Diyelim ki bir etnik grup, Türkiye’den ayrılıp kendi devletini kurmak istiyor…
23 Temmuz 2025

Bu köşede dün çıkan yazıda yer alan ‘Demokratik eşitlik’ ve ‘Demokratikleşme’ kavramları anlaşılan bazı okuyucuların kafasını karıştırmış, “Ağzınızdaki baklayı çıkartın” demiş hatta bazıları.

Aslında kullandığım kavramların açıklamaya gerek duymadığının düşünmüştüm, demek kaygılı okuyucular açısından bunları açıklamam gerekirmiş, hata benim.

‘Demokratik eşitlik’ten ve ‘Demokratikleşme’den kastım şuydu: Düne kadar PKK’nın silahlı mücadeleyle, terör yaratarak savunduğu siyasi fikirlerini bundan böyle siyaset sahasında ve barışçıl yöntemlerle savunmasına, onları dile getirip o fikirlerin arkasına taraftar toplamaya çalışmasına izin vermek…

Bu fikirlerin en uç olanı hiç kuşkusuz Türkiye’yi bölmeye çalışmak, yani Türkiye’den toprak ve nüfus kopartıp kendi devletini kurmak.

PKK hala bunu savunuyor mu bilmiyorum ama ben bunu bir farazi uç örnek olarak tartışmak, açıkçası bu fikre katılmayanların sinir uçlarının duyarlığını denemek istiyorum.

PKK yalnız değil. Dünyada başka terör örgütleri de ülkelerini bölmeyi, kendi “halk”larını ayırıp yeni bir devlet kurmayı savundu, bunun için teröre ve şiddete başvurdu.

Bu örgütlerin Türkiye açısından en bilinenleri İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu IRA ve Bask ülkesinin bağımsızlığı için savaştığını söyleyen ETA idi. Daha az bilinen iki örnek ise Keşmir’de ve Filipinler’in bir bölgesinde hala varlığını sürdüren, müslümanların ayrı bir devlet kurmasını savunan örgütler var. Ama biz bize daha fazla benzediğini düşündüğüm IRA ve ETA örneklerine bakalım.

IRA, aslında 1915’te İrlanda adasının güneyinin Birleşik Krallık’tan ayrılıp bağımsız bir devlet olmasını sağlayan örgütün adı. Ama bağımsızlık sırasında ülkenin ikiye bölünmesini, Kuzey’deki İngiltere ile birlik yanlısı Protestanların ayrı kalmasını kabul etmişti bu örgüt.

Bu kabul yüzünden IRA içinde bölünme yaşandı, Kuzey’in de Güney’le birlikte bağımsız ve bir cumhuriyet olması, yani Birleşik Krallık’tan ayrılması gerektiğini söyleyenler şiddeti bir siyaset aracı olarak kullanıp mücadelelerine devam ettiler. Ta ki 1998’e kadar.

O tarihte İngiltere ile yapılan ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması sonrası IRA’nın silahlı kanadı kendini fesh etti, örgütün siyasi partisi Sinn Fein içinde siyasi mücadeleye başladı. 27 yıl oldu, zaman zaman Sinn Fein Kuzey İrlanda’da iktidar da oldu ama henüz Kuzey ile Güney birleşmedi, Oysa Sinn Fein bu siyasi hedefini savunmayı sürdürüyor. 

1998’deki ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması Kuzey İrlanda’da düne kadar kendi gettolarında yüksek duvarlar arkasında yaşayan, buldukları her fırsatta birbirlerini öldürmeye çalışan protestan ve katolikler arasında siyasi yumuşamayı beraberinde getirdi. Aradan geçen 27 yılda eskiye dair pek çok şey birer kötü hatıraya dönüştü.

Üstelik şimdilerde Brexit yüzünden, Kuzey’de İngiltere ile birlik yanlısı protestan İrlandalılar da Güneyle birleşmeye sıcak bakmaya başladılar. Hiç belli olmaz, belki de Kuzey İrlanda da sonunda Güney’e katılır ve bütün ada bir cumhuriyet haline geliverir. Bütün bunlar uygar demokratik eşitlik ve demokratikleşmenin sağlanması sayesinde yaşandı.

