıymetli ailesinin ve kutlu davamızın hukukunu korumayı asli görevimiz addediyor.”

Sizin şahsi kavganızla Mevlit dizesinin ne alakası var?

Bir de ne ilgisi varsa açıklamanızı Mehmet Akif Ersoy’dan alınan mevlit dizesiyle bitirmiştiniz:

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Allah aşkına sizin şahsi çekişmenizle, Cumhurbaşkanının kıymetli ailesinin ve “kutlu davanızın” ne ilgisi  var…

O zaman çok muktedirdiniz, soramadı kimse, şimdi onların adına ben sorayım.

Yani benim yazımda “Reddettiğiniz” bu bilgiyi ben bizzat sizin bu kendi tuhaf açıklamanızdan öğrenmiştim.

Şimdi kendi kendinizi mi reddediyorsunuz…

Üçüncü konu veda mesajınızda gazetecilere ‘Nefer’ demenizdi

Yazımdaki üçüncü “Bilgi” ise bizzat kendi elinizle yazdığınız “Veda mesajında” kullandığınız bir ifadeydi.

Medyada “birlikte çalıştığınız”  gazeteciler ve yöneticiler için “Nefer” kelimesini kullanıyordunuz.

Gerisi benim yorumumdu.

Eğer bir medya mensubu kendini bir davanın militanı olarak görüyorsa, itirazım yok.

Ama gazeteci olduğunu söyleyen bir medya mensubu için bunun bir hakaret olduğu yorumunu yaptım.

Ve gazeteci arkadaşlarıma sordum:

Arkadaşlar siz neyin ve kimin neferisiniz?

İçinde tek kelime hakaret olmayan bir yoruma mı dava açacaksınız?

Bu bir yorum.

İçinde kimseye hakaret yok.

Eski Dezenformasyon müdürü için de şu yorumu yaptım:

“Bu ifade onun gazetecilere bakışını da tam olarak gösteriyor…”

Siz gazeteciler için “Nefer” kelimesini kullanma hakkını kendinizde görebiliyorsunuz, benim bu ifadeyi eleştirme hakkım yok mu yani…

Dikkat ediyorum her defasında, kendinizle ilgili iddialara cevap vermiyor, kendinizce  “Kutsal” kabul ettiğiniz bazı kavramları ve kişileri şemsiye olarak kullanıp, kötü ve acemi bir belagata sığınıyorsunuz.

Şimdi yeni İnsan Hakları Müdürüne kendim cevap veriyorum

Sayın Fahrettin Altun.

Buraya kadar, kendi hafızama güvenmeyip, ChatGPT aracılığıyla cevap verdim size.

Şimdi bulunduğunuz yeni makamda size kendim  cevap vereceğim.

Artık, bütün medyaya hiza veren İletişim Başkanı ve her haberi yalanlama makinası haline getirdiğiniz Dezenformasyon müdürü değilsiniz.

Cumhurbaşkanı size büyük bir iyilik yaptı

Cumhurbaşkanı size büyük bir iyilik yaptı ve İnsan Hakları için çalışan bir kurumun başına getirdi.

Yıllarca CİMER’e gelen ihbarları savcılara ilettiniz.

O ihbarlar yüzünden çok insanın canı yandı.

Kadere bakın ki, şimdi o canı yanan insanların baş vurabileceği bir kurumun başındasınız.

Yani artık zalimin değil mazlumun yanında olmanızı gerektiren bir görev bu.

Umarım artık dezenformasyon ve iletişim müdürü olarak kullandığınız o kibir gözlüklerini atıp, İnsan Hakları konusunda duyarlı bir kimlikle bakarsınız dünyaya. 

İlk işiniz masanızın üzerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini koymak olmalı

Yapacağınız ilk iş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini masanızın üstüne koymak olmalı.

İfade ve düşünce özgürlüğü, iletişim özgürlüğü gibi kavramları, içtihatları, Türkiye’nin kabul ettiği anlaşmaları dikkatlice okumanızda yarar var.

O gözlükle bakarsanız, benim yazımda size tek kelime hakaret olmadığını göreceksiniz.

‘Nefer’ kelimesini çok seviyorsanız biraz da insan hakları neferi olun

Size de naçizane tavsiyem artık gönlünü kırdığınız insanlara karşı daha hoşgörülü bakmaya çalışmaktır.

Yüzünüzde hep “Tekallus etmiş” gergin bir ifade var.

Gevşetin yumruklarınızı biraz.

Hafifçe gülümseyin.

Belli ki “Nefer” kelimesi, “Dava” kelimesi”, “Kutsal” kelimesi çok hoşunuza gidiyor…

Eski göreviniz sırasında çok insanın canını yaktınız. 

Şimdi yeni görevinizde, yeni bir davanız olsun,  biraz da “İnsan Haklarının neferi” olmayı deneyin.

İnanın hayatınız boyunca en kutsal göreviniz bu olabilir.

Sonuç olarak, 

Cumhurbaşkanının lütfu olan bu “İnsan Hakları” görevinin size vicdanen huzur verecek bir hayat getirmesini samimi olarak diliyorum.

ÇOK OKUNANLAR