Son zamanlarda etrafınızda şöyle cümleler duyuyorsanız:
“Alanımı temizlettim, frekansım düştü, enerji bedenim tıkandı, access bars açtırdım, teta healing’e gidiyorum…”
Hiç şaşırmayın. Artık sadece ruhumuzu değil, ruhsal Wi-Fi ayarlarımızı da konuşuyoruz!
Bir dost meclisinde “Meridyenlerim dolmuş” diyen arkadaşımıza artık hep bir ağızdan, “Yıkılmadan boşalt, sonra çakralar taşar” diyoruz.
Eski usul nazar boncuğunun pabucu dama atıldı; şimdi herkesin elinde bir sarkaç, dilinde bir enerji uzmanı.
Ama işin komik yanı şu ki: Bu yeni diller, bu yeni ritüeller…
Bir şekilde hepimizi şifaya yaklaştırdı.
Belki bilimsel olarak açıklamakta zorlanıyoruz ama o seanslardan sonra ruhumuz hafifliyor, içimiz açılıyor.
Ve belki de mesele enerjide değil, durup dinlemede, kendine gelmede…
Zira dünya…
Her sabah açtığımız bir ekran, çevirdiğimiz bir haber başlığı; yangınlar, savaşlar, doğa ve hayvan katliamları, ekonomik çöküşler…
Kimi gerçek, kimi kurgu ama her biri ruhumuzda küçük bir yara.
Ve biz bu yaraları artık sadece doktorla değil, duayla, niyetle, nefesle, farkındalıkla sarmaya çalışıyoruz.
Kısacası korunmaya, inanmaya, ortalanmaya ihtiyacımız var.
Çünkü insan…
Her şey kötüye giderken bile çocuklarını okula götürmek zorunda, işe yetişmek, faturaları ödemek, yaşamak zorunda.
Ve belki de bu alternatif yollar; bir sarkaç, bir enerji uzmanı, bir meditasyon seansı – bizi hayatta tutan küçük yardım elleri, ruhumuzu hayata tekrar yerleştiren manevi ilk yardım çantaları.
Yine de hâlâ kafası karışık olanlara küçük bir tüyo:
Frekansınız kaç olursa olsun, iyi niyetle başlayın, kahkahanızı eksik etmeyin.
Çünkü hâlâ en yüksek titreşim, en güçlü koruma: Sevgidir.
“Işığını saklama. Güzel düşün, güzel konuş, elini uzat. Belki senin enerjin birinin sabahı olacak.”