Dün ve bugün yazı yazamadım
23 Temmuz 2025

Halbuki dün (pazartesi) bence her şey iyi başlamıştı.

Hemen bu aşamada bir açıklama getirmem lazım. ‘iyi başlamıştı’ derken bunu kendi ‘iyi’ anlayışınızla filan karıştırmayın yani öyle fazla çoşkulu, çarpıcı, muhteşem bir şey olduğu yok.

sabah saatlerinde ölmediysem veya vücut fonksiyonlarımın sağlam olarak geride kalan yüzde 20’lik bölümü hala daha kısmen çalışıyorsa benim için o gün iyi başlamış demektir.

kriterleri bu şekilde radikal içmde aşağı çekince arada bir benim bile günüm iyi başlayabiliyor.

önceki gün öğle saatleri geldiğinde  hala daha yaşıyordum hatta alzheimer’ın erken belirtileri bile henüz başlamışlardı. moralim iyiydi ve hatta içimde güzel yazı ateşinin bile yükselmeye başladığını hissediyordum. kafamda iki-üç güzel  yazı konusu vardı.

***

Rana faktörü devreye girdi  ‘yazıya oturma dışarda biraz işimiz var gelince yazarsın’ dedi.

Korktum panikledim tabii ilk önce. çünkü bana göre yeni Türkiye’de artık dışarıda iyi bir şeyler olabilmesi mümkün değildi. sonra paniğimi bastırmak için kendi kendime ‘korkma, kötü ne olabilir ki seni olsa olsa en fazla BİM veya A-101’e götürür ve tek başına seni içeriye gönderip diğer müşterilerle o gün indirime girilmiş malların hangileri olduğu konusunda sohbet etmeni ister. olabilecek en korkunç olay buysa bunu da bir şekilde atlatırsın herhalde’ diyerek paniğimi azalttım.

***

ama dışarıya çıkınca baktım bambaşka yere gidiyoruz. ‘hayrola ne tarafa’ diye sorunca ‘Araç muayene randevumuz var oraya gidiyoruz’ dedi. 

‘eğer artık para kazanamadığımdan beni araç muayene ustalarının yanına çırak olarak  bırakmayacaksan benim oradaki varlığımın ne tür bir yararı olacağını anlayamadım’ dedim..

***

Rana sadece bana ‘oralarda çekilen  rutin acıyı benimle paylaşacaksın’ demekle yetindi.

BİM veya A-101’de alışveriş veya diğer müşterilerle indirimler hakkında sohbet olasılığından daha korkunç bir gelişmeydi  bu ve sonunun iyi bitmesi bence mümkün değildi.

Oysa ben daha bir kaç yıl önce içinde içki satılmayan marketlere adım atmamak prensibiyle yaşıyordum şimdi neredeyse gündelik alışverişimi  oralarda yapıyorum ve araç muayenesine bile gidiyorum.

***

aklı hala daha başında olan okuyucular büyük ihtimalle İstanbul’da Dudullu diye bir semtin var olduğunu bile bilmiyorlardır. ama inanın  var, bunu kabul etmek istemeseniz dahi bu semtin Ümraniye’den bile daha kötü olduğunu söyleyebilirim. araç muayene merkezi bu semteydi. ve oraya varıncaya kadar bir kaç kez kaybolduk. çünkü cep telefonlarının yol tarifi programı belirli rasyonel ikelere göre çalıştığından tamamen irrasyonel biçimde örgütlenmiş bir semtte yol tarifi yapamıyordu.

***

Ertuğrul Özkök’ü birileri bir yere götürdüğüne onu ya Riviera’ya ya da Los Angeles’e götürüyorlar. beni ise bir yere götürdüklerinde o yer Dudullu’daki araç muayene merkezi oluyor. Kadere bakar mısınız bu adalet mi şimdi?.

***

‘vardık merkeze’ dedi rana. ben vardık dediği yere bir defa baktıktan sonra ‘buranın araç muayene merkezi olabilmesi imkansız. baksana içerideki arabalar var olan tüm fizik kurallarını ihlal ederek bitişik duruyorlar ve hiçbirisi de hareket etmiyor isteseler bile hareket eecek yer yok içerde’ dedim.

bana sadece ‘kes sesini’ dedi ve araba mezarlığının içine doğru arabamızı sürdü. kendisine ne kadar yalvardıysam ne kadar girme içeriye, girersen buradan sağ çıkmamız mümkün değil; ne kadar yaşamımız kaldıysa onu burada diğer arabaların ortasında hiç hareket edemeden bekleyerek geçirmek hiç de hoş bir düşünce değil dedimse dinletemedim ve br anda, araba cehenneminin içinde bulduk kendimizi.

***

hiçbir kural veya düzen yoktu. eğer varsa bile bundan kimsenin haberi yoktu. herkes kendi kuralını koyuyor ve düzenini sağlıyordu. 

araba muayene merkezinin Türkiye’nin siyasi ve sosyal durumuna benzerliği şaşırtıcıydı. müthiş bir kaosun içinde siz artık her şeyin bitmesi, sona ermesini  beklerken bir ansa işininiz mucizevi biçimde oluveriyordu. bunu hiçbir mantığı yoktu ama benim dışımdaki herkes bu duruma alışık gibiydi.

***

normal yaşamda yeşil ışık yandığında yeterli hızlı davranmadığınızda sizi hiç düşünmeden vuracak tip ve ruh halindeki insanlar bile bu ortamda sanki girişte tüm sinirlerini  aldırmışlar gibi yaşanmakta olan tüm anarşiyi ve imkansızlıkları doğru kabul etmişcesine sakindiler.

Rana trafik bence bir daha çözümesi imkansız bir şekilde kitlendiğinde nikotin cikletini ağzına atıp Thomas Mann okumaya başlıyordu. ustanın bu ortamda okunmasını bir hakaret olduğu yolundaki uyarıma ise sadece bana iğrenerek bakmakla yetindi.

bir kaç defa Rana bana dehşet yaşatan bir şey de yaptı ve iki defa beni arabada tek başıma bırakıp çekip gitti. bir defasında  yangın söndüme cihazıyla döndü  diğerinde ise sisteme kayıt olmuş.

o ortamda tek başına kalınca çevrelerdeki  arabalardan bir pala, bir makineli tüfek ödünç alabilir miyim diye düşündüm. ama  sonra arabalardaki nüfus sanki  o ortamda mangal   yapıp parti vereceklermiş gibi mesut ve neşeliydiler. kimsenin benim intihar arzumla uğraşacağı  yoktu.

***

nasıl olduğunu bilmiyorum, bunu bilimin açıklaması imkanı da yok ama bir anda muayene bölümüm önüne geldik ve işimiz oldu ama ben sonunda  tamamen tükenmiştim . Dün  ve bugün işte bu yüzden yazı yazamadım.

***

merkezdeyken Türkiye’de liyakat sisteminin neden çökmüş olduğunu da anladım.Türkiye veya araba muayene merkezi  gibi var olan tüm kuralların ve yasaların çökmüş olduğu ortamlarda liyakatsızlık kural  olmalı ki irrasyonel sistem çalışabilsin. muayene merkezinde muayeneyi yapanlar işini nedense  hak  ettiği gibi liyakatlı yapıyorlardı ve bu bence sistemi daha da kilitliyordu.

ÇOK OKUNANLAR