3 Ağustos… Benim doğduğum gün.
Bir yaş daha alıyorum bugün. Ama bu yaş, sadece bir rakam değil benim için; bu yaş, bir yolculuğun daha durağı. Her sabah sağlıklı uyanabilmeyi, gün ışığını görebilmeyi, ciğerlerimi umutla doldurabilmeyi kutluyorum aslında. Doğum günüm, yalnızca pastaya konan mumların değil, içime dolan şükrün de günü.
İnsan, doğduğu günle şekilleniyor biraz. Hangi evde dünyaya geldiğin, hangi coğrafyada nefes almaya başladığın, kimlerin kucağında büyüdüğün… Tüm bunlar kaderinle birlikte karakterini de yazıyor. Ve ben bugün, geçmişe dönüp baktığımda görüyorum ki; ben “ben” olabilmek için nice hikâyelerden geçmişim. Öyle ki artık hikâye kelimesi az geliyor, romanlar yetmiyor yaşanmışlıklara.
Evlilikler, ayrılıklar, anne oluşum, iş hayatı, başarılar, hatalar, başlangıçlar, vedalar… Bir ömür içinde ne kadar çok kimlik barındırabiliyormuş insan! Her birinin rengi, dokusu, yükü farklı… Ama hepsi bir araya gelince, ortaya bugünkü Aslı çıkmış. Olmuşum. Hem de ne güzel olmuşum.
Benim için doğum günü, yeni yıl gibi… Hani insanlar yılbaşında geçmiş yılı gözden geçirir ya, ben bunu her doğum günümde yaparım. Geçen yaşımı düşünürüm. Nerelerde büyümüşüm, nerelerde eksilmişim, kimlerden geçmişim, kimlerde kalmışım… Ama sonra aynaya bakar, içtenlikle söylerim: “İyi ki böyle olmuşsun Aslı. Hatalarınla, doğrularınla, vazgeçişlerinle, cesaretinle, ne güzel olmuşsun.”
Hayat bir oyun belki de… Ve ben her sene bu oyunu oynamakta biraz daha ustalaşıyorum. Yeri geliyor yeniliyorum, yeri geliyor şaşırıyorum. Ama her seferinde dönüp kendi ruhumu, kendi kalbimi öpüyorum. Çünkü hâlâ içimde kirlenmemiş bir çocuk var. İyi niyetli, tertemiz, saf…
Bugün bir yaş daha alıyorum. Ama yaşlandığımı değil, olgunlaştığımı hissediyorum. Her hatamdan bir ders, her insandan bir hikâye, her yaşanandan bir iz kalmış üzerimde. Ve bu izler, beni ben yapan en değerli desenler olmuş.
Şimdi eski yaşıma el sallıyor, yeni yaşıma sımsıcak bir gülümsemeyle merhaba diyorum. Nice yaşlara değil; nice içi dolu yaşanmışlıklara diyorum.
Çünkü ben hayata, dolu dolu yaşamayı yakıştırıyorum.
Ve kendime…
Şükretmeyi.