Yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, CHP’ye yönelik operasyonlara dair AKP ile MHP arasında görüş farklılıklarının bulunduğuna dikkat çekerek “Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor” ifadelerini kullandı.
Özer geçenlerde MHP’li Feti Yıldız’ın paylaşımına ilişkin de “Feti Bey sadece benimle ilgili bu türden bir açıklamayı yapıyor değil. Daha önce de defaatle yargılamaların hukuktan ayrılmadan yapılması gerektiğini belirten çokça açıklaması oldu” yorumunda bulundu.
Tutuklanarak yerine kayyım atanan Belediye Başkanı , Milliyetçi Hareket Partisi () Genel Başkanı ’nin ’ye yönelik operasyonların sürece zarar verdiğinin farkında olduğunu söyledi. Özer “(Bahçeli) Buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor” dedi.
Özer T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı.
Ak Parti’nin devleti değiştirme iddiasıyla iktidara geldiğini ancak güçlendikçe devletçi olduğunu belirten Ahmet Özer, “Fetö darbe girişiminden sonra sayın Bahçeli’nin sürece dahil olması ile AKP bu krizi atlattı ve MHP’nin yardımıyla krizi fırsata çevirdi sistem değişikliğine giderek, kendine göre tahkim etti. Yani MHP ile birlikte bir devlet bloğu oluşturarak yönetti. Hatta Ergenekon’dan tutuklattıkları bazı kişi ve partilerle müttefik oldular. Fakat gelinen noktada, özellikle barış sürecinin yürütülüş biçimi, Bahçeli ile aralarındaki yaklaşım farkını ortaya çıkardı. Bahçeli barış sürecinin nihayete erdirilmesinde daha istekli, daha samimi ve kararlı davranırken AKP ve sayın Erdoğan işi yavaştan aldılar. Adeta bir ‘bekle gör’ politikası uyguladılar. Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor” ifadelerini kullandı.
“Bahçeli’nin CHP’ye yönelik operasyonlar konusunda Erdoğan ile aynı sayfada olmadığını nereden anlıyorsunuz?” sorusuna yanıt veren Ahmet Özer, Bahçeli’nin ve MHP kurmaylarının “tutuksuz yargılama esastır, iddianameler bir an önce yazılmalı, adil yargılanma yapılmalı, davalar CHP’nin istediği gibi TRT’de yayınlanabilir” tarzındaki çıkışlarının bariz göstergeler olduğunu söyledi. Özer, “Şu gerçek göz ardı edilmemeli; ana muhalefet dışlanarak toplumsal barış sağlanamaz. CHP’ye yönelik yargı yoluyla yapılan bu siyasi kuşatma sürerken barış süreci başarıya ulaşabilir mi? Türkiye’nin en köklü, en büyük partisi düşmanlaştırılarak iç cephe güçlendirilebilir mi? Bu soruların cevaplanma biçimi önümüzdeki süreci belirleme niteliğine sahip” diye konuştu.
“AKP oy hesabı yapıyor”
“silahların bırakılmasını desteklemek gerekir. Ama demokratik adımların atılmasını da desteklemek gerekir” ifadesini kullanan Ahmet Özer, Kürt sorununun üç parti ile değil, bütün partilerin katılımı ile çözmek gerektiğinin altını çizdi. Özer, “Hükümetin büyük ortağı bu konularda pek istekli görünmüyor- AKP yavaş davranıyor çünkü oy hesabı yapıyor. Kürt sorunu oy hesapları yapılarak çözülemez. Geçmişte de bu yüzden çözülmedi, şimdi de bu hesapla çözülemez. Bu sorunun çözülmesi birilerinin bakan ya da Cumhurbaşkanı olmasından çok daha önemlidir” diye ifadelerini kullandı.
“Feti Yıldız’ın açıklaması önemliydi”
MHP’li ’ın kendisine yönelik açıklamalarına da değinen Ahmet Özer, şunları söyledi:
“13 Temmuz’da MHP’nin hukukçu kurmayı Sayın Feti Yıldız’ın beni referans göstererek yaptığı açıklama önemliydi. Kaldı ki Feti Bey sadece benimle ilgili bu türden bir açıklamayı yapıyor değil. Daha önce de defaatle yargılamaların hukuktan ayrılmadan yapılması gerektiğini belirten çokça açıklaması oldu. Bu açıklamalar hem hukuk güvenliği hem de hukuka olan güvenin yeniden tesisi için önemli açıklamalar. Ama tabii önemli olan hükümetin bunlara uyması.
