İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhun Sağlam söndürme çalışmaları sırasında 5 orman işçisi ile 5 AKUT gönüllüsünün hayatını kaybettiği Eskişehir Seyitgazi’deki orman yangınına ilişkin AA’ya değerlendirmelerde bulundu.
Sağlam şehit olan 10 kişinin “alev kırbacı” arasında sıkışmış olabileceğini ifade ederek “Alev kırbacı denen olay tepe yangınının çok hızlı şekilde ilerlerken bir anda başka bir noktaya sıçramasıdır. Rüzgar çok şiddetli esiyor, yanan parçaları havalandırıyor ve yüzlerce metre uzağa taşıyor. Oraya düşen yanan parçalar yeni yangınlar çıkarıyor. Bu olayı bizzat gözleriyle gören orman mühendislerinden dinledik. Bu tür oluşumlara müdahale etmek ne uçakla ne de başka bir araçla mümkün.” dedi.
Yangın bölgesinde rüzgarın çok şiddetli olduğunu vurgulayan Sağlam, şöyle devam etti:
“Bakanlık açıklamalarından anladığımız kadarıyla rüzgar sürekli yön değiştirdi. Yangının olduğu bölgede rüzgar çok daha şiddetliydi. Yangın bir anda ters yöne döndü. Müdahale eden ekipler yangının bir yöne doğru gittiğini düşünerek hareket ediyordu ancak yangın yön değiştirip üzerlerine geldi. Bir yandan arkalarında da yangın çıktığı için kapana kısıldılar ve ne yazık ki bu acı olay yaşandı. ‘Alev kırbacı’ olayı çok muhtemel. Rüzgarın etkisiyle farklı yönlerden gelen alevler bu kişileri kapana almış olabilir. Çıkış yolu bulamayınca bir mağaraya sığındıkları söyleniyor. Ancak yangın sırasında ortaya çıkan karbonmonoksit ve karbondioksit gazlarının çok azı bile insanı hızla zehirleyip öldürebilir. Ne yazık ki ölümlerin bu şekilde gerçekleştiği düşünülüyor.”
Sağlam, rüzgarlı havalarda ormanın içine girip yangının ortasında çalışmanın çok tehlikeli olduğuna dikkati çekerek, yangın söndürme çalışmalarını yöneten kişilerin araziyi iyi tanıması ve çok tecrübeli olması gerektiğini vurguladı.
Ellerindeki bilgiler ve yangına müdahale eden ekiplerin anlattıklarına göre, yangınların çoğunun tarım arazileri kaynaklı olduğunu ifade eden Sağlam, yangının ilk çıktığı an söndürülmesinin önemine değindi.
Doç. Dr. Sağlam, “Yangın söndürülemez hale geldi ve büyüdüyse, mesela akşam saatlerinde rüzgar belli bir hızın üstüne çıktıysa, helikopterle çalışma yasak çünkü düşme riski vardır. Ayrıca buharlaşma nedeniyle atılan suyun yüzde 60’ı yere ulaşmadan kaybolur. Yani mesele sadece ‘Uçak eksik miydi?’ demekle çözülmez. Öncelikle yangının nereye ilerlediğini, öncelikli müdahale noktalarının neresi olduğunu doğru belirlemek gerekir. Yerleşim yerlerini tehdit eden bölgeler varsa öncelik oralarda olmalı.” dedi.
Sağlam, tecrübesi ve eğitimi az olan gönüllü ekiplerin büyük orman yangınlarında değil, yangının söndürülmesinin ardından ormancılar tarafından başlatılan ve yangının tekrar aynı noktada çıkmaması için önem arz eden soğutma çalışmalarında yer almasının daha doğru olduğunu ifade etti.
Yangınlar kontrol altına alındıktan sonra yapılan söndürme ve soğutma faaliyetlerinin uzun sürdüğünü aktaran Sağlam, “Yangın sönüyor gibi görünse de günlerce kontrol altında tutulması gerekir. İşte bu noktada gönüllüler çok faydalı olabilir. Orada katkı verebilirler ama yangın halen devam ederken, farklı noktalarda yangın varken, rüzgar sertken, gönüllü ve tecrübesiz kişilerin yangının içinde bulunması çok büyük risk oluşturur.” ifadelerini kullandı.
“Vatandaşlar yetkililerle koordineli hareket etmeli”
Alevlerin evlerine ya da kendilerine yaklaştığını gören vatandaşların da çok dikkatli olması gerektiğini ifade eden Sağlam, bireysel müdahaleden kaçınılması gerektiğini vurguladı.
Sağlam, orman yangının bina yangını gibi olmadığına işaret ederek “Arazide su taşımak zordur, arazöz giremez. Bu yüzden vatandaşlar orman yetkilileriyle, belediyeyle, itfaiyeyle koordineli hareket etmeli. ‘Ben yaparım.’ diyerek tek başına işe girişmemeli. Aksi takdirde kendi hayatını da tehlikeye atar.” dedi.
Son günlerde yaşanan aşırı hava sıcaklığının yangınlar üzerindeki etkisine de değinen Sağlam, sözlerini şöyle tamamladı:
“Havanın çok büyük etkisi var. Yağış Türkiye geneline düzensiz şekilde düşüyor. Beş ayda düşmesi gereken yağmur bir günde yağıyor, sonra dört ay kurak geçiyor. Bu, toprağı da bitki örtüsünü de çok kurutuyor. Şu anda Türkiye’nin büyük bölümünde ciddi bir kuraklık var. Rüzgar fazla, sıcaklık çok yüksek. Bu da yangını başlatan kıvılcımın hızla yayılmasına neden oluyor. Eskişehir’de yaşanan olaylar bu durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gösterdi.”