İBB’ye yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan ve İstanbul’dan Afyonkarahisar’daki cezaevine sevk edilen eski İBB Medya A.Ş. Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman, gözaltı ve tutukluluk sürecinde hak ihlâline uğradığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yaptı. Atayman, ‘kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı’, ‘masumiyet karinesi, adil yargılanma ve savunma hakkı’, ‘hak arama hürriyeti, bilgiye erişim ve gerekçeli karar hakkı’ gibi temel hakları ile ‘keyfi tutuklama yasağı’nın çok yönlü biçimde ihlâl edildiğini belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında 19 Mart’ta gözaltına alındıktan sonra tutuklanan eski İBB Medya A.Ş. Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman’ın, Silivri’de 75 gün tek başına tutulduğu, daha sonra 7,5 saat boyunca bir kabinde elleri kelepçeli şekilde Afyonkarahisar Cezaevi’ne sevk edildiği iddiaları gündeme gelmişti. Bilekleri kelepçeden morarmış halde vardığı cezaevinde 5 gün yerde yatırıldığı öne sürülen Atayman’ın, İstanbul’dan yaklaşık 500 kilometre uzaklıktaki cezaevinde ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin zorlaşması nedeniyle yaptığı Silivri’ye dönüş başvurusu ise cezaevinin ‘dolu’ olduğu gerekçesiyle reddedilmişti.
Atayman, AYM’ye bireysel başvuru yaptı
Dr. İpek Elif Atayman, SEGBİS aracılığıyla aylık tutukluluk incelemesinde hâkimin kendisini dinlemediğini ve sözlerinin karşılık bulmadığını belirterek, özgürlüğünü, adil yargılanma ve savunma haklarını ihlâl eden tüm uygulamalara karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Atayman’ın avukatları Faik Eren Kaptan ve Mehmet Ümit Erdem aracılığıyla yapılan başvuruda, Anayasa’nın 19., 36., 38. ve 141. maddeleri ile Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5., 11. ve 18. maddelerinin ihlal edildiği belirtildi.
“Tutukluluğun devamına otomatik olarak karar veriliyor”
Başvuruda, Atayman’ın, herhangi bir suça dair somut delillere dayalı bir soruya veya suçlamaya muhatap olmadığı, ‘kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı’, ‘masumiyet karinesi, adil yargılanma ve savunma hakkı’, ‘hak arama hürriyeti, bilgiye erişim ve gerekçeli karar hakkı’ gibi temel hakları ile ‘keyfi tutuklama yasağı’nın çok yönlü biçimde ihlal edildiği savunuldu. Ayrıca, Atayman’a yöneltilen “örgüt üyeliği” iddiası dahil “şüphe” üzerine sürdürülen tutuklulukta, kararın somut deliller yerine yalnızca katalog suç kapsamında otomatik olarak verildiği; olayın özelliklerine göre kişiselleştirilmediği ve ölçülülük ile zorunluluk ilkeleri gözetilmeden alındığı vurgulandı.
Soruşturma dosyasının içeriğinin yargılama öncesinde medyaya sızdırılması ya da sızdıranlar hakkında işlem yapılmaması sonucunda da kamuoyunda Atayman hakkında ‘suçlu’ algısı oluşturulmaya çalışıldığı ve henüz iddianamenin dahi bulunmadığı bir aşamada masumiyet karinesinin zedelendiği ifade edildi. Av. Mehmet Ümit Erdem başvuruya ilişkin şunları söyledi:
“Uygulamalar insan onuruna ve savunma hakkına aykırı”
“Müvekkilimiz Dr. İpek Elif Atayman hakkında verilen tutuklama kararı yalnızca katalog suçlara yapılan soyut atıflara dayanmakta, somut hiçbir delille gerekçelendirilmemektedir. Kolluk ve savcılık ifadelerinde yöneltilmeyen suçlamalardan dolayı tutuklanması, savunma hakkının ve kişi özgürlüğünün açık ihlalidir. Müvekkilimizin Afyon’a sürülmesi, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin keyfi gerekçelerle zorlaştırılması, SEGBİS duruşma tarihinin avukatlara bildirilmemesi, yaptığımız itirazların sonucunun yoğunluk gerekçesiyle tebliğ edilmemesi gibi uygulamalar ise insan onuruna ve savunma hakkına aykırı niteliktedir. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesine yaptığımız başvuruda; özgürlük ve güvenlik hakkının, adil yargılanma ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ayrıntılarıyla ortaya koyduk. Amacımız, müvekkilimizin haklarını savunurken, yargısal süreçlerde benzer sıkıntıları yaşayan kişilere karşı da temel hak ve özgürlüklerin esas alınmasını sağlamaktır.”