Öte yandan MHP’nin Kürt sorunu açısından bu denli büyük bir değişimin içinde olması bölgesel konjonktürün ve gelinen noktada bu işin hem ekonomik hem siyasi açıdan yüksek maliyetler üreterek taşınamaz bir hal almasının sonucu. Bunun hale yola girmesi de ancak MHP ve Bahçeli ile mümkün olabilirdi. Nitekim devlet çözmek istediği sorunları hep karşıtları ile çözmeye girişmiştir. Bu önemli sorunda da böyle oldu. Her ne olursa olsun sayın Bahçeli’nin risk alarak attığı bu girişimi çok kıymetli buluyorum. PKK’nın kendini fesih ederek silah bırakmaya karar vermesi hem Türkiye hem de bölge barışı bakımından tarihi bir fırsat sunuyor. Bu fırsat heba edilmemeli. Sezar’ın hakkı Sezar’a; bu sürecin başlatılmasında ve ilerlemesinde Sayın Devlet Bahçeli’nin payı büyüktür. Ama barışsız demokrasi olmayacağı gibi demokrasisiz de barış olmaz. Her ikisinin zemini ise tarafsız ve bağımsız bir hukuktur.”
Kendisi hakkında verilen tahliye kararına değinen Ahmet Özer, şunları söyledi:
“Ben salt süreçten dolayı tahliye olmuş değilim. Kuşkusuz onun da etkisi oldu. Ama zaten ben düzmece bir dosya, boş ve temelsiz iddia ve isnatlarla tutuklandım. Öyle ki alelacele verilen bu kararı uygulamaya koyanlar ‘Ver belediyeyi, gir içeri, suçunun ne olduğuna sonra karar veririz’ dediler. Yani ceza yargılamasının temeli olan delilden faile gitme yok burada, beni önce suçlu ilan edip içeri attılar sonra delil aramaya ve uydurmaya çalıştılar. Uyduramayınca yargının bağrına saplanmış paslı bir hançer olan gizli tanık garabetini bir gecede icat ettiler. Öyle ki ne kollukta ne savcılıkta ne de sorgu hakimliğinde bana gizli tanık beyanları sorulmadı. Çünkü o zamana kadar yoktular. Dosya boş olunca ben tutuklandıktan sonra bu kullanışlı aparatlar, yalancı iftiracılar bir gecede devreye sokuldular. Sonra da zaten söyledikleri yalanlar birer birer ortaya çıktı ve bu girişim çöktü. Bu davadan beraat edeceğime olan inancım da tamdır. Gerçek anlamda hukuk verecekse kararı, böyle olmalıdır. Bunu her cenahtan ülkenin en iyi ceza hukukçuları da söylüyor. Öte yandan Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay ve benzer kişiler AİHM, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen hala içerideler. Bunlara son verilmelidir. Başta sayın İmamoğlu olmak üzere belediye başkanları, seçilmişler ve belediye çalışanları tutuksuz yargılanmalıdır.”
“AKP, MHP VE DEM arasında ittifakı olası görmüyorum”
Özer, yerel seçimlerde CHP’nin Kürt seçmenle güç birliği yapmasından AKP’nin rahatsızlık duyduğunu belirterek bu güç birliğinin ortadan kaldırmak için “’nı kriminalize etmeye çalıştığını” söyledi.
Özer, “Öyle ki iddianamelerde “Batıdaki Kürtlere temsil hakkı vermekle” suçlandık. Ancak süreç bu durumun absürtlüğü ortaya koyunca bundan vazgeçildi. Kaldı ki demokrasi bir uzlaşı rejimidir. ‘Kent Uzlaşısı’ kavramını da baştan beri DEM kullandı ve sahiplendi. CHP ‘Türkiye İttifakı’ ve ‘İstanbul İttifakı’ kavramlarını kullanıyor. DEM Esenyurt’ta da aday çıkarmadı ve bizi destekledi. Biz Esenyurt’ta AKP’den de 25 bin civarında oy aldık. DP ve TİP de aday çıkarmayarak bizi destekledi. MHP ise aday çıkarmayıp AKP’yi destekledi. İktidara ‘yasal’ olan, neden muhalefete yasak oluyor? Bu çifte standarttan vazgeçilmeli. Sırf barış süreci olduğu için değil, hukukun gereği olarak vazgeçmeli” ifadelerini kullandı.
Özer, şunları söyledi:
“AKP, MHP ve DEM arasında bir ittifakı olası görmüyorum. Şimdilik görülen beraberlik barış süreci ile ilgilidir. Zaten DEM yetkilileri de bunu açıkladı. Çünkü barış sürecinin temel aktörlerinden ve yürütücülerinden biri DEM’dir. Süreç aslında devletle yürütülüyor, bugün için devletin en önemli kurumu hükumette ise AKP var. O nedenle devlet adına muhatap AKP‘dir. DEM’in sürecin başarıya ulaşması için AKP ve MHP ile iş birliği içinde çalışması gerekir. Ayrıca sürecin kalıcı bir barışla sonuçlanması için bu zorunludur.
