Paris’in büyüsünü yaşamak için binlerce kilometre yol yapmanıza gerek yok! Çin’in Zhejiang eyaletinde yer alan Tianducheng, Eyfel Kulesi’nden Versay Bahçeleri’ne kadar Paris’in simgelerini birebir kopyalamış durumda. Ancak bu sahte Paris’in ardında, yalnızca turistik bir cazibe değil, aynı zamanda ilginç bir ekonomik ve kültürel hikaye yatıyor.
Dünyada Paris dendiğinde akla Eyfel Kulesi, romantik caddeler ve Fransız mimarisi gelir. Bu atmosferi Çin’de de bulabileceğinizi biliyor muydunuz? Çin’in Zhejiang eyaletinde bulunan Tianducheng, birebir Paris’i andıran yapıları, geniş bulvarları ve Eyfel Kulesi’nin yaklaşık üçte biri boyutundaki kopyasıyla dikkat çekiyor. “Çin’in Paris’i” olarak bilinen bu şehir, ilk bakışta Paris fotoğraflarından ayırt edilemeyecek kadar gerçekçi görünüyor.
Tianducheng, 2007 yılında lüks konut projesi olarak tasarlandı. Amaç, Fransız yaşam tarzının ihtişamını Çin’e taşımak ve yüksek gelirli vatandaşlara Batı kültürünü hissettirecek bir yaşam alanı sunmaktı. Projenin yatırımcıları, Batı mimarisine duyulan ilgiden ve hızla büyüyen Çin ekonomisinden ilham aldı. Ancak planlar tam anlamıyla beklenen ilgiyi göremedi. Yıllarca “hayalet şehir” olarak anıldı çünkü nüfusu çok düşük kaldı.
Tianducheng’in en dikkat çekici özelliği, Paris’in ikonik yapılarının kopyaları. 108 metre yüksekliğindeki Eyfel Kulesi replikası, Versailles Sarayı tarzı bahçeler, Paris Bulvarı’nı anımsatan geniş yollar ve heykeller, ziyaretçilere adeta Fransa’da dolaşıyormuş hissi veriyor. Hatta düğün fotoğrafı çektirmek isteyen çiftler için popüler bir mekan haline gelmiş durumda.
İlk yıllarında boş ve sessiz kalan Tianducheng, zamanla canlanmaya başladı. Çin’in artan iç turizmi, sosyal medyanın etkisi ve düğün fotoğrafçılarının ilgisi sayesinde şehir, turistlerin radarına girdi. Bugün hala Paris’in gerçek cazibesine ulaşamasa da hem yerli halk hem de turistler için ilginç bir ziyaret noktası.
Tianducheng sadece bir mimari proje değil, aynı zamanda kültürel bir deney niteliğinde. Batı’nın sembol şehirlerinden birinin, Asya’da yeniden yaratılması; kimlik, kültürel taklit ve küreselleşme üzerine düşündürücü bir örnek olarak kabul ediliyor.