Hazır söz Birleşik Krallık’tan açılmışken, bir başka ayrılıkçı hareket daha var Britanya Adasında, İskoç ayrılıkçı hareketi. Bu hareket bir sefer İskoçya’da bir referandum yapılmasını da sağladı ve o referandumda İskoçya kökenli Birleşik Krallık Başbakanı Gordon Brown son anda “Ayrılırsanız Avrupa Birliği’nden de ayrılmış olursunuz” deyince ayrılıkçılar kıl payıyla kaybetti. Şimdi de zaman zaman ayrılık referandumu gündeme gelse bile başarılacağı kesin olmadığı için bu girişimler siyaset sahnesinin tartışmaları olarak kalmaya devam ediyor. İskoçya’da ayrılıkçı hareket yüzyıllardır şiddete başvurmadığı gibi İngiltere de hiçbir zaman onları “Ayrılmaya kalkarsanız ordumuzla gelir sizi zorla Birleşik Krallık’ta tutarız” demedi. Her şey hep uygar siyasetin bünyesi içinde kaldı.

Bir de İspanya örneği var.

Çoğumuz bilmiyoruz ama İspanya aslında bir federasyon. Bu ülkede bir Bask federe bölgesi var, kendi parlamentosu, hükümeti, bayrağı, başkenti olan. ETA, İspanya ve sınırın öte yanı Fransa’daki Bask ülkelerini birleştirip bağımsız bir devlet olmak istiyordu. Zaman içinde kendiliğinden söndü gitti, çünkü Bask ülkesi bugün İspanya’nın en zengin bölgelerinden biri haline geldi.

Buna karşılık, gerçekte İspanya’nın en zengin iki üç federe bölgesinden biri olan Katalonya’da ortaya kuvvetli bir ayrılıkçı hareket çıktı. Bu hareket temelde “İspanya merkezi hükümeti bizden aldığı vergilerle Bask’lar dahil diğer bölgeleri zengin ediyor” diyor ve İspanya anayasasının değişmesini istiyordu, “Değişmeyecekse biz ayrılıyoruz” diyorlardı.

İspanya’da ayrılmayı savunmak suç değil ama bu ayrılıkçı parti İspanyol parlamentosu tarafından onaylanmadığı halde kendi kendine gayrı resmi bir referandum yapmaya kalkınca merkezi hükümetin tepkisi sert oldu, polisiye önlemlerle Katalon ayrılıkçı hareketi baskılandı. Ama bu baskılar da sonuç verdi, Katalonya’nın bağımsızlık ateşi bir süredir düşmüş durumda.

Ama ne olursa olsun, hem Kuzey İrlanda’da, hem İskoçya’da hem de Katalonya’da ayrılıkçılık diye bir siyasi talep var ve bu talep kendi taraftarını arttırmak için siyasi mücadele yürütmeye devam ediyor. Bu talepler gerek Birleşik Krallık’ta ve gerekse İspanya’da gündelik siyasetin sıradan unsurlarından biri.

Türkiye’de “Demokratik eşitlik” ve “Demokratikleşme” derken kastettiğim en uç siyasi talep bu: Ayrılıkçılık.

Bizim demokratik siyasetimiz ayrılıkçılığı, federasyon olmayı vs sadece alçak sesle ve gizlice konuşabildiğimiz bütün bu konuları konuşmaya izin veren bir demokratik siyaset olacak mı, olmayacak mı?

Bakın ülke bölünecek, Kürtler bağımsız olacak demiyorum. Ama bunu isteyen Kürtlerin bu talepleri için siyasi mücadele yapabilmesinin önünün açılmasından söz ediyorum. Silahsız olduğu sürece her fikrin savunulabilmesinden söz ediyorum. Bizim hiç hoşumuza gitmeyen fikirlerin bile.

Şimdilerde devam eden “çözüm süreci”nin özü budur, başka bir şey değil.

Ve üstelik Gezi Parkı’nda protesto gösterisi yaptı diye vatandaşlarını ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum eden bu ülkenin hakim siyasi anlayışı bugün bu “öz”ü yerine getirip getirmemeye karar verecek.

ÇOK OKUNANLAR