Kürt seçmenin bunca yılda kendisine yapılanları unutup iktidara oy vermeye koşacağını sanmıyorum. Şimdilik konjonktürel olarak bir iş birliği var ama dünya görüşü açısından hükümetin uygulama pratikleri açısından büyük ayrılıklar ve farklılıklar var. Kaldı ki Kürt sorununun çözümü siyasi çıkarlar gözetilerek çözülmeye çalışılırsa başarılı olamaz. Çünkü bu sorun sadece bir iki partinin değil, bütün ülkenin sorunudur o nedenle çözüm ve barış süreci sırf oy uğruna bir kez daha heba edilmemeli. Kalıcı barış için hem bütün siyasi partilerin, hem de halkın katılımının sağlanması önemli. AKP 2015 Haziran’da seçimi kaybedince tekrar güvenlikçi politikalara geri döndü. Umarım bu kez böyle bir durum ortaya çıkmaz.”
Sürece ilişkin iyi niyet göstergesi olarak kayyım politikalarından vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Ahmet Özer, “Hasta tutuklular hemen bırakılabilir. Toplumsal barışı bozan antidemokratik yasalar ayıklanabilir. Bir düzenlemeyle cezaevlerindeki on binlerce tutuklunun önü açılabilir. Bu adımlar kısa vadede atılabilecek bazı somut adımlardır. Bunlar gerçekleştiğinde, işte o zaman toplumun barışa olan inancı köklenir ve sıra sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmaya gelir” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı ile CHP Cumhurbaşkanı Adayı ‘nun sürece yönelik tavrına dair de değerlendirmelerde bulunan Ahmet Özer şunları söyledi:
“Sayın Özgür Özel’in bu konudaki tavrını son derece cesur, doğru ve tutarlı görüyorum.
CHP belediyelerine yapılan onca operasyona rağmen “Silahların bırakılmasını ve barış sürecini destekliyoruz” dedi, hatta bir adım daha ileri giderek “Türkiye’de Kürt sorunu var, hala çözülmüş değil, bu sorunu biz çözeceğiz” diye ekledi. Ben de böyle düşünüyorum. Yıllarca bu ülkede “Kürt yok” dendi, şimdi de “Kürt var ama Kürt sorunu yok” deniyor. Bir yarım asır da bununla mı geçireceğiz? Silahlar, yıllarca siyasette otoriterleşmenin, ekonomide ise eşitsiz gelişmenin gerekçesi yapıldı. Şimdi madem silahlar artık ortadan kalkıyor o zaman demokratikleşmenin ve bölgeler arası ekonomik dengesizliğin de giderilmesin tam zamanıdır. Sorunları çözenler, geleceğe güçlü, saygın ve demokratik bir Türkiye bırakacakları gibi tarihe de altın harflerle yazılacaklardır. O nedenle CHP, Sayın Özgür Özel ve Sayın Ekrem İmamoğlu sadece barış sürecini savunmakla kalmıyor aynı zamanda Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini de söylüyorlar. İkisinin de Kürt sorununun bizim iktidarımızda gerçekleşeceğini söylemeleri son derece değerlidir. Komisyon konusunda da partinin olumsuz bir duruşa sahip olduğunu sanmıyorum. Zira CHP baştan beri sorunun TBMM çatısı altında ele alınıp çözülmesini ve mecliste kurulacak bir komisyonu savunuyor.”
“Geçmiş olsun mesajı gönderen AKP’lileri rızalarını almadan açıklayamam”
Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çok sayıda mesaj aldığını, bunlar arasında AKP’li isimlerin de olduğunu belirten Ahmet Özer, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e teşekkür etti.
Özer, “Şimdiki AKP milletvekilleri, eski bakanlardan çok mesaj aldım. Halihazırda vekil olanların ismini rızalarını almadan burada anmak istemem. Ama eski bakanların bir kısmı zaten televizyonlarda yaptıkları konuşmalarla ve sosyal medya paylaşımlarıyla bu tavırlarını açıkça kamuoyuna önünde sergilediler. Örneğin eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik. Onun bu cesur, ilkeli ve aynı zamanda ülke yararına olan tavrına hem teşekkür ediyorum hem de takdir ediyorum” ifadelerini kullandı.
Özer, 2013 yılında dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı tarafından ‘Çatışmaların Çözümü’ çalıştayına davet edildiğini hatırlatarak şu cümleleri kullandı:
“Yıl 2013 idi, Soylu AKP’ye daha yeni katılmış sayılıyordu ve tavrı da son derece pozitifti.
O çalıştaya Türkiye’nin tanınmış, konusunda uzman birkaç akademisyeninden biri olarak ben de çağrılmıştım. Ayrıca sanatçılar, yazarlar, gazeteciler ve toplumda akil olan insanlardan oluşan yaklaşık 40 kişilik bir gruptu. Sabahtan akşama bir tam gün sürmüştü. Benim yaptığım konuşma ve katkılardan sonra Soylu yanıma gelip takdir ve teşekkürlerini sunmuştu. Nitekim bunu daha sonra yazılı ve resmi olarak da bildirdi.”