Bakın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anıtsal eseri İslam Ansiklopedisi’nin ‘cihad’ maddesi aynen şöyle başlıyor:
“Arapça’da ‘güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak’ mânasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde ‘dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek’ şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır.”
Ahmet Özer tarafından kaleme alınan maddeye göre ‘cihad’ kelimesi Kuran’da isim olarak dört, bundan türeyen fiil şeklinde ise 24 ayrı yerde geçiyor. Bir de ‘cihad eden’ anlamında ‘mücahid’ kelimesi var, o da iki ayrı yerde geçiyor.
Kurandaki ayetlerin bir kısmında ‘cihad’ kelimesiyle doğrudan savaş kastediliyor ama bir kısmında “Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşama çabası” denebilecek bir genel anlamda kullanılıyor kelime.
Benim bu yazının başlığında kullandığım anlamı da bu; savaş değil. Ama tabii Türk milletini “Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşatmak” için verilen mücadeleyi kapsıyor cihad kelimesi.
***
Türkiye’de sık sık nüfusumuzun yüzde 99,9’unun müslüman olmasıyla övünen bir milletiz. Bana göre bu kadar tek boyutlu, çeşitliliği az bir nüfusla övünmek gerekmiyor ama övünen övünüyor, biliyoruz.
Türkiye, bütün hayatını din dışı geçirenlerin, hatta açıkça ateist olanların bile cenazelerinin camilerden dualarla kaldırıldığı ülkenin adı. Yani en sonunda herkes bu dünyadan müslüman olarak ayrılıyor, kendisi istese de istemese de.
***
61 yaşındayım, çocukluğumdan beri siyasetle ve Türkiye’de olup bitenlerle yakından ilgili bir ailede büyüdüm, kendim de sonunda onlar gibi oldum. Ben kendi ömrü hayatımda bir Diyanet İşleri Başkanı’nın ve onun yönetimindeki Diyanet’in uygulamalarının bu kadar tartışıldığı bir başka zamanı bilmiyorum.
Bugünkü bu tartışmalı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş kadar medya meraklısını da bilmiyorum.
Saygın bir din alimi makamı olan ve bu yönüyle de bugüne kadar Türkiye’deki dindarlar arasında hep sonunda dönülüp bakılan ve genel ayarı veren kurum olan Diyanet, bugün Prof. Dr. Ali Erbaş sayesinde herhangi bir çok kalabalık tarikat seviyesine düşmüş durumda. Sebebi, Erbaş’ın makamın gerektirdiği ağırlığa ve saygınlığa sahip bir ağırbaşlılık yerine adeta bir sosyal medya trolü gibi her konuya girip her gün ortada bir yerde görünmek istemesi.
***
Dün akşam malum cuma gecesiydi. Yatsı ezanından önce camimizin minaresindeki hoparlörden uzun mu uzun ve çok yüksek sesli bir dua duyuldu. Duanın içeriği çok önemli değil (Orman yangınlarına karşı Allah’tan yardım isteniyordu), önemli olan bu duanın camilerde cemaat tarafından değil, minarelerden müezzinler tarafından okunmasıydı.
Uygulama sadece bizim mahallemizde yapılmıyordu; Türkiye’nin dört bir yanında 90 bine yakın cami var, hepsinin hoparlörlerinden bu dua okundu dün akşam.
Çok merak ediyorum, bu duaya maruz kalan Türk milletinden kaç kişi dua bittiğinde içinden “amin” dedi?
***
Prof. Dr. Ali Erbaş başkanlığındaki Diyanet’in marifet saydığı uygulamalardan biri cami hoparlörünün ses düğmesiyle sık sık oynamak. Sadece benim dikkatimi çekiyor olamaz, ezanlar çok daha yüksek sesli artık.
Eskiden olmayan, en azından benim bilmediğim bir şey, 2016 yılından beri camilerden perşembe akşamları yatsı namazından önce, yani cuma gecesi bir de cuma selası okunuyor. Tabii bunun da sesi çok yüksek.
***
Yüzde 99,9’u müslüman olan bir millete Diyanet dini burnumuzdan, kulaklarımızdan, her yerimizden sokmaya çalışıyor. Oysa buna ihtiyaç yok, dediğim gibi bu millet yüzde 99,9’u müslüman olmakla övünen bir millet.
Peki neden? Neden Diyanet zaten müslüman olan bu milleti daha da müslüman yapmak için bu cihada, din tebliğine girişmiş durumda? Kendi milletine karşı cihad ilan etmenin ve uygulamanın mantığı nedir?
Olsa olsa, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın bu milletin müslümanlık düzeyini beğenmiyor olması olabilir neden.
Peki milleti camilerde sessizce dua etmeye çağırmak dururken hoparlörden dua yayınlamak, ezanlar için hoparlörlerin sesini açmak acaba Prof. Dr. Ali Erbaş’ın istediği neticeyi yaratıyor, bu milleti daha müslüman yapıyor mu?
Ne kadar güvenilirdir bilmiyorum ama bazı araştırmalara göre cami cemaati artmıyor, aksine azalıyor. Cuma cemaati bile azalıyor.
Benim kendi etrafımdan subjektif gözlemim de bu yönde; dindar sayısı ve dindarlık düzeyi artmıyor, aksine azalıyor.
Zaten Türkiye’de bir süredir konuşulan “Deizm artıyor” tartışmasını da Türkiye’nin esas olarak dindarları, hatta din insanları çıkardı. Seküler kesimler bu tartışmada fazla bir söz söylemedi.
Tabii bilmeye imkan yok, Türkiye’de deizm artıyor olabilir ama hangi seviyeden hangi seviyeye çıktı saptamak zor. Yine de benim tahminim deizmin marjinal seviyede olduğu, öyle “Din elden gidiyor” diye korkulacak bir seviyede olmadığı yönünde.
Bence esas Türkiye’de artan şey inancın kişisel alana kayması, camiden ve cemaatten uzaklaşması. Bu da öyle büyük telaşa sebep olacak bir şey değil.
Kim bilir belki Prof. Dr. Ali Erbaş insanları yeniden camiye ve cemaate çekmek istiyor ama uyguladığı yöntemin tam tersi bir sonuç verdiğini söylemem lazım.
Az kalsın “Diyanet İşleri Başkanı milleti dinden çıkarıyor” diyecektim ama kendimi tuttum.