CHP’nin çözüm komisyonuna girmeme lüksü var mı?
30 Temmuz 2025

Ülke siyasi gündeminin ve CHP’nin özellikle 19 Marttan beri siyasi gündeminin bir numaralı maddesi, demokratikleşme, demokrasi ve hukuk devletindeki geri gidişlerin durdurulup sürecin tersine çevrilmesi. Öyle değil mi?

İfade özgürlüğünü sınırlayan yasaların ve fiili uygulamaların sona erdirilmesi, seçmen iradesine karşı kamu gücü ve adli güç kullanılmasının  sınırlanması, hatta tamamen engellenmesi, yerel yönetimler üzerindeki merkezi idare vesayetinin tamamen kaldırılamıyorsa bile hafifletilmesi, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması değil mi? CHP aylardır bu amaçla “Millet iradesine sahip çıkıyor” adıyla mitingler yapmıyor mu?

Aynı CHP daha birkaç yıl önce Avrupa Yerel Yönetim Şartı’na taraftar olduğunu ilan etmedi, bireysel özgürlükleri genişleten bir anayasa taslağına imza atmadı mı?

Bütün bu soruları soruyorum, cevap almak istediğim için değil. Hepsinin cevapları belli, ben hatırlatmaya çalışıyorum sadece çok da uzak olmayan, hatta güncel olan geçmişi.

Bugünlerde Cumhuriyet Halk Partisi sıkıntılı. Sıkıntının sebebi, Meclis’te kurulan ve temel görevi Kürt sorununa çözüm önerilerini geliştirmek olan komisyona katılsın mı, katılmasın mı?

“Katılmam” demiyor CHP ama katılmış da değil. Şimdilik olması mümkün olmayan bir konuda pazarlık yapıyor: Komisyonda ya partiler eşit üyeyle temsil edilsin ya da komisyon kararları nitelikli çoğunlukla alınsın istiyorlar.

Bu iki talep birden gerçekleşmezse, ki gerçekleşmesini ben beklemiyorum, ne yapacak CHP? Katılmayacak mı komisyona?

Katılmamanın bedelini ödeyebilir mi? Bunca yıl muhalefette oluşturduğu mücadele çizgisinden (demokrasi yanlısı güçler ittifakı) tek kalemde caymış, Ekrem İmamoğlu’nu ve onun için sokağa çıkıp oy veren 15,5 milyon insanın iradesini çöpe atmış olmayacak mı?

CHP’nin komisyona girip girmemeyi tartışıyor olması bile bu partinin tutarlığı konusunda soru işaretleri yaratmaya yetip de artacak bir şey.

CHP, bizzat kendi genel başkanının ağzından Kürt Sorunu’nun bir demokrasi ve eşitlik sorunu olduğunu kabul ve ilan etmedi mi? Etti. O zaman ne diyecek de bunca yıldır yan yana yürüdüğü milyonlarca seçmene “Ben bu komisyona girmiyorum” cümlesini ikna edici biçimde anlatacak?

Milyonlarca insanın Tayyip Erdoğan’a ve iktidarına sırf onun adı Tayyip Erdoğan diye itiraz ettiğini mi düşünüyor? İtiraz edenlerin demokrasi, özgürlükler konusunda hiç kaygısının olmadığını mı düşünüyor?

Esasen adı ister ‘Terörsüz Türkiye’ komisyonu olsun, ister ‘Kardeşlik ve Dayanışma Komisyonu’ bu komisyonun ana görevi, Kürt sorununu tam da CHP Genel Başkanının yakın zaman önce yaptığı tarif uyarınca çözüme kavuşturmaya çalışmak olacak.

Komisyon gündemine ister istemez yerel yönetimler ve tepeden atanan kayyumlar gelecek. İster istemez belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin tutuklu yargılanmaları konusu gelecek. İster istemez ifade özgürlüğü sorunları gelecek. İster istemez yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması, merkezi yönetimin vesayet yetkisinin ya kaldırılması ya da çok hafifletilmesi gelecek. Bunlar Türkiye’nin sadece Kürt sorununun siyasi yanları değil, hepimizin yaşadığı demokrasi ve özgürlükler sorununun parçaları.

Bugün CHP’nin kaç belediye başkanı ‘terör’ suçlamasıyla hapiste ve yerlerinde kayyımlar oturuyor? Bu suçlamaların son derece sudan olduğunu biliyoruz hepimiz. Ama aynı sudan sebeplerle yerine kayyım atanan kaç Kürt belediye başkanı daha var. Demek CHP ile DEM Parti bazen aynı damdan düşüyorlar. Damdan düşenin halinden anlamak gerekmez mi?

CHP Meclis’te bugün azınlıkta. O yüzden Meclis’in kurduğu her komisyonda azınlıkta. “Plan Bütçe Komisyonunda ya eşit temsil olsun ya da nitelikli çoğunlukla karar alınsın” diyor mu CHP? Muhalefet olmanın, azınlık olmanın kaderine razı oluyor, söylediği hiçbir şey gerçekleşmese dahi bütün bu komisyonlarda mücadele ediyor. Kürt komisyonu neden farklı olsun?

Esasen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen gün söylediği şu cümle çok doğruydu: “Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Bunu ne millet ne de tarih affeder. Ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır. Terörsüz Türkiye süreci bunun için önemli bir referans olacaktır. Sadece bugünümüzü değil ülkenin istikbalini de şekillendirecek böyle bir mücadelede milli sorumluluk şuurunun en sonunda galip geleceğine inanıyorum. İktidarıyla muhalefetiyle kalıcı bir şekilde çözmeyi umut ediyor, iş birliği çağrılarımızı yineliyoruz.”

Evet CHP’nin ‘geçmiş günahlarına’ ama Tayyip Erdoğan’ın da güncel günahlarına ‘kefaret’ fırsatı var elde. CHP, Erdoğan’ın kefaretine yardımcı olmamak için mi komisyondan uzak duruyor? Eğer öyleyse, daha saçma bir bahane aklıma bile getiremiyorum.

Çoğumuz ve bu arada CHP de, Tayyip Erdoğan’ın kendi günahlarından vazgeçmeyeceğine, sorunu demokrasiyi arttırarak çözme yoluna gitmeyeceğine neredeyse eminiz. Bu bizim ön yargımız.

Ama eğer CHP komisyona katılır ve bu meseleyi demokratik siyasetin önünü tamamen açmak konusunda bir fırsat olarak değerlendirmek isterse, tarihin bir kez daha doğru tarafında durmuş olur. Varsın Ak Parti o tarafta durmasın, varsın komisyondan tersi yönde kararlar çıksın.

Özgür Özel iki gün önce T24’e verdiği söyleşide aynen benim burada söylediğimi söylüyor: “Tarihte bazen kritik dönemeçler olur, kırılma anları olur. Orada tarihin doğru yerinde yer alıyor musunuz? Sosyal Demokrat bir parti CHP. Örgüt silah bırakacağını açıklamış. Belli ki yaklaşık bir buçuk yıldır örgütle devletin bir takım yetkilileri de bu konuyla ilgili görüşmüşler. Ve bu işin bir yasal zemininin oluşması lazım. Bunun için parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Ve biz de yıllardır böyle bir iş yapılacaksa parlamentoda yapılsın ve Kürt sorunu çözülecekse parlamentoda çözülsün, demokratikleşme çerçevesinde çözülsün demişiz. Şimdi bu noktada kategorik olarak bu komisyona girmemek CHP’nin tarihsel tutarlılığını heba eder, reddeder.”

O zaman neyi bekliyorlar?

ÇOK OKUNANLAR