Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullandıkları gerekçesiyle Türkiye’de terör örgütüne üyelikten mahkum edilen 239 kişinin toplu davasında kararını açıkladı. AİHM, başvuruculara yönelik mahkûmiyet kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6’ncı ve 7’nci maddelerini ihlâl ettiğine hükmetti, Türk mahkemelerinin, ByLock kullanımına yönelik kategorik yaklaşımının hukukî olmadığına vurgu yaptı.
AİHS’nin 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrası “adil yargılanma hakkı”nı, 7’nci maddesi de “cezaların kanuniliği”ni yani kanunsuz ceza olamayacağını düzenliyor.
Salı günü açıklanan “Demirhan ve diğerleri” başlıklı davanın kararında, başvurucu 239 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, ByLock kullandıkları gerekçesiyle Türkiye’de “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması” olarak adlandırılan silahlı terör örgütüne üyelikten hüküm giydiği belirtildi.
Yalçınkaya davası kararına atıf Söz konusu 239 kişinin, AİHM gündemindeki benzer binlerce başvurunun bir parçası olduğuna işaret eden Mahkeme, 2023 yılı Eylül ayında Yüksel Yalçınkaya davasında verdiği hükme gönderme yaptı
Kararda, “Türk mahkemelerinin ‘ByLock’ adlı şifreli mesajlaşma uygulamasının kullanımına yönelik kategorik yaklaşımı, özellikle de uygulamayı kullanmış olan herkesin, prensipte yalnızca bu gerekçeyle silahlı terör örgütü üyeliğinden mahkûm edilebilmesi, Yalçınkaya kararında olduğu gibi, başvurucuların keyfî kovuşturma, mahkûmiyet ve cezalandırmaya karşı etkin korunma hakkı ile adil yargılanma haklarını ihlal etmektedir” denildi.
“Sistemsel sorun” vurgusu
AİHS’nin 7. ve 6. maddelerinin ihlali kararına neden olan durumun, “çok sayıda kişiyi etkileyen ve ulusal düzeyde çözüm gerektiren sistemsel bir sorundan kaynaklandığını” ifade eden Mahkeme, Yalçınkaya kararı sonrasında Türk hükümetine AİHM’e yapılmış benzer 5 bin başvuru ile ilgili bilgi verildiğini ve başvuruların dosyalarda birikmeye devam ettiğini kaydetti.
Tazminat yerine yeniden yargılanma
AİHM’e 2019 ile 2023 yılları arasında başvuran 239 kişiyle ilgili kararda tazminata ise hükmedilmedi. Kararda, Mahkeme’nin ihlâl tespitinin, başvurucuların uğradığı zararlar için başlı başına yeterli adil tazmin teşkil ettiği belirtilerek Türkiye’de yeniden yargılanma yoluna işaret edildi.
Karar metninde, AİHM kararının ardından Türk yasalarına göre “başvurucuların iç hukuk sürecini yeniden başlatma imkânına sahip olduğu ve bunun prensipte en uygun telafi şekli olacağı” değerlendirmesine yer verildi.